Güncelleme:
16.12.2009
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Ö z e l l e ş t ir – M E !

Telekom ve Mersin Limanı’nın satışıyla özelleştirmelere yeniden hız verildi. Özelleştirmelere karşı mücadelenin de genelleşmeye ve hız kazanmaya ihtiyacı var.

Hükümet son dönemde özelleştirmelere yeniden hız verdi. Erdoğan büyük sermayeli kuruluşlar da dahil kamu sektöründeki çok sayıda şirketin özelleştirileceğini söylüyor.
Telekom ve Mersin Limanı özelleştirildi sırada Erdemir, Tüpraş, İsdemir, Tekel var. Sonbaharda da kamu bankalarının mezada çıkarılması üzerine duruluyor.
Erdemir’in yüzde 49.36'lık kamu payı özelleştiriliyor. Erdemir Türkiye'nin en büyük yassı çelik üreticisi olmakla birlikte 2004'te kârlılık sırasında üçüncü durumda. TÜPRAŞ ise 2004 yılında gerçekleştirdiği 10.4 milyarlık üretim satışıyla en büyük 500 şirketten birincisi oldu. Bir başka özelleştirilecek kurum olan İsdemir ise 2004'ün en kârlı dokuzuncu şirketi.
Özelleştirmelerin meşrulaşması için genelde kamu kurumlarının zarar ettiği, özelleştirmelerle kaynak sağlanacağı söylenir. Ancak pek çok kamu kurumu hiçbir yatırım gerçekleşmediği halde -genel inanışın aksine-kâr ediyor. Mersin Limanı "özellikle" yatırım yapılmamasına rağmen son beş yılda 192 milyon dolar kâr etti. Bu kurumlar yatırımla çok daha iyi hale getirilebilir. Dolayısıyla “kurumlar zarar ediyorlar, kamu maliyesine yük getiriyor” söylemleri bariz bir yalandan ibarettir.
Özelleştirmeler kimin için?
Maliye Bakanı Unakıtan’ın sözleri duruma biraz açıklık getiriyor: “Kâr edeni de zarar edeni de satarız. Özel sektörün önündeki taşların hepsini temizlememiz lazım." Özel sektörün önünden temizlenen taşlar ise üretenlerin yolunu tıkamak, hayatını darmadağın etmek için kullanılıyor. Özelleştirilen pek çok kurumda toplu işten çıkarmalar ve büyük oranda işçilerin sendikasızlaştırılması görülüyor. Özelleştirilen kurumların daha fazla kâr edeceği iddiası da ancak emek sömürüsünü arttırarak gerçekleştirilebilir. Kârı arttırmak daha az sayıda işçiyi, daha uzun süre, daha düşük ücretlerle çalıştırmak demektir. Bütün dünya deneyimleri, özelleştirme sonrasında işsizlik ve sendikasızlaşma ile birlikte, şirketlerin daha düşük kalitedeki mal ve hizmetleri çok daha pahalıya sattıklarını gösteriyor.
İşçi ve yoksullara kazık
Açıkça şirketler kârları ceplerine indirmek için hem üreticileri hem de bu hizmetlere ihtiyacı olan yoksulları kazıklıyorlar. Özelleştirmeler işçi sınıfı güçsüzleştiriyor. Özellikle kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi yalnızca parası olanın hizmet göreceği anlamına geliyor. Böylece özel sektör önündeki taşlardan arınmış yoluna devam ederken siz hastaneye gidemediğiniz için yataktan çıkamıyor olabilirsiniz. Sonuçta onlar kâr ederler, ama biz hizmet alamayız.
Özelleştirmeler yerli olsun yabancı olsun küçük bir azınlığın çıkarına. Onların çıkarına olan, bizim haklarımızın çiğnenmesi anlamına geliyor. Bu nedenle özelleştirmelere karşı “vatanı sattırmayacağız” hattından bir karşı duruşu örgütlemek mümkün değildir. Küreselleşme ve özelleştirmenin geldiği noktaya bakarsak yeryüzündeki bütün vatan sahipleri egemenler “al gülüm ver gülüm” noktasına anlaşmıştır. Hangi vatandan olursa olsun sermaye ve egemenlerin ortak dertleri kârın temel kaynağı olan emek sömürüsünü arttırmaktır.
Bu açıdan sendika ve odaların özelleştirmeye karşı başlattıkları yeni kampanyanın sorunun kime satıldığı değil özelleştirmenin kendisi olduğuna vurgu yapması ve Petrol-İş’in TÜPRAŞ özelleştirmesine karşı “yerli, yabancı veya melez hiç birisi ele geçiremez” söylemini öne çıkartmaya başlaması doğru bir muhalefet anlayışının önünü açmaktadır.
Durdurabiliriz!
Mersin Limanı işçileri özelleştirmeye karşı 14 Temmuzdan beri iş yerlerini terk etmiyorlar. Limanın özelleştirilmesine karşı mücadeleye devam edeceklerini söylüyorlar. Erdemir işçileri de Erdemir'in özelleştirilmesine karşı çıkıyorlar.
SEKA direnişi bizim için önemli bir deneyimdi. Bir yandan hükümetin işçilerin direnişi sonucu nasıl geri adım attığını gördük. Ama öte yandan yeterince destek oluşturulmadığı için mücadele genelleşip kitleselleşmedi ve güçsüz kaldı. SEKA'nın belediyeye devrini engelleyemedik.
Ancak hiçbir zaman geç değil. Bolivya halkı doğalgaz rezervlerinin kamulaştırılması için isyan etti, özelleştirmeci hükümetleri defetti. Aynı isyan düzeyinde olmasa da dünyanın yer yerinde egemenlerin neo-liberal gündemine karşı tutum, mücadele ve direnişler söz konusu ve bunlar güçleniyor.
Böyle bir dünya manzarası içinde özelleştirmeleri durdurma mücadeleleri yalnız değildir. Kazanmak için yeter ki tek tek mücadeleleri birleştirelim, kitleselleştirelim…
Özelleştirmelere karşı ortak mücadeleye
Makina Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası, KESK ve Haber Sen ilk aşamada Telekom olmak üzere, Tüpraş ve Petkim’in de aralarında bulunduğu özelleştirmelere yönelik bir kampanya başlatarak tüm özelleştirmelere karşı ortak mücadele çağrısı yaptılar.
Kampanyayı duyuran basın açıklamasında şöyle deniliyor:
“Özelleştirmeye yönelik kimi 'karşı çıkışlar' 'özelleştirme sürecinin teknik yönleri' öne çıkarılarak ya da yabancı sermayeye satış sorunlaştırarak yürütülüyor.
Özelleştirmeler, yerli-yabancı karşıtlığının ötesinde bu sürece yön veren küreselleşme ve neo-liberal politikalar dikkate alınarak karşı çıkılmalıdır.Özelleştirmeler konusunda asıl sorunlaştırılması gereken konu sermayenin kendisidir. Biz gerçekleşen özelleştirmelerin yöntem ve zamanlamasına değil, özelleştirmenin bizatihi kendisine karşı olduğumuzu ifade ediyoruz.
Özelleştirmeler bir yandan kamu mülkiyetinin sermayeye devri ile gerçekleşirken diğer yandan da kamu hizmetlerinin ticarileşmesi ve paralı hale getirilmesini içermektedir. Biz, kamusal alanın sermayeye devrini içeren bu uygulamalara karşı kamusal yararı ön plana alan kamu mülkiyetini ve kamusal hizmeti savunuyoruz.”

Telekom Satışı İptal Edilmelidir!
- Haberleşme altyapısı doğal tekel konumundadır. Rekabete açılma olanağı yoktur.
- Telekomünikasyon alanında rekabet olanağı yoktur. Önce serbestleşmenin sağlanması ardından da özelleştirmelerle tekelleşmenin önleneceği varsayımı bir başka liberal söylemdir. Rekabet Kurulu kararına da temel oluşturan Kablo TV altyapısının Türk Telekom'a alternatif olabilmesi teknik olarak olanaklı değildir. Tüm ülkenin GSM, Internet UMTH gibi haberleşme hizmetlerinin alt yapısı Telekom tarafından karşılanmaktadır. Bu alanda rekabet sağlanamayacağından Telekom'un özelleşmesi halinde telekomünikasyon alanında özel tekel oluşacaktır.
- Ülke kaynakları ile oluşturulmuş telekomünikasyon altyapısının halkın ihtiyaçları için değil sermayenin çıkarları için kullanılmasına izin verilemez. Türk Telekom'un satışı kamu çıkarlarına aykırıdır.
- Telekom'un özel tekel haline gelmesiyle, hizmet kalitesi ülkenin her kesimine eşit olarak yayılamayacaktır. Yüksek fiyatlar ve kalitesiz hizmet ile karşı karşıya kalınacaktır. (Kampanya açıklamasından alınmıştır)

'Türkiye'de Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön