Güncelleme: 03.11.2006 |
|||
|
|
||||||||||||||||||||||||||||||||
BU PİSLİKLERE KARNIMIZ TOKDiyorlar ki, “Musul ve Kerkük'ü alıp zenginleşeceğiz" Yani, "Irak halkına kan kusturacak, topraklarını işgal edip rahata ereceğiz" demek istiyorlar. Bir halkın kanını akıtarak daha iyi yaşam koşullarına sahip olmak istemiyoruz. Emperyalizmin bölgedeki köpekliğini yapan, başkalarına ait toprakları işgal edip, Filistinlilere kan kusturarak yüksek bir yaşam standardı sağlayan İsrail gibi bir ülke olmak istemiyoruz. ABD ve diğer emperyalist güçlerin, uğruna her türlü savaşa girdikleri ortadoğu petrolünden Türk sermayedarlarının daha fazla pay kapma hırsı yüzünden asker olmamızı, bedel ödememizi isteyecekler. İzin vermeyelim. Bu bizim savaşımız değil, ezilen halkların sırtından beslenen bir avuç asalağın savaşı. Savaşımızı, Irak halkıyla dayanışmak üzere kendi yöneticilerimize karşı verelim. Diyorlar ki, "Bir koyup üç alacağız" Bu iddia, Irak'a 1991 yılında yapılan saldırıya Türk devletinin verdiği desteği kabul ettirmek için dönemin cumhurbaşkanı Özal tarafından da kullanılmıştı. Sonuç hiç de öyle olmadı. Türkiye'nin 10 yıl içindeki ekonomik kaybının 80 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Irak ile yapılan ticaretten ekmek yiyen yüzbinler savaş ve ambargo nedeniyle işsiz kaldı, yoksullaştı. 91'deki savaş sırasında Genel Kurmay Başkanlığı yapan Doğan Güneş Kanal 6'ya yaptığı açıklamada Türkiye'de yaşayanlar için savaşın ekonomik bedelinin çok yüksek olduğunu söylüyordu ancak o dönemde Türk silahlı kuvvetlerinin elindeki F16'lar, tanklar vs. açısından bakıldığında bir koyup beş aldıklarını gururla anlatıyor. 1 milyon insanın ölümünden Türk yönetici sınıfının kazancı Kürtlere karşı kullanılmak üzere emperyalistler tarafından hibe edilen ölüm makinaları oldu. Diyorlar ki, "Kürtlerin Kuzey Irak'ta bağımsız devlet kurmasına izin vermeyeceğiz" Çıkarlarına uygun olduğunda Ortadoğu'daki kanlı diktatörlerle dost olan ABD ve Türk egemenleri, işlerine gelmediğinde ise "barış, demokrasi, medeniyet, insan hakları" söylevleri vererek halkların üzerine bomba yağdırıyorlar. Afganistan müdahalesi ile uydu bir hükümet aracılığıyla bölgeyi kontrol etmeye çalışıyorlar. Irak'ta da Saddam'ı devirerek uydu bir devlet yaratmayı amaçlayan emperyalist güçler dengesinde Türkiye de kendi ağırlığını koymakta iddialı. Savaş nedeniyle zayıflayacak Irak'ta bağımsız bir Kürt devleti kurulması olasılığına karşı kara harekatı düzeyinde müdahale edecekleri tehdidinde bulunuyorlar. Türk ordusunun Irak'a girmesi demek bu savaştan hiçbir çıkarı olmayan Türkiyeli emekçi çocuklarının ve Kürdüyle, Türkmeniyle, Arabıyla daha fazla sayıda masum insanın ölümü demektir. Dünyada devlete sahip olmayan en büyük ulus olan Kürtlerin ABD'nin bölge halklarına karşı kullanılmak üzere oluşturacağı kukla bir devlete değil, gerçekten kendi kaderini tayin hakkına ihtiyacı var. Bu da ancak bölge halklarının ABD'nin Irak'a müdahalesine karşı birleşmesi ve kendi zorba yönetici sınıflarını alaşağı etmesiyle sağlanabilir. Diyorlar ki, "Dış borçlarımız silinir, rahatlarız" Türkiye'nin yabancı bankalar, finans kurumları ve IMF gibi kuruluşlara olan toplam dış borcu 118 milyar dolara ulaştı. Türkiye'nin yerli bankalara olan iç borcu ise toplam 87 milyar dolara çıktı. Ancak 200 milyar doları aşan bu paradan bizim cebimize beş kuruş girmediği gibi bu borçların faizlerini öderken sadece son iki yıl içinde yüzde 45 yoksullaştık. Şu anda Türkiye'deki her aile bu borcun sadece ana parası için ortalama 16 bin dolar borç yükü altında. Irak'a, Afganistan'a yapılan kanlı saldırıların parçası olduğu için Türk egemenlerine verilen bu rüşvetin bedelini yoksullaşarak biz ödüyoruz. Antikapitalist; Sayı 18; Ağustos
2002 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||