Saldırı
Da Direniş De KÜRESEL
Dünya Ekonomik Formu’nun Avustralya’daki toplantısı 3 gün devam eden
gösteri ve engellemelerle protesto edildi. Gösterilere katılan bir küresel
direnişçinin eylemlere ilişkin değerlendirmesi şöyle:
Avustralya'nın Melbourne kentinde yapılan Dünya Ekonomik Forumu 11 Eylül
sonrası günlerde anti-kapitalist hareketin hedefi oldu. 10 bini aşkın
gösterici Forumun yapıldığı Crown Casino binasını ve ona giden yolları
ablukaya alarak toplantıları ağır şekilde aksattılar. Küreselleşme ve
serbest piyasaya uygulamalarına hız vermek için toplanan dünya patronları
ve politikacıları, "Şirket kârları değil önce insan ihtiyacı gelir"
sloganlarıyla karşılaştılar. Yüzlerce delege de toplantı salonuna giremedi.
Avustralya'nın Muhafazakar Partili neo-liberal Başbakanı John Howard kara
yoluyla toplantıya katılamayınca nehirden bota binmek zorunda kaldı. Batı
Avustralya'nın ırkçılığı ile tanınan başkanı Richard Court'un otomobili
göstericiler tarafından ablukaya alındı ve Avustralya yerlileri otonun
üstünde tepindiler. Sayısız delege toplantının yapılacağı binanın tepesine
helikopterle indirilmek zorunda kaldı.
Sosyalist partisi, Yeşiller, Avustralya Komünist Partisi ve her kesimden
insanlar sermayenin bir kak şirket elinde kalmasına, yüzbinlerce insanin
gelir dağılımından çok az pay verilerek bilinçli olarak açlığa itilmesine,
madenlerin zehirli artıklarını temizlememesine, isçinin emekçinin hakkının
yenmesine dur demek için Melbourn'deydi. Gösteriler sendika konfederasyonları
tarafından resmi olarak desteklenmemesine rağmen çok sayıda sendikalı
işçi dünya kapitalist sitemin önceliklerine karşı eyleme katıldı. Binlerce
ortaöğretim öğrencisi kâra dayalı sistemi protesto etmek için okula gitmeyip
gösterilere katıldılar.
Avustralya'nın diğer şehirlerinde de Melbourne'da ki protestoları desteklemek
amacıyla yürüyüşler yapıldı. Perth'de yaklaşık bin kişi parlamento binasının
önünden borsa binasına kadar yürüdü.
İnsan hayatını hiçe sayan kapitalizme karşı öfkenin ne denli "küreselleştiğine"
Melbourne bir kez daha tanık olduk.
Avustralya ISO (Uluslararası Sosyalist Örgütü) temsilcisi David Glanz,
"Buradaki göstericiler kendilerini küresel bir hareketin parçası
olarak görüyorlar. Prag'da direniş gününden göstericiler büyük bir coşkuyla
alkış aldılar" dedi.
Melbourn'ün The Age gazetesi gösteriler hakkında şunları yazdı: "Dünya
Ekonomik Forumu uluslararası sermaye tarafından destekleniyor. Bugünkü
protestolar sosyalist grupların bu forumdan ne denli nefret ettiklerini
ifade etti. Aboriginal (Avustralya Yerlileri) aktivistler, eşcinsel gruplar,
Hıristiyan gruplar ve başka gruplarla birlikte tepkilerini dile getirdiler."
"IMF'yi yok edin"den (www.destroyimf.org) bir gösterici de
şunları söylüyordu: "10.000'i aşkın protestocu Dünya Ekonomik Forumu'nun
yapıldığı Crown Casino binasını abluka altına aldı. Dünya Ekonomik Forumu'nu
kapatamadık ama ciddi bir şekilde aksattık.
06.30 da varıldığında, çok yağmur vardı ve mevsim normalleri dışında
soğuktu. Fakat hiç kimse caymadı. Yaşlı eylemciler, zinde yüzlü öğrenciler,
kasklı çevreciler, maskeli anarşistler, nükleer bomba kıyafeti giymiş
kişiler ve asi bakışlı devrimciler omuz omuzaydılar.
Crown Casino'nun tüm çevresi, 2 m.lik çelik örgü ve beton duvarla çevrelendi.
Bir duvar yazısı her şeyi anlatıyordu: "Melbourne hayvanat bahçesine
hoş geldiniz, Lütfen hayvanlara yiyecek atmayınız." Duvardaki tek
açık yerler giriş noktalarıydı. Buralarda yüzlerce polis (toplam 2000
seferber edilmişti ve çok daha fazlası da yedekte bekletiliyordu) sopalarıyla
hazırdı. Sadece altı yerden giriş yapılabiliyordu, böylece biz de onların
hepsini abluka almaya yoğunlaştık.
