Güncelleme:
03.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Kıbrıs’ta İsyan: İşgalin Faturası

Kuzey Kıbrıslılar adanın işgaline yol açan "Barış Hareketi"nin 26. yılını batan bankalardan dolayı uğradıkları zararı protesto etmek için meclisi işgal ederek kutladılar. Adadaki Türk ordusu ise Avrupa Gazetesi'nin sahibini tutukladı. Suçu da Türk ordusunu eleştirmek. Gerçek ise çok net. Kıbrıslı Türkler adanın işgaliyle kurtulmadılar tam tersi hapsedildiler. Türkiye egemenleri, gazinoları işleten faşist mafya ve batan bankaları işleten dolandırıcılar için Kıbrıs'ta bir cennet kurdular. Ancak bu sıradan insanlar için bir cehennem. Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan her üç kişi başına bir asker düşüyor. Türkiye'de 20 milyon yabancı asker olması gibi bir şey yani. Denktaş ve çevresi ceplerini doldururken sıradan insanlar yoksullaşıyor. Çöken bankalar nedeniyle 3 bin kişinin para kaybettiği söyleniyor. Toplam nüfus zaten sadece 190 bin. Aileleriyle birlikte bu 3 bin kişi nüfusun yüzde 10'u demektir. Oranlarsak bu Türkiye'de 1 milyon kişiye denk düşer. Gerçek bankazede sayısının 3 binden fazla olduğu sanılıyor. Böl ve yönet Kıbrıs Britanya'nın sömürgesi olduğu dönemde İngilizler adayı "böl ve yönet" taktiği ile kontrol altında tutmuştu. Polis ve kamu çalışanları arasında Türk azınlık ağırlıklıydı. Türk müftülerin desteğini almışlardı. Bazı Türklere ayrıcalık tanıyarak sömürgeciliğe karşı muhalefeti bölmeyi amaçlıyorlardı. Bu yöntem Türk hükümeti tarafından destekleniyordu. Türkiye 1940 ve 50'lilerde Kıbrıs'ın bağımsızlığına karşı çıktı. Rauf Denktaş o dönemde İngilizler için çalışan bir savcıydı. Ancak bütün Türkler Denktaş gibi İngiliz sömürgeciliği ile işbirliği yapmadılar. Kıbrıslı Türkler ile Rumlar aynı sendikalarda ve örgütlerde Britanya'ya karşı omuz omuza mücadele ediyorlardı. Kıbrıs Komünist Partisi AKEL'in hem Rum hem de Türk üyeleri vardı. Sağcı milliyetçiler her iki tarafta da bu birliği kırmak için uğraştılar. Yunanistan iç savaşında solculara karşı yaptığı katliamlarla tanınan Rum Grivas bağımsızlık savaşını adanın Yunanistan'a bağlanması savaşına dönüştürmek istiyordu. Ancak Rum ve Türklerin birliğine en büyük darbe Türkiye tarafından desteklenen ve Denktaş tarafından yönetilen Türk Mukavemet Teşkilatı TMT'den geldi. Dentaş 1958'de Rum işçileriyle dayanışma içinde olan Türk işçilerini açık açık tehdit etti. TMT, dayanışma gösterenleri katletmeye başladı. Tarihe geçen olaylardan birisi, birlikte seyahat etmekte olan Rum ve Türk sendikacıların otomobilde katledilmeleridir. TMT çok sayıda Türk solcusunu da öldürdü. TMT, Türkleri komünist parti AKEL ve sendikalardan uzaklaştırmayı başardı. Bu gelişme bağımsızlık mücadelesinin sağcı Rumların önderliğine terk edilmesini beraberinde getirdi. Adada bugün yaşayan Türkleri İngiliz sömürgeciliği ile işbirliğiyle suçlamak yanlış. İşbirliği yapanlar ya Denktaş gibi egemen sınıfın bir parçası ya da çabalarının karşılığında İngiliz pasaportu alarak Britanya'ya gidenlerdir. Kıbrıs 1960'da bağımsızlığını kazandığında Türkler çifte mağduriyet yaşadılar. Ekonomik statüleri Rumlara göre daha düşüktü. Rum ve Türk kesimi arasında çatışmalar başladığında da Türkiye'den gelen polis, yönetici, öğretmen ve imamların vahşi diktatörlüğüne tabi tutuldular. 1974'deki Yunanistan askeri cuntasının desteklediği Samson darbesinin ilk işi yüzlerce Rum komünisti katletmek oldu. Samson'a karşı başarılı bir direniş darbeyi bir haftada durdurdu. Samson'un başarısızlığı Yunanistan'daki askeri cuntanın çökmesinde önemli bir etken oldu. Türk ordusu ise bunu fırsat bildi ve adanın yüzde 35'ini işgal etti. İşgal sırasında binlerce kişi öldü ve ordu vahşet uyguladı. Ada ikiye bölündü. Türk ve Rumlar arasındaki gelir uçurumu bugün işgal öncesinden daha büyük. KKTC'deki çete devleti ise sadece ülkücü mafya ve Dentaş çevresine yaradı. Sayısız Kıbrıslı Türk ordusunun işgaline karşı çıkıyor. Şener Levent'in tutuklanmasına karşı binlerce kişi yürüdü. Şener Levent tam bir sivilleşme istediğini söylüyordu. Bu talep giderek daha fazla destek alıyor. Kıbrıs'ın bağımsızlığa ihtiyacı var. Hükümet ise buna karşı çıkıyor ve Türk ve Rumları bölmeye çalışıyor. Kıbrıs sorununun çözümüne giden yolun ilk adımı Türk ordusunun adayı terk etmesidir. Türk işçileri ancak o zaman gerçek dostu Rum işçileriyle gerçek düşmanı Denktaş gibilerine karşı yeniden birleşme şansı elde edecektir.

Ecevit'e izin vermeyelim
Türkiye, adada yarattığı kukla devleti ve devasa silahlı gücüyle Kıbrıs halkının kaderini belirlemektedir. Kıbrıslılar için yoksulluk ve bağımlılık anlamına gelen bu duruma olan tepki büyüdükçe Türkiye'nin adaya müdahalesi de artıyor. Adada Türk ordusuna karşı hoşnutsuzluk büyüyor, ekonomik krize duyulan öfke artıyor. Türkiye egemen sınıfı ise bu muhalif dalgayı kırmak için bir yandan IMF'nin Türkiye'ye dayattığı türden bir modeli KKTC'ye dayatıyor, diğer yandan da adadaki silahlı güçleri aracılığıyla darbe yapma tehditleri savuruyor. Türk egemenlerinin Kıbrıs üzerindeki oyunlarına karşı çıkalım, 26 yıl önce "barış harekatı" adıyla adayı işgal eden Ecevit Hükümeti'nin şimdi de "yavru vatana yardım" adıyla KKTC'de darbe yapmasına, burada uyguladıkları türden bir istikrar paketi uygulamasına izin vermeyelim.

Yeni İşçi Demokrasisi; Sayı 19; Ağustos 2000

'Türkiye'de Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön