|
Türkiye
bataklık yolunda...?
Sertuğ Çiçek
Türkiye ABD'ye yardımcı olabilecek en uygun orduya sahip. Hem çok güçlü,
hem Irak birkaç saatlik uzaklıkta, hem de iç savaş-gerillayla mücadele
konusunda çok taze deneyimlere sahip.
Türkiye egemenleri de Türkiye'nin bölgesel hegemonyasını artırmak, emperyalist
hiyerarşi içinde birkaç basamak tırmanmak, kısa vadede de hortumlayacak
taze para istiyorlar. Ekonomik gücüne oranla çok abartılı bir askeri güce
sahip olan Türkiye yönetici sınıfı, tıpkı ABD egemenleri gibi, bu gücünü
kullanmaya çok hevesli.
Ekonominin içinde bulunduğu sıkışmışlıktan hızla kurtulmak, kısa vadede
ABD'den kaynak bulmak, IMF kredi dilimlerinin açılmasını sağlamak, Irak
yeniden yapılanırken ihaleler ve petrol gelirlerinden pay almak, bölgesel
egemenliğini artırmak isteyen Türk egemenleri, tehlikeli ve riskli bir
batağı geçerek düze çıkmayı planlıyorlar.
Ancak, toplumu bu konuda ikna edip edemeyecekleri çok belirsiz.
Tehditler balon gibi
Egemen sınıf toplumu Irak'a asker yollamaya ikna etmek için iki noktadan
tehdit ediyor: "1) Irak'a müdahale etmezsek orada bağımsız bir Kürt
devleti kurulur ve dış güçler Türkiye'yi bölme planlarında önemli bir
adım atmış olurlar. 2) Eğer ABD ile ilişkilerimizi iyileştirmez ve Irak'tan
pay almazsak ekonomik olarak kapıda olan yeni bir krizden kaçamayız. Milyonlarca
kişinin işini aşını kaybedeceği, daha da yoksullaşacağı bir kriz daha
yaşamamak için Irak'a asker yollamak zorundayız."
Bu propagandayla Türkiye'nin işgalin parçası olmasını engellemek, ABD'nin
yenilmesini ve bölge halklarının özgürleşmesini görmek isteyenleri etkisizleştirmeyi
amaçlayan egemenler ateşle oynuyorlar.
AKP liderinin oğlunun düğünü için 50 milyar liradan fazla para harcadığı,
devlet gözetiminde bankaların içinin boşaltıldığı, hortumcuların ceplerine
indirdiklerinin yanlarına kar kaldığı, yıllardır IMF kemer sıkma politikalarının
rahatlama sağlamasını sabırla bekleyen ama gittikçe daha fazla yoksullaşan
kitlelerin tv ekranlarından gittikçe zenginleşen bir kesimi sürekli izlediği
bir Türkiye'de bu propagandanın toplumu ne kadar ikna edebileceği, karşı
propagandanın gücüne ve etkisine çok bağlı. Kaldı ki bu propaganda toplumu
ikna etse bile işgalin yüksek faturası geniş kitlelere ödetileceği için
kısa bir zaman içinde etkisizleşerek öfkeyi artıracaktır.
Kafalardaki çelişki
İşgal karşıtlarını Kürt sorunu üzerinden bölerek toplumun Irak'a asker
yollamasını onaylamasını sağlamak amacıyla milliyetçilik silahını kullanan
yönetici sınıf , "PKK'yi bitireceğiz, memleketi böldürmeyeceğiz"
propagandası da yapıyor. Ancak bu propaganda ile büyük çoğunluğun milliyetçi
fikirleri ile aynı çoğunluğun ABD ve işgal karşıtı fikirleri karşı karşıya
getiriyor. Bu çelişkili durum, toplumsal muhalefet için tarihsel bir fırsat
sunuyor. Toplumda çok güçlü bir şekilde var olan ABD ve işgal karşıtlığı
ile Iraklılar ve Filistinlilerle dayanışma eğiliminin milliyetçilik karşısında
zafer kazanması bugün çok mümkün.