Forum geç başladı çünkü delegeler içeri giremedi ve başladığında 300-400
delege, abluka ile durdurulmuştu.
Bizim tarafta 100 yaralı vardı. Dört polis de "izdiham" sonucu
yaralandı.
KÜRESEL DİRENİŞE KATIL
Ankara Küreselleşme Karşıtı Girişim (AKKG) "Küresel Adalet İçin
IMF ve Dünya Bankası'na karşı Birleş" uluslararası sloganıyla yola
çıkarak oluşturuldu. AKKG katılımcısı kişi ve kuruluşları temelde bir
araya getiren, bir avuç asalak sermayedarın IMF, Dünya Bankası, Dünya
Ticaret Örgütü, çok uluslu şirketler ve onların Türkiye'deki yönetici
ve patron dostlarının çevreyi, doğayı yaşanmaz hale getirmesine, insanlığı
açlığa ve sefalete mahkum etmesine karşı olmak. Amacımız, bu gidişe itirazı
olanların uluslararası düzeyde yükselen mücadelesinin Türkiye'de de kendini
ifade edebilmesine katkıda bulunmak.
Seattle'da ve Melbourn'de başarılı olan hareketin önemli özelliklerinden
birisi aylar öncesinden bir kampanya havasında örgütlenmeye başlaması
ve bu sistemin yarattığı sonuçlardan rahatsız olan kesimleri bir araya
getirebilmesiydi. Üçüncü dünya borçlarının silinmesini isteyen kiliseler,
çevre örgütleri, kadın grupları, eşcinseller, sendikalar, anarşistler,
sosyalistler, vs...
Biz de Seattle geleneğini Türkiye'ye taşımak istiyoruz. Bu amaçla IMF
Heyeti'nin Türkiye'de olduğu 31 Ağustos ve sonrasında heyeti protesto
ettik. Kampanya bilgilendirme masaları açarak binlerce insanla doğrudan
iletişim kurduk, sokak etkinlikleri yaparak kampanyanın genişlemesi için
çaba harcadık, neyle mücadele ettiğimiz konusunda tartışmalar yapmak için
forumlar düzenledik.
Sokak etkinliklerimiz ve forumlar devam ediyor. Önümüzdeki haftalarda
kampanyanın okullara sıçraması için çalışacağız. Ayrıca 23-24 Eylül'de
"alternatif zirve" düzenlenecek. 26 Eylül Küresel Eylem Günü
için Prag'a delegasyon gönderilecek ve aynı gün Ankara Kızılay'da akşam
saatlerinde bir basın açıklaması yapılacak. Prag'dan haberlerin de iletileceği
bu basın açıklamasından sonra da sokak etkinlikleri devam edecek.
Ankara Küreselleşme Karşıtı Girişim’in yaptığı ilk basın açıklamasından:
"Amacımız, uluslararası eylemliliklerin bir parçasını Türkiye'de
de örgütlemektir. Bu nedenle;
24-28 Eylül tarihleri arasında dünyanın çeşitli ülkelerinde ve özellikle
de Prag'da IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, uluslararası şirketler
ve bunlarla birlikte hareket eden yerel yöneticilere karşı gerçekleştirilecek
küresel eylemleri destekliyoruz.
IMF ve Dünya Bankası'nın yoksul ve zengin arasındaki uçurumu giderek
artırdığını, bu kuruluşların dayattığı politikaların emekçilerin yaşam
standartlarına ve çevreye bir saldırı olduğunu, ülkeler arasında savaşlara
ve ırkçılığa yol açtığını görüyoruz.
Türkiye'de düşük ücretler, özelleştirmeler, tarımsal desteklerin kaldırılması,
sendikalara saldırı, memur kararnamesi, çevrenin tahribi, yoksulluğun
artması, hücre tipi cezaevleri, çeteleşme ve ırkçılık gibi sorunların
uygulanmaya çalışılan IMF istikrar paketinin doğrudan ya da dolaylı sonuçları
olduğunu biliyoruz.
