Güncelleme: 07.05.2007 |
|||
|
|
||||||||||||||||||||||||||||||||
Seçime giderkenAlternatifi birlikte yaratabilirizSertuğ Çiçek Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından hepimiz öfkelendik. Kışkırtılan milliyetçi fikirlerin yarattığı düşmanlık ve terör ortamından beslenen faşist çetelere, devletin bu çetelerin sırtını sıvazlamasına, Susurluk-Şemdinli devletine karşı bir şeyler yapmalı, sessiz kalmamalıyız diye düşündük. Düşmanlık ve tahammülsüzlüğe karşı kardeşlik ve özgürlüğü savunmak için anma gösterilerine, cenazeye katıldık. Eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve barıştan yana olanların, Hrant Dink'in yalnız olmadığını göstermek istedik. Başardık da. Kardeşlik, barış ve temiz toplum arzumuzu yüreğimizin derinlerinden hissederek OMUZ OMUZA verdik. Omuz omuza verince yüz binler olduğumuzu görüp umutlandık. İstanbul'un caddelerini neredeyse bir asır sonra yeniden Ermeni, Rum, Türk ve Kürtlerin kardeşlik, eşitlik ve adalet için birleştiği kitlesel bir gösteriyle sarsmanın buruk gururunu yaşadık. Yöneticilerin halkları birbirine düşman etme çabasının boşa çıkartılabileceğini hissettik. Gördük ki, omuz omuza vermek bizlere umut ve güven verirken, yöneticileri, faşist çeteleri telaşlandırdı. Karşı saldırı hiç gecikmedi. Evimize dönüp sesimizi kısmamızı istiyorlar. Kimisi açıkça tehdit ederek korkutmaya çalışıyor, kimisi ise sakin olma, tahrik etmeme çağrısı yapıyor. Yalnız olmadığını görüp umutlanan yüz binlerin bu umudunu artırmak için, başta ÖDP, DTP gibi partilerimiz ve KESK, DİSK gibi emek örgütlerimiz olmak üzere, hepimiz tarihsel bir sorumluluk ve görevle karşı karşıyayız. Daha fazla özgürlük, eşitlik, demokrasi, adalet, kardeşlik,
refah isteyenlerin çoğu sadece cenazelerde omuz omuza veriyor olmaktan
şikayetçi. Toplumun geneli lehine değişim isteyenlerin ufak tefek farklılıkları
nedeniyle bir araya gelememesi, cenazelerde sağlanan kitleselliğin ve
bunu sağlayan birliklerin kalıcı olamaması yüz binlerce kişinin güçsüz
hissetmesine, umutsuzlaşmasına ve teslim olmasına neden oluyor. Bu durum,
kendisini solcu-sosyalist gören yüz binlerce kişinin partilerine, sendikalarına,
meslek örgütlerine küsmesine yol açarken mücadele etme isteğini azaltıyor.
Zaten laik-dindar, Kürt-Türk, Müslim-gayrimüslim, kadın-erkek, eşcinsel-eşcinsel
olmayan gibi çeşitli bölünmüşlükler ve bu konulardaki farklı fikirler
nedeniyle kafa karışıklığı yaşayan bu kesim hepten hareket edemez hale
geliyor. Bu bölünmüşlük ve kafa karışıklığının ilacı, temel talepler etrafında
ortak adımlar atmayı hedefleyen geniş ve kalıcı güç birlikleridir. Toplumsal
muhalefetin kramp girmiş kaslarını yeniden kullanabilmesini sağlamak için
bu yönde güçlü bir adım atılması aciliyeti hemen herkes tarafından görülmektedir.
