Güncelleme: 15.11.2006 |
|||
|
|
||||||||||||||||||||||||||||||||
"Kimliksiz yaşamak istemiyoruz"Diyarbakır'daki Gençlik Buluşması etkinliğine ve Munzur Festivaline
katılan Antikapitalist aktivisti Songül Özdemir'in izlenimlerini yayımlıyoruz. Diyarbakır'da Ben u Sen Burcu'nda toplanan her yaştan binlerce Kürt kimliklerini havaya kaldırmış haykırıyorlardı “T.C kimliği istemiyoruz, kimliksiz yaşamak istemiyoruz”. Yıllardır kimlikleri, varlıkları yok sayılan isyanları katliamlar ve sürgünlerle bastırılan Kürt halkı, artık kimliklerinin tanınmasını istiyor. Son dört yıldır uygulanan tek taraflı ateşkes ve barış sürecine artık cevap bekliyorlar, ancak devlet adım atmamakta ısrarcı görünüyor. Kürtler'in genel af ve barış talebine "pişmanlık" dayatıyorlar. 1 Eylül'e kadar belirlenen sürece "güçlü Türk Devleti" cevap vermiyor, ABD'yi de yanına alarak yeni operasyonlara hazırlanıyor. Kürtler'in kafaları karışık. Yeniden savaş ortamı istemediklerini söylüyorlar. Eşitlik ve kardeşlik istiyorlar, ama devlet adım atmazsa direnme haklarını kullanacaklarını söylüyorlar. İstanbul'da AKP önünde attıkları slogan durumlarını özetliyor "ya çözüm, ya serhıldan". Kürt halkı yalnız hissediyor kendini. Özellikle de soldan ve işçi sınıfından yana. Bu yüzden her türlü ittifaka ve diplomatik girişimlere açıklar, her ne kadar bu çok tercih etmedikleri bir şey olsa da... Keşke farklı olsaydı diyorlar. Dersim İzlenimleri"Annem türk, babam türk, ben türk, yaşasın en büyük türk Atatürk." Bunlar Dersim'de köy çocuklarına devlet tarafından dağıtılan bir heceleme kitabından. Sekiz yaşındaki bir Kürt kızıyla okuyoruz bu kitabı ve ekliyor Kürt kız: "Annem Kürt, babam Kürt, ben Kürt; niye böyle yazmıyor" diye. Onun ana dili Kürtce ve bu dilde eğitim almak istediğini söylüyor. Dersim'de OHAL kalktı deniliyor. Oysa pratikte başka birşey yaşıyorsunuz. Elazığ'dan çıkıp Tunceli İl sınırını birkaç kilometre geçtikten sonra aracınız durduruluyor. Bir sınır karakolu kurulmuş durumda ve yolun iki tarafına sağlı sollu kulübeler yapılmış. Otobüsten indiriliyorsunuz kimlik kontrolünden geçiriliyorsunuz. Jandarma sizi istediği kadar bekletebiliyor; sanki başka bir ülkeye geçiş, pasaport kontrolü. Hemen aklınıza Türkiye'nin 50'li yıllarda altına imzasını koyduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi geliyor . Madde 13: "Herkesin bir ülke sınırları içinde özgürce dolaşma ve seyahat etme hakkıııııı..." OHAL kalkmış, ama kimlik kontrolleri, yolunuzun kesilmesi devam ediyor. Dersim'in her yerinde bir çok tepede özel tim ve jandarma karakolları kurulmuş; izleniyorsunuz. Şehir merkezinde panzerler ve akrep denilen sinir bozucu zırhlı araçlar dolanıyor. Şehir çıkışları; yine aynı uygulamalar bir ilçeye gidiş ve çıkış, aynı görüntüler. Şehir merkezinin birkaç kilometre dışında boşaltılmış köylerle karşılaşıyorsunuz. Yaşlı bir teyze anlatıyor; köyü 1993'te boşaltılmış "tamam köylerimize yerleşemiyoruz, bari bıraksınlar ara sıra mezarlarımızı ziyaret edelim. Askerin keyfine göre herşey” Gözlerinde yaşlar... Şehir merkezinde sanayi yok. Yoğun bir işsizlik. En iyi iş yapan yerler çay ocakları. Köyleri boşaltılmış ve şehirde yaşamak zorunda kalan insanlar sabahtan akşama kadar kahvelerde oturuyor. Bir sokak karşılıklı onlarca kahve. Sokağın adı Mülteciler sokağı. Kendileri koymuş bu adı. "biz burada mülteciyiz. Oysa köyümüze dönmek istiyoruz" "1938'den beri kaderimiz bu bizim" diyorlar. "Alevi ve Kürt olmamızın bedelini ödetiyorlar" diyor başka bir Dersimli. Dersim'in yüzde yüzü Alevi, ama sehir merkezinde bir cem evi var. Onu da kendileri yaptırmışlar, ama 50 adet cami var. Soruyor niye diye, hikaye ilginç. 1980 darbesi sonrası Evren politikaları gereğince bölgeye cami yaptırılmaya karar veriliyor. Muhtarlara yerel yöneticiler bir liste gönderiyor. İhtiyacınız olanları işaretleyin bizde yapalım diyerek. Listede okul, sağlık ocağı, yol, su, ve cami var. Muhtarlar cami dışındakileri işaretleyip gönderiyor, ya sonuç. 50 adet cami yapılıyor, kaynak boş yere aktarılıyor. Şehir merkezindekileri kullananlar var; polis, asker ve diğer bazı memurlar. Pekii köydekiler? Alevi köylerine yaptırılan camilerin büyük çoğunluğundaki gibi ahır olarak kulanıma devam ediyor. Ovacık'ta bir DEHAP'lı oturduğumuz bahçedeki ağaçları gösteriyor: "bu çam, bu karaağaç, bu da meşe. Üçü de ayrı ayrı olmalarına rağmen birlikte yaşıyorlar. Ama devlet diyor ki üçü de aynı. Biz diyoruz farklı. Tek isteğimiz bizi biz olarak kabul etsinler, birlikte yaşamaya devam edelim, edebiliriz" OHAL döneminde göz altına alınan çocuklara esrar ve tiner veriliyormuş bölgede. Çürütme politikası tanıdık geliyor bir yerlerden. 1970'lerde ABD Vietnam'da yapıyordu benzer işleri. Dersim tamamen vadilerden oluşan bir bölge. Ormanlar, nehirler çok güzel bir doğa. Devlet bu vadileri suyla doldurmak istiyor. Dersimliler "Munzurum'a dokunma" diyor. Proje sahibi ABD. EuroGold firması Dersim'e de talip. Siyanürle altın aramak için Bergamalı direnişçi Oktay Konyar Dersim'de ve Dersimliler'e deneyimlerini, nasıl mücadele ettiklerini anlatıyor..... Dersim direnmeye, varolmaya devam ediyor.. Antikapitalist; Sayı 25; Eylül 2003 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||