Bu nedenle;
Küresel adalet için eylemlilikleri
Hücre tipi cezaevi uygulamalarına karşı mücadeleyi
Türkiye'deki barış mücadelesini
Irkçılığa, çetelere ve faşizme karşı mücadeleyi
Taşeronlaştırma ve özelleştirmelere karşı mücadeleyi
İş hakkı, iş güvenliği, sigortalı olma mücadelelerini
Kamu çalışanlarının grevli toplu sözleşmeli sendika hakkını
Düşük ücretlere, işten atmalara, işyeri kapatmalarına karşı mücadeleyi
Sendikalaşma ve sendikal hakların önündeki engellerin kaldırılması
mücadelelerini
Memur kararnamesi ve sendikal baraja karşı mücadeleyi
Çevrenin yıkımına karşı mücadeleleri DESTEKLİYORUZ”
AKKG katılımcısı bazı kuruluşların temsilcileri neden AKKG'nin bir
parçası olduklarını ve kampanyanın üyelerini nasıl etkilediğini antikapitalist’e
değerlendirdiler:
TOPLUMSAL EKOLOJİ GURUBU (Abdullah Anar)
Seattle çok önemliydi. Sorun sivrisinekler değil; bataklığı kurutmak.
Bu bizleri heyecanlandırdı. AKKG bu anlamıyla önemliydi. Bugün mücadele,
uluslararası sermayeye karşı. Merkezde Kapitalizme karşı verilen mücadelenin
doğru noktaya yönelmiş olması gerekiyor. Bir, kapitalizme karşı olmak.
İki, ortak mücadele etmek. Bu yüzden bu girişimin parçasıyız. Bütün üyelerimiz
çok heyecanlandı. Buranın bir parçası olmak istedi. Yeni insanlara ulaşmamızda
faydalı oldu. Kapitalizme karşı mücadele alanlarında hedefe yönelmiş bu
harekete herkesin katılıp mücadele etmesi gerekiyor. Burası ortak bir
mücadele alanı.
DAYANIŞMA SENDİKASI (Serdar Dikkatli)
Sermayenin merkezileşmesi ve birleşmesi, bütün dünyada işçi sınıfını
bölüyor ve parçalıyor. Buna karşı ortak ve enternasyonalist bir mücadele
gerekiyor. Bütün dünyada böyle ortak bir mücadele hattına girdiğimiz için
buradayız. Ve yakında Afrikalaşan Avrupa'da ortak taleplerle, yeni, büyük,
kitlesel işçi eylemleri ortaya çıkacak. Kampanya üyelerimizde coşku ve
heyecan yarattı. Enternasyonalizmin soyut değil, somut olduğunu buradan
bütün sendika üyeleriyle birlikte hissetmemize neden oldu. Ve bütün dünyada
yeni bir ortak direniş kültürünün izleri bizleri de etkiledi. Bütün çalışanların
sermayenin saldırısına karşı taleplerinin ortak olduğundan, çalışanların
kurtuluşu ortak olduğundan bu mücadelenin bir parçası olmak gerekiyor.
AST (Yılmaz Demiralp)
Küreselleşme insanlığın başında bela. Kapitalizm, en ücra köşelere kadar
girmiş durumda. AST buna karşı. Emekçilere saldırı noktasında daha örgütlü
tepki ile karşı durmak gerekiyor. Biz oyunlarımızla bu çerçevedeyiz. Nesnel
olarak canavarlığa, yaşanan adaletsizliğe karşıyız. Bu nedenle bir kişinin
daha bilinçli olarak bu mücadeleye katılması çok önemli.
PİR SULTAN ABDAL (Seyit Karahalil)
Küreselleşmeyi iyi algılamak lazım. Küreselleşme toplumcu değil. Sömürüyü
hedefliyor. Emeği ve özgürlükleri kısıtlıyor. Bir avuç azınlık bütün zenginliği
elerinde topluyor. Buna karşı hep birlikte mücadele bir zorunluluk. Diğer
insanları bu yüzden çağırıyoruz.
TMMOB (Senihi Kitapçı)
Küreselleşme karşıtı mücadeleleri önümüzdeki yıllar açısından önemli
görüyoruz.Hayatın her alanında uluslararası sermayenin saldırısı söz konusu.Dolayısıyla
bütün dünyada küreselleşme karşıtı mücadele yükseliyor.Ortak bir mücadele
gerekiyor.Kampanya, doğrusunu söylemek gerekirse 23 oda 1000 temsilcilik
ve 210 bin üyemizden oluşan örgüte tam olarak ulaşmadı. Bu konudaki çabalarımız
devam ediyor. Küreselleşme bir avuç tekelci sermaye ve onun işbirlikçileri
dışındaki insanlığa hayatı daha zor hale getiriyor. Baskı altındayız.
