| 
     Emek, Barış ve Demokrasi için:
      Nasıl Bir Güçbirliği?
      Sertuğ Çiçek 
      Avrupa ve Türkiye egemenlerinin Kıbrıs ve AB 
        üyeliği konusundaki tepişmeleri yaygın olarak tartışılıyor. Bu tepişmeler, 
        bir kez daha gösteriyor ki refah, özgürlük, adalet, demokrasi, insan hakları, 
        sendikal haklar vb konular, AB sürecine havale edilemeyecek kadar acil 
        ve önemlidir.  
        2007 seçimleri, bu yaşamsal konulardaki mücadeleleri yükseltmek için kaçırılmaması 
        gereken bir fırsat sunu-yor. AKP iktidarı karşısında solda bir seçenek 
        yaratmak ve Türkiye'deki toplumsal muhalefetin sıkışmışlığını aşmak için 
        bu sorumluluktan kaçmadan hızla kolları sıvamamız gerekiyor.  
        Susurluk'un başrol oyuncularından Mehmet Ağar'ın bile, hem de Kürt sorununun 
        siyasi çözümünü önererek ortaya çıktığı koşullarda, topluma emek, barış 
        ve demokrasiden yana bir seçenek sunmak hem zorunlu hem de mümkün. 
         
      Nasıl bir alternatif? 
        CHP'nin devleti ve statükoyu savunan politikaları, son seçimlerde çok 
        sayıda solcunun ya hiç sandığa gitmemesine ya da "kahretsin ama başka 
        da seçenek yok ki" diyerek CHP'ye oy vermesine neden olmuştu.  
        CHP'nin solunda kalanlara umut verecek, CHP'nin solundaki güçlerin geniş 
        işbirliği, demokratik koordinasyonu ve ortak faaliyetlerine dayanan, sadece 
        seçim-sandık mücadelesinde değil; emekçiler ve ezilenlerin her alandaki 
        mücadelelerinde alternatif bir çekim merkezi olmayı hedefleyen, liste-aday 
        anlaşması üzerinden değil taleplerde ortaklaşmak üzerinden kurulacak, 
        seçime iki ay kala değil mümkün olan en kısa zamanda kurulup faaliyete 
        başlayacak, neo-liberal politikalara radikal olarak karşı çıkan, savaş 
        karşıtı, barış, demokrasi, özgürlükler ve emekten yana olan bir seçimlik 
        değil devamlılığı olan, ülke barajını değiştirme ve aşma iddiasına sahip 
        bir alternatife ihtiyacımız var. 
        Alternatif olabilmek için öncelikle bütün düzen partilerinin üzerinde 
        anlaştığı neo-liberal ekonomi politikalarına sert bir karşı duruş sergilenmelidir. 
        Bu karşı duruş, sağ seçmeni etkilemek için ulusalcı (milliyetçi) bir temelde 
        değil, emek ekseninde ifade edilmelidir. Eğitim, sağlık, konut ve çevre 
        politikalarında geniş kitlelerin sesi olabilecek radikal ve somut talepler 
        belirlenmeli, taleplerin gerçekleşti-rilebilmesi için gerekli kaynağın 
        nasıl sağlanacağı açık bir biçimde anlatılmalıdır. Örneğin sermaye şirketlerinin 
        ve sermaye hareketlerinin vergilendirilmesi, askeri harcamaların kesilmesi, 
        iç borçların ertelenerek faiz ödemelerinin durdurulması gibi önlemlerle 
        bir yıl içinde kaç okul, kaç hastane kaç ev yapılabileceği ortaya koyulabilir. 
        Eğitimde ve sağlıkta fırsat eşitliğini ortadan kaldıran özel okul ve hastanelerin 
        kamulaştırılarak halkın kullanımına sunulması vb. radikal talepler de 
        açık bir dille ifade edilmelidir. 
        Yaratacağımız alternatif savaş karşıtı olmalı, emperyalistlerin özellikle 
        Orta-doğu'ya yönelik askeri müdahalesine a-çıkça karşı çıkmalıdır. Türkiye' 
        nin emperyalist müdahalelere destek olma-sını engellemeyi hedeflemelidir. 
        Türki-ye'nin Afganistan, Lübnan ve Kıbrıs' taki askeri birliklerinin geri 
        çekilmesi gerektiği ilan edilmelidir.  
        Kürt sorununun askeri değil siyasi ve ekonomik olarak çözümü için çalışmalıdır. 
        Kürt hareketinin başta devletin ateşkese karşılık verilmesi olmak üzere 
        temel taleplerini savunmalıdır.  
        Laik-dinci bölünmesinde özgürlükçü bir yaklaşıma sahip olmalıdır. Üniversitelerdeki 
        türban yasağının kaldırılması talebini açıkça dile getirirken temel sorunun 
        genel olarak kamu hizmetlerinin nitelik ve yeterliliğinin artırılması 
        olduğunu anlatmalıdır. 
        Bu alternatif, demokrasiden yana tu-tum almalıdır. Genelkurmay başta ol-mak 
        üzere, YÖK, emniyet, valilikler vb. atanmışlardan oluşan devlet ku-rumlarının 
        milletvekilleri, belediye başkanları vb seçilmişlere karşı her müdahalesine 
        karşı çıkılmalıdır. Daha da ötesinde seçim sisteminin demokratikleştirilmesi 
        için mücadele etmelidir. 
        CHP'nin solundaki bütün sol grup ve partilerin ortak noktalar etrafında 
        birlikte kampanya yapmasını sağlamayı hedefleyen, demokratik olarak koordine 
        edilen bir çatı-ittifak yaratmalıyız. Bu çatı, ortak hedef ve talepler 
        etrafındaki birleşik faaliyetlerin seçim sonrasında da devam etmesini 
        sağlamalı; böylece, sadece sandıkta değil, yaşamın her alanında çekim 
        merkezi olmalıdır. Seçim ittifakı seçimle sınırlı tutulmamalı, listeler 
        üzerinden değil talepler üzerinden şekillenmelidir. Böylesi bir alternatifin 
        bir umut dalgası yaratabilmesi için hızla gerçekleştirilip çalışmalara 
        başlaması gerekir.  
        CHP'nin solunda kalanları heyecanlandıracak böylesi bir alternatif, şimdiden 
        çalışmaya başlarsa yüzde 10'luk ülke barajını aşmak olanaklıdır.  
      Zeytindalı önerisi 
        Daha çok SHP lideri Karayalçın'ın dile getirdiği İtalya'da uygulanan sol 
        işbirliği (zeytindalı) yöntemi Türkiye için çözüm olamaz. Ekonomik olarak 
        sıkıştığı için askeri çözümlere daha sık başvurulan günümüz kapitalist 
        sistemi gittikçe sertleşiyor. Bu durum Türkiye'ye de yansıyor. Sert sorunlar 
        karşısında ılımlı olmaya çalışan, sorunların üzerinden atlayarak ilerlemeye 
        çalışan bir alternatifin işlevi, toplumu daha da sağa çekmek oluyor. İtalya'da 
        Rifondanzione'nin ittifak içinde düştüğü durum bunun kanıtıdır. Rifondanzione 
        kendi sağında kalan sol siyasi grupları kendine, sola doğru çekmek yerine 
        kendisi sağa doğru kaydı. Bu durum ise İtalyan yönetici sınıfının işine 
        yararken, toplumsal muhalefetin gücünü azalttı. 
        Sertleşen dünya ve Türkiye'de toplumsal destek için yüzümüzü sağa, milliyetçiliğe 
        (ulusalcılığa), laik cepheciliğe, statükoculuğa değil tam ters tarafa 
        çevirmek ve bu noktada sıkı durmak zorundayız. 
       Baykal'ın CHPsi 
        
      Baykal liderliğindeki CHP'nin böyle bir alternatifin merkezinde olması 
        imkansız. Zaten Baykal da sola değil faşist MHP'yle koalisyon yolunu döşüyor. 
        Türk milliyetçiliği ve laiklik üzerinden toplumsal bölünmüşlükleri derinleştirerek 
        destek arayan CHP, yurttaşın değil devletin, ezilen ve emekçinin değil 
        Genelkurmay'ın, öğrencilerin değil YÖK'ün savunusunu yapmaktadır. Bugün 
        CHP politikalarına yaklaşmak, son 10 yılın kanıtladığı gibi, solu ve dolayısıyla 
        toplumsal muhalefeti güçlendirmez, aksine zayıflatır. Soldaki bir çok 
        küskünü, illiyetçi, laik cepheci, genelkurmaycı, yasakçı, baskıcı politikaların 
        temsilciliğini yapan CHP liderliğine teslim etmemeliyiz. Bu kesime umut 
        verecek bir alternatif yaratmalıyız. 
        
      Venezüella: Radikalizmin zaferi
        
      Venezüella halkı neo-liberal saldırılara ve emperyalizme karşı direniş 
        bayrağını yükseltmeye devam ediyor. Bu mücadele yapılan son seçimlerde 
        sandığa da yansıdı ve hareketin temsilcisi olan Chavez, kent yoksulları, 
        köylüler ve örgütlü işçilerden aldığı oylarla başkanlığa yeniden seçildi. 
        Chavez liderliğinde 1998'den beri devam eden Bolivar devrim, uoksullukla 
        mücadele programları, eğitim ve sağlık alanındaki radikal önlemler ve 
        toprak reformu ile Venezüella halkının hayatında gerçek bir değişim yarattı. 
        Yoksullar lehine yapılan bu düzenlemeler, neo liberal politikalara radikal 
        bir karşı çıkış yaparak büyük petrol kaynaklarının gelirleriyle finanse 
        edildi.  
        Bu devrim, dünyadaki bütün direniş hareketlerine, özellikle de Latin Amerika'daki 
        kitlesel hareketlere güven veriyor. Venezüella halkı emperyalizme ve neo-liberalizme 
        kafa tutan bütün direnişlerle dayanışırken bu direnişlerden de güç alarak 
        yoluna devam ediyor.  
        Venezüella'da devrim sürecinin kat etmesi gereken hâlâ çok yol olmasına 
        karşın, bütün dünyaya işçiler, yoksullar ve ezilenler lehine bir alternatif 
        olduğunu gösteriyor.  
        Veezüella'da yaşananlar, neo-liberal politikalara karşı halkın çoğunluğu 
        yararına radikal değişim taleplerinin ne denli büyük bir kitleselliğe 
        ulaşabileceğinin kanıtıdır. 
      'Türkiye'de durum' sayfasına dön 
         sayfa başına dön 
          
       |