Güncelleme: 08.11.2006 |
|||
|
|
||||||||||||||||||||||||||||||||
Antikapitalist Hareket Nerden NereyeSam Ashman Yaklaşık bir yıl önce dünyada anti kapitalist bir havanın geliştiğini öne sürüyorduk. O sıralar bazı gerçekliklere dayansa da bu fikir sadece bir tezdi. Oysa bugün anti kapitalist hava artık bir tez değil; doğruluğu kanıtlanmış bir olgu. Dönüm noktası 30 Kasım 1999'da Seattle'da gerçekleştirilen büyük protesto oldu. Bunu Washington, Millau, Melbourne, Prag ve Seul protestoları izledi. "Anti kapitalist" kavramı politik literatüre girdi ve medya tarafından düzenli olarak kullanılmaya başladı. Örneğin CNN Prag protestolarını "anti kapitalist" olarak tanımladı. Uluslararası iş dünyası dergisi The Economist düzenli olarak bu kavramı kullanıyor. Bu hareketin etkisiyle en önemli uluslararası kapitalist kurumlar olan IMF ve Dünya Bankası savunma pozisyonuna geçtiler. Dünya Bankası sivil toplum örgütleriyle diyalogunu geliştirmek istediğini söylemeye başladı. Bankanın Başkanı James Wolfensohn Prag'da protestocuların "mantıklı ve meşru sorular sorduğunu" söyledi. Business Week'in 6 Kasım 2000 tarihli sayısında yer alan konuya ilişkin haberde şunlar söyleniyor: "Son birkaç yıl içinde Seattle, Washington ve Prag'da tanık olunan gürültü patırtıyı dikkate almamak büyük hata olur. Protestolara önderlik eden radikallerin çoğu belki politik yelpazede marjinal durumda. Ama onlar küreselleşme konusunda etkileyici bir yeniden düşünme sürecinin başlamasına yardımcı oldular." Fransız Devrimi'nden sonra kapitalizm hakkında başlayan büyük tartışma yeniden canlandı. Oysa mevcut durumun savunucuları, Stalinist rejimlerin yıkılmasından sonra bu tartışmanın sonsuza kadar kapandığına inanmışlardı. Francis Fukuyama'nın "Tarihin Sonu" adlı çalışmasında, "liberal kapitalizmin uygulanabilir alternatifi yoktur" derken söylemek istediği buydu. Geçen yılların protestoları bu ortak kanıyı paramparça etti. Bu gelişmeler özellikle gelişmiş kapitalist ülkelerde ve dünyanın diğer ülkelerinde önemli yankılar uyandıran bir azınlığın ortaya çıkışını temsil ediyor. Bu azınlık sadece belirli konuları protesto etmiyor, kapitalist sistemin kendisini hedef alıyor. Tabii ki bu akım, her yeni politik hareket gibi, ideolojik olarak karışık ve iç tutarlılığı yok. Yeni bir sol doğdu. Bu azınlık kendisini çok farklı biçimlerde ifade ediyor. Bunun ilk ve en önemli ifade biçimi gösteriler. Hâla hareketin en yüksek noktasını temsil eden ve Kuzey Amerika Kıtasında Seattle'da gerçekleşen K30 (Kasım 30) çevre yıkımına, üçüncü dünya borçlarına vs. karşı kampanya yapan sivil toplum örgütleri ve örgütlü işçi sınıfının en önemli kesimlerini bir araya getirdi. Ancak sonrasında da A16 (Ağustos 16) Washington'da ve yine Ağustos'ta Cumhuriyetçilerin ve Demokratların kongrelerine karşı büyük gösteriler gerçekleşti. Bu arada hareket uluslararası düzeyde yayıldı. Daha K30'da Fransa'da 30.000 kişi Seattle göstericileriyle dayanışmak üzere gösteri yaptı. E11 (Eylül 11) Melbourne'de 20.000 gösterici Dünya Ekonomik Forumunu önemli ölçüde engellediler. 850 delegeden 200'ünün toplantılara katılımı engellendi, organizasyondan sorumlu olanlar ciddi olarak toplantıları iptal etmeyi düşündüler. Bir sonraki gün 5.000 sendikacı ayrı bir gösteri gerçekleştirdi. Güney Fransa'da Millau Haziran ayının ilk haftasında bugüne kadar ki en büyük anti kapitalist protestoyu yaşadı. 60.000 ile 100.000 arasında gösterici "Dünya Satılık Değil" sloganını popülerleştiren, Mc Donalds'a zarar vermekten yargılan köylü lider Jose Bove'u desteklemek üzere bu küçük kasabada toplandı. Daha sonra E26 (Eylül 26) Prag'da Avrupa'nın her tarafından gelen 20.000 gösterici IMF-Dünya Bankası toplantısının bir gün erken bitirilmesini sağladı. Son olarak da Seoul'da Asya-Avrupa Ekonomik Zirvesi'ne karşı çoğunluğu Kore Sendikalar Konfederasyonu üyesi işçilerden oluşan 20.000 kişilik bir gösteri gerçekleşti. Anti kapitalist havanın diğer bir özelliği de daha geniş bir politik etkiye sahip olması. Gösteriler, ilgili insanlara verdiği umut, boyutları, yarattığı etki nedeniyle sembolik açıdan büyük bir öneme sahip. Ralph Nader'in ABD Başkanlık seçimi kampanyası ile ABD'deki iki parti sistemine soldan üçüncü bir partinin yıllar sonra meydan okuyuşu çok önemli bir gelişmeydi. Seattle'sız bunun gerçekleşmesini hayal etmek bile güç. İki zengin adamın büyük şirketleri en iyi kimin temsil edeceği üzerine rekabet ettiği resmi politik rejime radikal bir alternatif arayanlar için Nader kampanyası bir çekim gücü yarattı. Avrupa'da ise anti-kapitalizm, çok sayıda ülkede hükümette olan sosyal demokrat yöneticilere karşı gelişen işçi sınıfı muhalefeti ile iç içe geçiyor. İngiltere'de Tony Blair'in neo-liberal politikalarına, en temel reformların bile hayata geçirilmemesine karşı yükselen hoşnutsuzluk ve anti-kapitalist meseleler İşçi Partisi tabanını Sosyalist İttifaka doğru yöneltiyor.Yunanistan'da, Prag'da ve Fransa'da Pierre Bourdieu'nun "Sosyal Hareketlerin Genel Birlikleri" çağrısı sendikalar içinde önemli bir etki yarattı. Başka bir yeni gelişme ise anti kapitalist hareketin kendi entelektüel sözcülerini çıkarması. Walden Bello, Pierre Bourdieu, Susan George, Naomi Klein ve George Monbiot egemen olan kapitalizmin versiyonu neo-liberal politikalara karşı güçlü bir eleştiri yükselttiler. Bu entelektüel ortamda önemli bir değişimi temsil ediyor. Daha öncesinde akademik solun çoğu liberal kapitalizmin alternatifi olmadığını kabul ederken (bu tutum New Left Review'den Perry Anderson tarafından hâlâ savunuluyor) mücadelenin mümkün olduğuna inanan genç insanları teşvik eden yeni fikirler üniversitelerde tartışılmaya başlandı. Gelişen yeni durumda her şeyin istediğimiz gibi gelişmediğini de görmek zorundayız. 1989'larda yaptığımız "30"ların yavaş çekimi" benzetmesinin de ifade ettiği gibi, ekonomik ve politik istikrarsızlık bu dönemde sola olduğu kadar sağa da yol açıyor. Aşırı sağcı Özgürlükler Partisi'nin halen Avusturya'da koalisyon ortağı olması, Avrupa'nın her yerinde mültecilere karşı yürütülen saldırgan medya kampanyaları anti kapitalist radikalleşmeyi yaratan durumun aşırı sağ tarafından da kullanabileceğinin açık göstergeleri. Eğer neo-liberalizme karşı güçlü sol alternatifler ortaya çıkmazsa bu durumdan nihai olarak çıkar sağlayan aşırı sağ olabilir. Bütün bunlara rağmen uluslararası düzeyde asıl egemen olan olgu her ne kadar aynı ölçekte olmasa da 60'lardaki ile karşılaştırılabilecek biçimde solun yenilenmesi sürecidir. ABD’de Yeni Solun YükselişiTV programlarında, medyada göremediğimiz Yeşiller Partisi adayı yılların tüketici hakları aktivisti Ralph Nader iki kapitalist parti arasında sıkışmış olan ABD politikasının sınırlarını zorlayan bir seçim kampanyası gerçekleştirdi. Nader'in seçim kampanyası Seattle ile başlayan hareketin seçimlere yansımasıydı. Nader büyük şirketlere saldırıyor ve ABD'de "mutluluk ve adalet politikası"nı inşa etme çağrısı yapıyordu. Nader'in seçim toplantılarına kitlesel katılım gerçekleşti. Minneapolis'de 12.000, Seattle'da 10.000, Boston'da 12.000, Şikago'da 10.000, New York'ta 16.000 kişi katıldı. New York'taki seçim gösterisine Öğrenci Nader komiteleri gruplar halinde masaları ve "Herkese sağlık hizmeti", "Oyunu Nader'e ver", "Ölüm cezasını kaldır", "Hapishane değil okul", "Kâr değil insan" dövizleriyle geldiler. Açılan masalarda toplanan yüzlerce seçim kayıt formunu postaneye götürmek üzere yürüyüşler gerçekleştirdiler. Dinleyicilerin çoğunluğu gençti. Çoğunun katıldığı ilk politik toplantıydı. Ancak yaşları bugünün mücadeleleri ve kampanyaları ile 1960'larınkini karşılaştıran benzetmeleri çok büyük bir gürültüyle onaylamalarına engel değildi. TV muhabiri Micheal Moore, "Bush lisede sınıfındaki 55 insanın adını sayabilmekten gurur duyuyor. İdam ettiği 55 insanın adını söyleyebilir mi bilmek istiyoruz" diye soruyordu. Nader, "Bizler hükümet üzerindeki, işyerimizdeki, çevre üzerindeki ve hatta kendi genlerimiz üzerindeki kontrolümüzü büyük şirketlere kaybettik. Demokrasi büyük şirketlerle çarpışma halinde. Sahip olduğumuz zenginliği kontrol etme zamanı" diyor. Nader'in mesajı toplantılara katılan binlerce insandan çok daha fazlasını etkiliyor. Seçimde kendisine oy verenlerin sayısından öte bir sayıya ulaşıyor. Nader'in kazandığı destek geçen yıl Seattle mücadelesi sonrası yükselen ve derinleşen havayı yansıtıyor. Nader'in gösteride söylediği gibi "Bu kampanya sadece seçimlerle ilgili değil. Bu ülkenin çok uzun süredir sahip olmadığı bir şeyin, geniş, ilerici bir hareketi inşa etmenin bir parçası bu." New York'lu öğrenci Jennifer Henderson toplantı sonrası şöyle diyordu "Hayatımda kendimi hiç bu kadar olumlu hissetmedim. Tarihi yapmak işte bu.” Antikapitalist; Sayı 3; Kasım 2000
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||