Türk ve Kürt solu liderliklerinin bu ihtiyaç ve isteği görerek uygun adımları
atmaları kritik bir öneme sahiptir. Bu yıl yapılacak genel seçimler bu yönde kapıları aralayabilecek kritik bir adım atmak için önemli bir fırsat sunuyor. Özgürlük, eşitlik, demokrasi, adalet, halkların kardeşliği, barış ve refahtan yana olan yüz binlerin umudunu yükseltecek bir alternatif yaratabiliriz. Sandıkta ve sokakta umudu ne yükseltir sorusuna samimi cevap veren herkes bugünkü koşullarda tek tek hiç bir parti yada grubun bu işlevi yerine getiremeyeceğini görüyor. Gecikmiş ve geçici birliklerin de istenilen düzeyde etki yaratamadığını biliyoruz. Yüz binleri sandığa gitmeme - CHP'ye oy verme ikileminden çıkaracak, sandıkta ve sokakta umudu yükseltecek bir alternatife ihtiyacımız olduğu ortada. Irkçılığın, savaş çığırtkanlığının, tahammülsüzlük, adaletsizlik ve yoksulluğun ulaştığı tehlikeli boyutlar karşısında toplumun genelinin çıkarına gerçekçi bir alternatif önündeki en ciddi engellerden birisi seçim barajı. Dolayısıyla emeğin, barışın demokrasinin, halkların kardeşliğinin temsilcilerini TBMM'ye gönderme iddiamızda samimiysek bu seçimlerde bağımsız adaylar üzerinden kampanya yapmalıyız. Dink'in cenazesinde omuz omuza olduğumuz yüz binlerin gönül rahatlığıyla oy verebileceği ortak adaylar belirlemeliyiz. Her bölgedeki adayımız sadece yüz binlerin üzerinde ortaklaştığı temel noktaları dile getiren kısa bir bildirgeyi imzalayarak buna uygun davranacaklarını ilan etmelidir. Hemen her sol partinin programında yer alan-alabilecek bu taleplerimizi meclis kürsüsünden dile getirmeye söz verecek samimi adaylar etrafında yüz binleri harekete geçirmek çok mümkün. Hiç bir savaş iznine, özelleştirmeye, ayrımcı yasaya oy vermeyeceğini, bunlara karşı TBMM'de bizleri temsil edeceğini ilan eden, patronların, generallerin, bürokratların, atanmışların, IMF'nin değil; ezilenlerin ve emekçilerin sesi olmaya söz verecek temsilcilere ihtiyacımız var. Bu adaylar, ortak bir metne imza atarak bütün topluma bu ortak taleplerin savunucusu ve sesi olacaklarını ilan etmelidir. Ama bu da yeterli değildir. Bu adımı destekleyen bütün parti ve kurumlar bu taleplerin sesi olacak adaylara desteğini ilan etmeli ve bütün gücüyle seçim kampanyasına destek vermelidir. Bütün adayların kullanacağı ortak afiş, bildiri vb araçlar oluşturulmalı, bu araçlar, hep birlikte kullanılmalıdır. Bu taleplerin arkasında duracağını ilan ettiğinde sözünü ettiğimiz yüz binlerin çoğunda güven yaratacak ve birliği genişletebilecek bazı adaylar şunlar olabilir: Yaşar Kemal, Vedat Türkali, Baskın Oran, Eşber Yağmudereli, Ufuk Uras, Ragıp Zarakolu, Akın Birdal, Fikret Başkaya, Celal Başlangıç, Adalet Ağaoğlu, Nuray Mert, Yıldırım Türker, Perihan Mağden, Ahmet İnsel, Fuat Keyman, İbrahim Kaboğlu, Ertuğrul Günay, Hayri Kozanoğlu, Levent Tüzel, Fikri Sağlar, Ertuğrul Günay, Mehmet Bekaroğlu. Sokakta ve sandıkta, emek, barış ve demokrasi mücadelesini,
umudu yükseltecek, yüz binleri heyecanlandırabilecek, he-pimizin gönlünden
geçen böylesi bir alternatif yaratma sorumluluğundan kaçmayalım. Umudunu yükseltmeye çalıştığımız yüz binlerin ortaklaşacağı temel noktaları kabaca şöyle özetlemek mümkündür: - Patronlara karşı emekçinin yanında yer almak Antikapitalist; Sayı 43; Mart 2007 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||