Güncelleme:
15.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


İslami Hareket: Refah’ı Neden Kapattılar?

28 Şubat Muhtırası ile birlikte Refah Partisi (RP) Türk egemen sınıfının açık hedeflerinden biri haline geldi ve sonunda kapatıldı.

Yönetici sınıf yaklaşık bir yıldır RP’nin “demokrasi ve insan hakları düşmanı” olduğu propogandası yapmakta. “Demokrasiyi savunmak” için RP’yi kapatmak gerektiği fikri de bu temele dayandırılmaktadır.

İktidarda olduğu yaklaşık bir yıllık sürede ortağı DYP ile birlikte Türkiye tarihinin en büyük özelleştirmelerine imza atan, eşel-mobil ücret sistemini toplusözleşmelere sokmayı başaran ve asıl olarak büyük sermayenin programını uygulayan Refah Partisi neden egemen sınıf tarafından bir tehlike olarak görülüyor?

İktidardayken egemen sınıfın taleplerini (İsrail’le anlaşmalar, Çekiç Güç-Olağanüstü Hâl süreleri vb) tartışmasız yerine getiren, Avrupa Birliği konusunda şimdiki hükümetten daha farklı davranmayan ve Türkiye’nin en büyük partisi olan RP neden kapatıldı?

Egemen sınıfı rahatsız eden, Refahyol döneminde RP’ye yakın sermaye gruplarına öncelikler tanınması ve devlet içindeki RP kadrolaşması mı? Ya da Kuran’a dayalı bir sistemde kadınların çok ezileceği endişesi mi? Ya da iddia ettikleri gibi “demokrasi ve insan hakları” mı?

Refah hangi koşulların ürünü?

1979 İran Devrimi’nden sonra müslümanların çoğunlukta olduğu birçok ülkedeki politik gündemi belirleyen islamcı hareketler oldu. Doğu Bloku ülkelerinin arka arkaya çökmesiyle güçlenen sağ dalga da islami hareketlerin önünü açtı.

Filistin’de “mini devlet”e razı olarak yılların kurtuluş mücadelesine ihanet eden FKÖ’nün yarattığı boşluğu dolduran islamcı HAMAS oldu.

Cezayir’de islamcı hareket yoksulların sisteme öfkesini örgütlerken, Cezayir solu islamcı hareketle devlet arasındaki mücadelede devletle yanyana düşerek alternatif bir güç olma şansını önemli ölçüde yitirdi.

RP de asıl olarak 1990’larda büyüdü. 12 Eylül darbesi ve ANAP hükümetlerinden sonra büyük beklentilerle iktidara gelen DYP-SHP koalisyonunun yarattığı büyük hayal kırıklığı ile SSCB’nin yıkılmasıyla solda yaşanan şaşkınlık ve sağa kayma RP’nin hızla büyümesinin koşullarını hazırladı.

Zengin ve yoksul arasındaki uçurumun derinleştiği bu yıllarda yoksulların taleplerini dile getiren, sistemi değiştireceğini vaad eden RP, hem bu dünyada hem de öbür dünyada cennet vaad ediyordu.

Bu koşullar o güne değin “denenmemiş” bir parti olan Refah’ı alternatif olarak görmeye başlayan insanların sayısını artırdı ve RP 1995 seçimlerinden birinci parti olarak çıktı.

Refah’ın çelişkileri

Asıl olarak kapitalizmin her gün biraz daha yoksullaştırdığı kitlelerin sisteme öfkesini örgütleyerek büyüyen islamcı hareket dinsel olmaktan çok politik bir alternatif olarak kendisini ifade etmektedir.

Türkiye’de RP tarafından temsil edilen islami hareket kendi içinde büyük çelişkiler barındırmaktadır.

Refah üst yöneticileri için seçim meydanları ve parti toplantılarında verilen sözlerin bir önemi yoktur. Onların asıl derdi temsil ettikleri sermaye grubunun çıkarlarıdır. Erbakan ve çevresindeki RP yöneticilerinin projesi, bir grup büyük sermayedarın önünü açmaktır. Onlar için önemli olan parti üyeleri ve seçmenlerin talepleri değil, Koçlarla Sabancılarla rekabet edebilecek kadar güçlü olmak isteğindeki bir grup patrondur.

Ancak RP 3 milyon üyesi ve yüzde 20’lik oyuyla sadece bu yöneticilerden oluşmamaktadır.

Erbakan ve çevresindekilerin bu projeyi gerçekleştirmek için kitlesel ve örgütlü bir desteğe ihtiyacı var. RP’ye çelişkili karakterini veren ve onu diğer sermaye partilerinden farklı kılan da bu örgütlenme ihtiyacının yarattığı sonuçlardır.

RP bulunduğu her alanda propoganda yapan onbinlerce militan yetiştirmiştir. Ancak bu militanların hedefi Erbakan’ın hedefinden farklıdır. Onlar için islami hareket insanlığın topyekün kurtuluşu için tek umuttur. Partinin il ve ilçe örgütleri yöneticileri ile azımsanamayacak kadar milletvekili de islami hareketi yoksulluğa, açlığa, sefalete, işsizliğe, rüşvete, yolsuzluğa, adaletsizliğe, emperyalizme, kısacası sisteme karşı bir alternatif olarak görmektedir.

Sistem için tehlike

Refah asıl olarak kapitalist rekabetin yoksulluğa ittiği geleneksel küçük burjuvazi (esnaf, küçük işletmeciler vb), üniversite bitirip genellikle alt ve orta düzeydeki yöneticilik görevlerinde sıkışıp kalmış yeni orta sınıf (daire başkanı, öğretim görevlisi vb) ve geleneksel fikirler ile dinsel inançların güçlü olduğu varoşların hoşnutsuzluğunu örgütleyerek büyümüştür.

Bir yönüyle mevcut sistem ve onun egemenleriyle kolaylıkla uzlaşabilen Refah’ın egemen sınıf için tehlike yaratan yanı sisteme karşı alternatif arayan bu hoşnutsuz kesimleri muhalif bir ideolojiyle biraraya getirmesidir.

Refahyol döneminde iktidar olanaklarını da kullanarak politik gücünü ve güvenini arttıran bu alternatif hareket egemen sınıf açısından bir tehlikedir.

Yönetici sınıf açısından 1979 İran Devrimi ve Cezayir bu tehlikenin ne denli büyük olduğunun örnekleridir. İran ya da Cezayir’de olduğu gibi iktidarını tehlikeye sokmak istemeyen yönetici sınıfın 28 Şubat Muhtırası da asıl olarak bu tehlikeye karşıydı.

RP’nin iktidara gelmesiyle toplumda yaygınlaşan “Şeriat korkusu”nu kullanarak müdahalesini meşru ve popüler kılan egemen sınıfın talepleri başında Refah’ın kadro kaynağı imam hatip liselerinin orta kısımlarının kapatılması, devlet içindeki RP kadrolaşmasının zayıflatılması, kuran kursları ve MGV’nin denetimi vardı.

“İslami sermaye” olarak adlandırılan sermaye grubunun Refahyol döneminde özelleştirmelerden daha çok pay alması yönetici sınıf açısından birincil öneme sahip değildi. Nitekim RP kapatılmak üzereyken yapılan 7 elektrik dağıtım şirketinin özelleştirmesinde İhlas Holding bir ihaleyi kazandı.

Devlet, islami hareket ve sosyalist tutum

İslami hareket düzene karşı hoşnutsuzluk üzerinden örgütlenen muhalif politik güçlerden birisidir. Bu niteliği ile sosyalistlerin rekabet halinde oldukları bir harekettir.

İslami hareketin devletle karşı karşıya geldiği durumlarda sosyalistler zaman zaman kendilerini islamcı hareketle yan yana bulabilirler. Ancak böylesi durumlarda sosyalistler açısından dikkat edilmesi gereken nokta, hiçbir zaman bağımsız politika ve örgütlenme ilkelerinden taviz vermemek, yani islamci hareketle ittifaklara girmemektir.

İslamcılar yıllardır inandıkları dinin gerekliliğine uygun olarak giyinme özgürlüğü mücadelesi vermekteler. Bu eğitim dönemi başında üniversite önlerinde oturma eylemi yapan islamcılar devlete karşı haklı bir mücadele yürütmekteler.

