Güncelleme: 03.11.2006 |
|||
|
|
||||||||||||||||||||||||||||||||
Özelleştirme: Büyük SoygunHükümet ve medya kol kola girmiş özelleştirmeler yoluyla gerçekleşen büyük bir soygunu bizlerden gizlemeye çalışıyorlar. Özelleştirme soygununun iyi bir şey olduğu yalanını yaymak için tek yanlı haberi manşet yapıp reklamlara milyarlar akıtıyorlar. POAŞ'ı 1 milyar 160 milyon dolara satanlar ve alanlar POAŞ'ın sadece gayrimenkulleri 2.1 milyar dolar değerinde olduğunu gizliyorlar. Gerçek değeri 2,5 trilyon lirayı bulan 3 geminin fiyatı muhasebe kayıtlarında 3 Lira olarak gösteriliyor. Devlet peşin para alacak diyorlar ama bu paranın yüzde 80'inin zaten POAŞ'ın kasasında bulunan 400 milyon dolarla ödeneceğini söylemiyorlar. Medya: Kimin çığırtkanı? Sabah Gazetesi'nin, 21 Mart'taki manşetinde "Bu ne kafa!" başlığıyla Petrol-İş sendikası yönetimi ve üyelerini "taş devri zihniyeti"ne sahip olmakla suçladı. Bu saldırının nedeni, Petrol-İş sendikasının Tüpraş'ta çalışan işçilere Tüpraş hisselerini almaması için çağrıda bulunmasıydı. Sabah, Yeni Binyıl, ATV, Takvim ve Etibank'ın sahibi olan Dinç Bilgin, Medya Holding aracılığıyla özelleştirme ihalelerinden pay kapmak için her türlü yolsuzluğu deniyor. Enerji sektörü özelleştirmelerinden pay almaya çalışan medya patronları, sahip oldukları gazete ve televizyonlar aracılığıyla ihalelerde belirleyici olmaya çalışıyorlar. Özelleştirme ihalelerinde teklif verenlerin ortak özelliği banka ve medya organı sahibi olmaları. 10 bin dolar bedel ödeyerek ihale bilgilerini satın alabilen ve gizlilik anlaşması yapan bu holdingler halktan bilgi gizlemek ve yanıltmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Halka arzın anlamı Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar, "Tüpraş Türkiye'nin en büyük halka arzı. Ülkede özelleştirmeye karşı bu kadar direnç varken çalışana hisse alımında avantaj sağlamak sembolik açıdan önem taşıyor" diyor. Tüpraş'ın %15'i "sembolik olarak" halka arz ediliyor. Böylece işletmenin daha sonra blok olarak satılmasına izin vermemiz bekleniyor. Halka arzedildiği iddia edilen bu hisse senetlerini hangi parayla satın alacağız? Yalan söylüyorlar Hükümet özelleştirmeler yoluyla bütçe açıklarını kapatacağını söylüyor. Yalan. Bugüne kadar özelleştirmelerden elde edilen gelir 4.1 milyar dolar, harcanan para ise 5,8 milyar dolar. Çok açık ki özelleştirme politikasıyla hükümet bir avuç patronun parasının üstüne para koyuyor. Para mı yok? Özelleştirme yoluyla devletin ihtiyaç duyduğu kaynağın yaratılacağını söyleyen yöneticiler çok ikiyüzlü. POAŞ'tan elde edileceği söylenen gelir yaklaşık 700 trilyon lira. Oysa sadece bizlerin maaşlarından peşinen kesildiği halde SSK'ya ödenmemiş 835 trilyon lira var. Yöneticiler neden öncelikle bu parayı tahsil etmiyor! 2000 yılında hedeflenen özelleştirme gelirleri toplamı 5 milyar dolar. Oysa iç borç faiz ödemesi için sadece bu yıl 36 milyar doların üzerinde para harcanacak. Bir kaç yüz sermayedara faiz adı altında hortumlanan paranın 5 milyar dolarını vermeseler olmaz mı! Ya da parasızlık yüzünden bu işletmeleri satmak yerine 7 milyar dolarlık tank alımını, 4 milyar dolarlık helikopter alımını, 1.5 milyar dolarlık Awacks uçağı alımını iptal edemezler mi! Para çok, ama yöneticilerin önceliği bizler değil bir avuç sermayedar. KİT’ler zararda mı? KİT'lerin hep zarar ettiği söylenir. Bu da büyük bir yalan. Yıllardır yenileme yatırımları bile yapılmayan KİT'ler hâlâ kâr edebilmektedir. Özelleştirme kapsamındaki KİT'ler de dahil bütün KİT'ler son 12 yıl içinde sadece 5 yıl zarar ettiler. Her türlü kötü koşula rağmen KİT'ler son 5 yıldır hiç zarar etmedi. Örneğin 2000 yılında işletmeci KİT'lerin 2.7 katrilyon lira kâr etmesi beklenmektedir. Sadece bu kâr bile toplam satış gelirine yakın bir gelir sağlamıyor mu! Fazla istihdam mı var? Bir başka yalan da KİT'lerde aşırı istihdam olduğu, insanların çalışmadan para aldıklarıdır. Politikacıların kendi adamlarına para vermek için yaptıkları ve genel içinde önemsenmeyecek kadar küçük bir yer tutan durumları saymazsak bu da asılsız bir iddia. Bugün KİT'ler bünyesinde çalışan toplam 449 bin kişi var ve bunlar her yıl Türkiye'deki toplam üretimin beşte birine yakınını gerçekleştiriyorlar. Yani 65 milyon nüfusun ürettiği toplam gelirin beşte birine yakınını yaratanlar çalışmadan mı kazanıyorlar! Elbette hayır. İzin vermeyelim Hükümet, milletvekilleri, bürokratlar ve medya patronları el ele vermiş bizi uyutmaya çalışıyorlar. Biz uyumuyoruz. Batan altı bankacıya verilen 6.6 milyar doları görüyoruz. Meclistekilerin kendilerini kıyak emekli bizi mezarda emekli ettiklerini biliyoruz. Özelleştirmenin anlamı Özelleştirmenin bizim için anlamı işsizlik, sendikasızlık, temel tüketim maddelerini daha yüksek fiyata satın almak, yoksullaşma ve yaşadığımız koşullar üzerindeki etkimizin azalmasıdır. Bugüne kadar özelleştirilen işyerlerinde çalışanların onda 7'si işsiz kaldı. Sendikasızlaştırma oranı ise %72. Kamu işletmelerinin yönetimi devletin paralı yöneticilerinde ve bu yöneticiler bir ölçüde de olsa parlamentoya hesap veriyorlar. Seçildikten sonra çoğu bize ihanet etse de kamu işletmeleri yöneticileri bize saldırılarında daha temkinli oluyorlar. Çünkü görevden alınmak, bir daha seçilememek gibi sorunları var. Oysa özel kesim patronları böyle bir sınırlamaya tabi değiller. Örneğin Sakıp Sabancı sahip olduğu işletmeleri ve geliri kullanmak için seçimlerde bizlerin oyuna ihtiyaç duymamakta. Özelleştirme, sıradan insanların çok sınırlı olsa da kamu işletmeleri yöneticileri üzerindeki gücünü de ortadan kaldırarak bu işletmelerin tamamen kâr amacına dönmesini, toplumsal hizmeti tamamen ortadan kaldırmasına neden olacaktır. Güçlüyüz Petrol-İş'in özelleştirmelere karşı tutumunu destekliyor, çağdaşlık diye yutturulmaya çalışılan hırsızlık ve talan politikalarına son verilmesini istiyoruz. Emek Platformu en kısa zamanda toplanmalı ve özelleştirmelere karşı bir eylem programını uygulamaya başlamalıdır. Mücadele kazandırır Özelleştirmelerden çıkarı olan sadece küçük bir azınlık. Ancak bunu gizlemek için ellerindeki her türlü aracı kullanıyorlar. Bu azınlık eğitim sistemini, büyük haberleşme organlarını kontrol ediyor. Bütün bu propagandaya rağmen büyük çoğunluk en azından özelleştirmenin yapılış biçimine karşı. Ancak çok sayıda kişi özelleştirmenin ekonominin geneli açısından daha hayırlı olacağını düşünüyor. Bugün görev özelleştirmenin büyük çoğunluk açısından daha kötüye gitmek olduğunu anlatmaktır. Egemen sınıfın yalanlarını açığa çıkarmak için malzemeden bol bir şey yok. Mesele bu malzeme ve bilgileri özelleştirme karşıtı muhalefeti örgütlemek için kullanmakta. Bu soyguna "dur" demek için bulunduğumuz alanda bu yüzsüzlere karşı mücadele ve eylem isteğini arttırmalıyız. Kamu işletmelerinin alternatifinin özel işletmeler olmadığını anlatmalı, yarattığımız zenginliğin bizler için daha fazla kullanılmasını istiyorsak üretim üzerindeki kontolümüzü arttırmak zorunda olduğumuzu çevremizdekilerle tartışmalıyız. "Bu işçiler mücadele etmez" kötümserliğine teslim olmamalı, mücadeleyi örgütlemeliyiz. Yeni İşçi Demokrasisi; Sayı
15; Nisan 2000 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||