Eğer egemenlerin milliyetçi fikirler, ekonomik kriz tehdidi ve başka bir
halkın acısı üzerinden refaha kavuşma vaatlerine rağmen toplumdaki savaş
karşıtı his canlandırılıp işgal karşıtı mücadeleye dönüştürülebilirse
milliyetçilik ve kriz tehdidi silahları yönetici sınıfın kafasında patlayabilir.
Kazanmak öylesine mümkün ki
Toplumun büyük çoğunluğu Irak'taki ABD-İngiliz işgalini onaylamıyor. Toplumda
genel olarak ABD karşıtlığı hakim. 1 Mart'taki tezkerenin reddedilmesini
sağlayan toplumsal muhalefetin meşruluğu, haklılığı ve başarısı halen
hafızalarda. Türkiye egemenleri arasındaki anlaşmazlıklar 1 Mart öncesindeki
kadar büyük ve açık olmasa da devam ediyor. Hükümetteki partinin tabanı
asker göndermeye karşı. Irak halkı direniyor ve dünyada işgal karşıtlığı
yükseliyor. ABD'deki asker aileleri ABD ordusunun Irak'tan çekilmesi hedefiyle
örgütlenip sokağa çıkmaya başladı bile.
Bu kadar avantajlı bir durumdayken egemenlerin propagandasını etkisizleştirmek
ve Türkiye'nin asker yollamasını engellemek çok mümkün. kafalardaki çelişkili
fikirlerden kardeşlik, dayanışma ve barış yanlısı olanların kazanmasını
sağlamak için güçlü bir muhalefete ihtiyacımız var. Bunun için de işgal
karşıtlarının mümkün olan en geniş birliğini sağlamak, 1 Mart sürecine
göre daha kitlesel ve kararlı eylemler örmek zorundayız.
Dünya işgal karşıtlarından yana
Anti-kapitalist hareketin, 31 Mayıs'ta Evian'daki buluşmasında, işgale
karşı küresel eylem günü olarak 27 Eylül belirlendi. Küresel düzeyde işgale
karşı yapılacak gösterilerin bir parçası olmak ve Türkiye'nin Irak'a asker
yollamasını engellemek için kolları sıvamalıyız.
Başka bir dünya hayalinin Türkiye'de de yeniden gerçekçi ve uğruna mücadele
etmeye değer bir hale gelmesi için küresel direnişle daha güçlü bağlar
kurmalı, hepimize umut ve heyecan veren bu hareketi Türkiye'de güçlendirmeliyiz.
Hareketin 15 Şubat'ta sergilediği güçten nasıl güç aldıysak, küresel hareket
de 1 Mart'ta tezkerenin durdurulmasından güç ve güven aldı. Bağdat düştükten
sonra direnişe geçen Iraklılar, Ortadoğu'da yeniden şekillenmekte olan
toplumsal muhalefet buralardan besleniyor.
İşgal karşıtlığını 1 Eylül, Cancun buluşması, 27 Eylül, Avrupa Sosyal
Forumu, Kahire Barış Konferansı, Dünya Sosyal Forumu ve Türkiye'deki NATO
toplantısını protesto hedefleri etrafında örmeliyiz. Bu yönde hareket
etmek ve küresel direnişi Türkiye'de inşa etmek isteyenlerin tabanda birliğini
sağlamak için adım atmalıyız.
Dünya ve Türkiye egemenlerine yeni bir Vietnam yaşatma fırsatını değerlendirmek
için egemenlerin önümüze koymaya çalıştığı milliyetçilik ve IMF mayınlarını
"birlik, çeşitlilik, direniş" yaklaşımıyla aşabiliriz. Başarırsak,
"savaşsız, başka bir dünyaya" giden yolda önemli bir adım atmış
olacağız…
Antikapitalist; Sayı 25; Eylül
2003
'Türkiye'de Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön |
|