Herkesin her yerde dilediği gibi giyinme özgürlüğünü savunan, devletin bu alandaki müdahalelerine karşı olan sosyalistler bu mücadeleyi kendi bağımsız politika ve örgütlerini koruyup islamcılarla ittifaklardan kaçınarak (örneğin üniversitelerde giyim özgürlüğünü savunan, devlet baskısına karşı çıkan bildiriler dağıtıp, forum ve toplantılar düzenleyerek) desteklemelidir.

Devlet ile muhalif hareketlerin karşı karşıya geldiği durumlarda sosyalistler asla devletle yan yana düşmemelidir. Esas olan işçi sınıfıyla egemen sınıf arasındaki mücadeledir ve yönetici sınıfın her zaferi bu mücadelede işçi sınıfını zayıflatacaktır. Oysa yönetici sınıfın herhangi bir alandaki yenilgisi onu parçalar ve zayıflar. Bu ise işçi sınıf mücadelesinde işçi sınıfının konumunu güçlendirir ve sosyalistler için yeni olanaklar yaratır.

28 Şubat müdahalesinin bir tarafında egemen sınıf, öte tarafında islamcı hareket vardı. İslamcı hareketin muhalif karakteri ve devletin kimin çıkarlarını temsil ettiğini dikkate alan sosyalistler tereddütsüz olarak darbe tehdidine karşı tutum aldılar ve ister istemez kendilerini Refah Partisi ile aynı tarafta buldular.

RP’nin kapatılması konusunda da devrimci tutum bu partinin kapatılmasına karşı çıkmaktır. Ülkenin en büyük partisini dahi kapatabilen bir yönetici sınıf işçi sınıfıyla mücadelesinde daha güvenli ve saldırgan olacaktır.

Yeni bir islami parti kurulmayacak mı?

Refah’ın kapatılması bu hareketi ve politikalarını ortadan kaldırmayacaktır. Yeni bir parti kurmak çok kolaydır. Peki o zaman neden RP kapatıldı?

Egemen sınıfın umudu, islami hareketin toplum içindeki meşruiyetini zedelemek ve bu yolla hareketi zayıflatmak. Devlet ve medyanın meşru görmediği bir hareketin toplumsal desteğinde azalma olması gerçekçi bir beklentidir. Ancak islami hareketin büyümesini olanaklı kılan koşullar değişmedikçe RP benzeri ya da daha radikal partiler devlete rağmen de olsa geniş destek sağlayabilirler.

RP’nin çok ciddi olarak geri adım atmasına karşın partinin kapatılması egemen sınıf açısından tek çıkar yoldu. Aksi bir karar yaklaşık bir yıldır sürdürülen Refah karşıtı yoğun kampanyayı ve 28 Şubat Muhtırası’nı büyük ölçüde anlamsızlaştıracak ve Refah’ın kitleler içindeki meşruiyetini artıracaktı.

Devlet Refah liderliğini zorluyor

RP ile devlet arasında yaşanılan bu gerginlik islamcı hareket içinde yoğun bir tartışmayı da beraberinde getirdi.

Devlet, Refah liderliğini hiç de istemeği bir noktadan politika yapmak zorunda bıraktı. RP’nin kontrolünü büyük ölçüde elinde tutan burjuva liderlik devletle uzlaşmak çabasında.

Ancak alternatif arayışıyla RP’ye giden taban açısından durum farklı. Sistemden hoşnutsuzluk ve alternatifsizlik nedeniyle yüzünü islami harekete dönenler RP liderliğinin bu tutumundan rahatsız.

RP yöneticilerinin tutarsızlığını bir kez daha gözler önüne seren bu durum sosyalistlere yeni olanaklar sunmakta. Refah’a bakan yoksulları gerçek çözüme, cennetin bu dünyada yaratılması için sosyalizm fikrine kazanmak bugün daha fazla mümkün.

Eski İşçi Demokrasisi; Sayı 1; Şubat 1998

'İslami Hareket' sayfasına dön
sayfa başına dön