Küresel saldırı herkesi etkiliyor. Herkes tepkisini koyup mücadele etmeli.
ENERJİ YAPI YOL SEN (Cengiz Faydalı)
Uzun yıllardır kapitalizm seçeneksiz bir sistem olarak sunuldu. Alternatif
sistemler olmadığı kampanyaları beyinlere işlenmeye çalışıldı.Dolayısıyla
kapitalizme karşı mücadele beyhude bir uğraş olarak sunuldu. Küreselleşmeyle
dünyada işsizlik, açlık çocuk ölümleri, bulaşıcı hastalıklar artmış, gelir
dağılımı bozulmuştur. Savaşlar oldukça vahşi bir tablo oluşturmuştur.
Bu gidişe yoksul ülkelerden yükselen itiraza destek nitelikteki yanıt
önce Seattle'dan sonra da Washington'dan,Tayland, Davos ve şimdi de Melbourn'den
geldi. Dolayısıyla artık kapitalizm seçeneksizdir söylemi geçerliliğini
yitirmeye başladı. Yavaş yavaş yenilgi psikolojisinin kırılmasını sağladı.
Biz de bu psikolojiyi üstümüzden atanlardanız. Kapitalizme karşı mücadelenin
bir parçası olmaya devem edeceğiz. Daha özgür, demokratik bir yaşam mümkün
ve bu dünyayı yaratmak bizim ellerimizde. Bu işe ellerimizle, bilincimizle,
yüreğimizle sarılıyoruz. Ve herkesin sarılmasını bekliyoruz.
Anti-kapitalist hava nedir?
Dünya ekonomisi hızla daha küresel hale geldi. 1980 yılında en büyük
100 şirket 0.5 trilyon dolarlık bir zenginliği kontrol ediyorlardı, şimdi
ise bu rakam 4.2 trilyon dolara ulaştı. Dünyada en büyük 100 şirketin
51'i çokuluslu şirket, 49'u devlet. Ancak bu kale sağlam bir zeminde inşa
edilmiş değil.
Krizler
Küreselleşme sürecinin bir parçası olarak 90 ülke Yapısal Uyum Programı
imzalamak zorunda bırakıldı. Bu durum yoksul ülkeleri daha fazla yoksulluğa
iterken zenginler kapitalizmin krizini yoksullara ödetiyor. IMF'nin müdahalesi
Güney Doğu Asya'da yıkıma neden oldu. Zengin ülkelerde bile kapitalistler
sersemlemiş olarak bir politikadan öbürüne atlayıp duruyorlar. Önce internetin
her şeye çözüm olacağını düşündüler. Bu çılgınca fikir şimdi terk edilmeye
başlandı. Son çılgınlıkları ise telecomlar. Ancak şimdi de telekom şirketlerinin
(İş Bankası-İtalyan Telecom Konsorsiyumu gibi) büyük borçlar içinde kötü
bir riskle karşı karşıya olduklarını anladılar.
ABD ekonomisinin başarısı ise devasa ticaret açıkları ve kişisel borçların
neredeyse ikiye katlanması üzerine yükseliyor. ABD ticaret açıkları 1993'ten
buyana 27 milyar dolardan 399 milyar dolara çıktı. Kişisel borçlar 1993'ten
buyana 801 milyar dolardan 1426 milyar dolara çıktı. IMF bu durumun acısını
yoksul ülkelerden çıkarmak için korkunç istikrar programları dayatıyor.
Hasta olan onların sistemi. Ancak acı ilacı bizim içmemizi istiyorlar.
Küreselleşme balonu patladı
Patronlar bizi küreselleşmenin mücadeleyi imkansız hale getirdiğine ikna
etmeye çalıştılar. Artık hiçbir hükümet veya patron dünya pazarının taleplerine,
kurallarına direnemezdi. Tek tek ülkelerde mücadelenin bir anlamı kalmamıştı.
"Küresel piyasa ekonomisi"nin anlamının sosyal haklarımız ve
iş güvencesinden vazgeçmek olduğunu söylediler.
Ancak Seattle'da bu silah geri tepti. Eğer küresel piyasa ekonomisi bize
acı çekmemizi söylüyorsa buradan çıkaracağımız sonuç küresel piyasa ekonomisini
reddetmekti. Bu durum politikaya yansıdı. Yönetici sınıf IMF ve Dünya
Bankası'nı dünya düzeninin temsilcisi olarak gösterdi. Böylece IMF ve
Dünya Bankası öfkemizin hedefi haline geldi.
Yaşadığımız koşullara karşı hissettiğimiz öfke şimdi giderek sistemin
tümüne karşı bir öfkeye dönüşüyor. Mücadelelerin yüksek olmadığı durumda
bile bu bir gerçeklik.
"Anti kapitalist hava" nedir?
İnsanlar artık öfkelerini sadece bir patrona veya hükümete değil tüm
dünya sistemine yöneltiyor. Bu bazen yükselen işçi sınıfı hareketiyle
(Fransa ve Almanya'daki gibi) kendisini ifade ediyor. Bazen de büyük grevler
olmaksızın (2000 Mayıs ayında İngiltere'de yapılan bölgesel seçimlerde
aşırı sol adayların başarısı gibi) politik bir değişimi ifade ediyor.
ABD'de ise işçi hareketi (UPS grevi ve otomobil sektöründeki bazı önemli
grevlerle) yeniden canlanırken Seattle bu gelişmeler üzerinde büyük bir
etki yarattı. Çünkü politik havada bir değişimi temsil ediyordu.
Bu yeni hava solun yeni taktikleri hayata geçirmesini gerektiriyor. Yeni
durumu anlamayanlar çürüyecektir. Yükselen yeni hareket eski solun geleneklerine
karşı kısmen düşmanca, kısmen de bağımsız durmaktadır. (Örneğin Ankara'daki
kampanyaya gelen bazı mektuplarda yapılan ilk forumda marş söylenmesi
çok sert olarak eleştirilmektedir.) Bu yeni bir radikalleşme biçimi. İnsanlar
problemin küresel ve sisteme ilişkin olduğunda net. Değişimi sağlayacak
olan güçler hakkındaki tartışma ve fikirler ise çok bulanık.
Türkiye
Çok açık ki Türkiye'de de bir kriz var. Geçen yıl ekonominin yüzde 13
küçülmesi kesinlikle bu krizin göstergesi. Ve IMF ekonomide ayar yapmak
için Türkiye'de. Özelleştirmeler, mezarda emeklilik, grev yasakları, memur
kararnamesi vs arkasındaki mantık küreselleşme.
Türkiye ve anti kapitalist hava
Türkiye'de anti kapitalist yeni bir hava var mı? Evet var. Bu hava kendisini
yükselen bir mücadeleyle ifade ediyor mu? Hayır, henüz değil. Genel olarak
politikacılara duyulan nefret ve Sezer'e verilen destek bir değişim ihtiyacını
ifade ediyor. Mücadele yöntemleri de bu durumla ilginç bir ilişki içinde.
Hava trafik kontrollerinin eylemine bakın. Patronlar "eylem yok"
diyorlar. Sendika "eylem yok" diyor. Ama eylem var. Bu eylem
uzun çalışma saatleri, düşük ücretler ve MHP kadrolaşmasına karşı yapılıyor.
Eylem, yüksek düzeyde politika ve yeni bir örgütlenme biçimini içeriyor.
İşçiler varolan örgütlerine ve mücadele yöntemlerine karşı güvensiz. Benzer
mücadeleler geçmişte de yaşanmıştı. İngiltere'de iki yıl önce British
Airways çalışanlarının büyük bir çoğunluğu aynı gün telefonla hasta olduklarını
söyleyerek işe gelmediler. Uçakların çoğu kalkamadı. İşçiler yine eylem
olduğunu reddettiler. 1989 Bahar Eylemleri 12 Eylül sürecine nokta koymuştu.
Bu dönemde de işçiler benzer mücadeleler verdi. İstanbul Belediyesi otobüs
şoförleri otobüsleri, kurallara uygun olarak (saatte 20 kilometreden fazla
sürat yapmadan) kullandılar. Eylem yapmadıklarını sadece kurallara uyduklarını
söylediler. Bütün İstanbul trafiği felç olmuştu. Aslında çok etkili bir
eylem vardı. Yine aynı dönemde sakal bırakma, bıyıkların yarısını kesme,
işe çıplak ayakla gitme, aynı gün hastalanıp viziteye çıkmak gibi eylemler
yapıldı.
AKKG Kampanyası
Türkiye'de anti kapitalist bir hava olduğunun en önemli göstergelerinden
birisi de Ankara'daki kampanya. Yüzlerce kişi bu kampanyanın bir parçası
olmak istediğini belirterek telefon, adres, e-mail bıraktı. Yapılan etkinliklere
katılım düzeyi, kullanılan yeni yöntemler, alınan tepkiler Seattle havasının
Türkiye'de de solunabileceğini gösteriyor.
Antikapitalist; Sayı 1; Eylül 2000
'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön |