Güncelleme: 03.11.2006 |
|||
|
|
||||||||||||||||||||||||||||||||
Umudu yükseltmek için sola çekelimİktidar ortağı MHP kamu çalışanlarının gerçek sendikası KESK'in Mayıs sonunda yetki alamaması için bütün gücüyle bastırıyor. Yöneticiler çalışanları tehdit ederek Kamu-Sen'e üye yapıyor, doğrudan sahte sendikayı örgütlüyorlar. Hükümet IMF'ye verdiği Niyet Mektubu ile kamuda ve özelde işçilerin ağzına sıçacağını açıkça deklere etmişken, Türk-İş yöneticileri liderliğini yaptığı yüzbinlerce işçiyi Ankara'ya çağırmak yerine, 250-300 bürokratıyla sözde Ankara çıkartması yapıp, hükümeti Ata'ya şikayet etmek gibi göstermelik işlerle uğraşıyor. Türk yönetici sınıfı ABD'nin "teröre karşı savaş" politikasını desteklediği için IMF'nin verdiği rüşvetlerle ödüllendiriliyor. Bu rüşvetin bedelini faiziyle birlikte faturalar aracılığıyla inim inim biz ödüyoruz. Artık toplumda egemen olan "Türkiye'de kimse açlıktan ölmez. Kolu komşusundan, köyünden gelen şeylerle bir şekilde idare eder" hissiyatı yok. Yoksulluk, işsizlik, geleceksizlik nedeni ile intiharlar, açlıktan bebeklerin ölüm haberleri yanı başımızda kol geziyor. Genel Kurmay Başkanı demokrasi havarisi kesilip askeri gücüyle siyaseti belirliyor. Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını savunanlara, barış ve demokrasi talebine sahip çıkanlara, Filistinlilerle dayanışmak üzere İsrail ile tank anlaşmasının iptalini talep edenlere terörist muamelesi yapıyor. Bu duruma isyan eden gencecik insanlar hücrelerde ölüme terk ediliyor. Tüm bunlara rağmen sözde bizi temsil edenler işçi sınıfının birlik, mücadele, dayanışması önüne her türlü fikirsel ve zora dayalı engeli çıkaran yöneticilerin arkasına takılıyor, önlerinde el pençe divan duruyorlar. Emeğin çıkarını savunması gerekenler emek hırsızlarına karşı ortak talepler etrafında birleşecekleri yerde birbirlerini yiyorlar. Maraş, Çorum katliamı sorumluları Meclis'te oturuyor. Ağca ve Kırcı'yı salıvermeye hazırlanıyorlar. Bütün bu gelişmeler umutsuzluğu arttırıyor. Ancak, bütün bunları hoşnutsuz bir şekilde sızlanarak izleyecek miyiz? Yoksa, Fransa'da genci ve yaşlısıyla Le Pen'i durdurmak için sokağa fırlayan, Barselona'da AB zirvesini basan, Washington'da Filistin ile dayanışan, İtalya'da Berlusconi'nin işçi düşmanı politikalarına karşı genel greve çıkan 13 milyon işçinin yaptığı gibi kendi kaderimizi elimize almak için adım mı atacağız? Bugün bir çok ülkede özelleştirmelere karşı kamu hizmetlerini savunmak, uluslararası sermayenin karşısına uluslararası direnişi koymak, Filistinlilerle dayanışmak, muhtemel bir Irak savaşını durdurmak için birleşik mücadeleler örgütleniyor. Umutsuzluktan beslenen faşistlerin beslenme damarlarını kesmek, Irak savaşını başlamadan durdurmak, Filistin halkını terörist İsrail devletinden kurtarmak, Kürt halkıyla dayanışmak, yoksulluktan kurtulmak için bulunduğumuz alanları birleştirmek zorundayız. İşyerlerimizde, okullarımızda bizleri bölen, dünyadaki işçi kardeşlerimizden bizi ayıran her türlü milliyetçi, ırkçı, laik cepheci, patron yalakası, cinsiyetçi tutumu boşa çıkartmalı ortak çıkarlarımız üzerinden harekete geçmeliyiz. Bugün emek cephesinin güveninin artması ve solun yükselmesinin yolu patronlardan, generallerden, bürokratlardan ve onlara göbekten bağlı politikacılardan bağımsız olarak işçi sınıfının en genel çıkarlarını savunabilmekten geçiyor. Tarihi yapan bizleriz. Eğer tarih sahnesine ezilenlerin ve işçi sınıfının temsilcisi olan solu çıkartmak istiyorsak bulunduğumuz alanda ortak talepler etrafında istikrarlı ve kararlı bir şekilde sola çeken kampanyalar yapmalıyız. Antikapitalist; Sayı 16; Mayıs 2002
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||