Güncelleme:
08.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


SAVAŞSIZ BİR DÜNYA MÜMKÜN

Küresel direniş hareketinin son durağı Floransa’ydı. DEHAP seçim kampanyası sırasında Avrupa Sosyal Forumu’na delege yollamak için dayanışma topladık. Elde edilen gelirle gazetemiz adına İtalya’ya giden iki kişiden biri olan Türkan Uzun, 1 milyon kişinin katıldığı savaş karşıtı gösteriye sahne olan Floransa’dan gözlemlerini aktarıyor:

"Şimdi ve burada... tarih yapıyoruz"

Neo-liberalizme, ırkçılığa, savaşa, ekolojik dengenin altüst edilişine, cinsel, dinsel, mezhepsel ayrımcılığa karşı Seattle gösterisinden bu yana yükselen anti-kapitalist küresel direniş hareketinin son durağı Floransa'ydı.

Hareketin en belirgin özelliği, farklı duyarlılıklara sahip olan sosyal hareketlerin bir araya gelerek kapitalist sistemin en önemli kurumlarını hedef almaları ve itirazlarını doğrudan eylemle dile getirmeleriydi.

Hareketin bileşenlerin çeşitliliği ve doğrudan eylem - doğrudan demokrasi yaklaşımı uluslararası düzeyde büyük bir heyecan dalgası yarattı. Ekolojistler, eşcinseller, sendikacılar, öğrenciler, sosyal demokratlar, sosyalistler, dinsel cemaatler, anarşistler, ulusal kurtuluş mücadelesi verenler, yardım kuruluşları, savaş karşıtları... Bütün bileşenler sorunların kaynağında gördükleri Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü, G-8, Avrupa Birliği, Dünya Ekonomik Forumu, uluslararası şirketler ve temsilcilerini durdurmayı hedefliyordu.

Bu hareket, kapitalist sisteme ve dünyanın efendilerine kafa tutan kitlesel gösteriler örgütlemekle yetinmedi. Hareketin bileşenleri arasında yeni ve alternatif diyalog zemini de yarattı. Gösteri yapılan her şehir, aynı zamanda bir tartışma, fikir alışverişi yapma merkezine dönüştürüldü. İtiraz edilen sistemin alternatifinin ne olduğu, başka bir dünyanın nasıl yaratılabileceği konusundaki tartışma isteği kısa zamanda "sosyal forum"ları yarattı.

Brezilya, Porto Alegre'de 25-30 Ocak 2001 tarihinde gerçekleştirilen "Dünya Sosyal Forumu", bu ihtiyacın üzerine yükseldi. Artık sadece "itiraz" eden bir hareket değil, aynı zamanda da "başka bir dünya"nın nasıl yaratılabileceğini de enine boyuna tartışan bir hareket ortaya çıkmıştı.

Katılımı ilkinden 6 kat daha büyük olan Dünya Sosyal Forumu sosyal forumlar sürecini yerelleştirmek, öncelikle de kıtalara taşımak gerektiğinde ortaklaştı. Bunun üzerine ilk Avrupa buluşması Floransa'da 6-10 Kasım tarihleri arasında "Başka bir Avrupa mümkün" sloganı ile gerçekleştirildi.

Sosyal Forum, tabandan yükselen ve bileşenlerinin toplamından daha büyük bir değişim enerjisi ortaya çıkardı. Sermaye, savaş, yoksulluk, işsizlik, ırkçılık, ayrımcılık, baskı ve terörizasyonun Avrupasında "İNSAN" için bir alan yarattı.

Sosyal Forumda on binler kapitalist küreselleşmeye karşı alternatifi tartıştı. Sadece tartışmadı, 9 Kasım Cumartesi günü gerçekleştirdiği ve bir milyon kişinin katıldığı savaş karşıtı gösteri ile pratiğini devasa ölçütlerde güçlendirdi. Hareket, tüm canlılığı ve renkliği ile 11 Eylül sonrası medyada verilen ölüm ilanına yanıt verdi: "Tarih olmadık, tarih yapıyoruz!"

Açık üniversite

6-10 Kasım'da Floransa'nın eski bir askeri kalesi yeni kültür merkezi Fortezza De Basso başta olmak üzere üç ayrı merkezde birkaç yüz ile birkaç bin kişinin izleyebileceği büyüklükte sayısız salonda "Küreselleşme ve Liberalizm", "Savaş ve Barış", "Haklar-Vatandaşlık ve Demokrasi" üç ana başlığı altında 30 konferans, 160'a yakın seminer, 180 kadar atölye çalışması ve onlarca kampanya toplantısı yapıldı.

Avrupa Birliği kalesinden ibaret olmayan, Doğu ve Güney Avrupa'nın yanı sıra Filistin, ABD, Hindistan, Kolombiya, Meksika dahil toplam 105 ülkeden 60 bin insan küresel, yerel veya geldiği toplumsal kesimi ilgilendiren sorunları ifade etti, her düzeyde çözüm yolları üzerine önermelerde bulundu. Susan George, Walden Bello, José Bové, Naiomi Klein, Christophe Aguiton, Alex Callinicos, Luca Casarini gibi hareketin uluslararası düzeyde tanınan konuşmacılarının yanı sıra dünyanın her yerindeki mücadelelerden gelen çok sayıda insan hem kürsüden hem de salondan söz aldı. Cenova'da öldürülen Carlo Giuliani'nin annesi Heidi'nin, "bir eksik de olsa mücadelemiz devam ediyor" sözleri ile Türkiye'den katılan Barış Annesi Müyesser Güneş'in savaşa karşı barış çağrısı başka bir dünya mücadelesinin çok boyutluluğunu yeniden sergiledi.

Tartışmalarda neo-liberal politikaların her alanda iflasının sayısız ülkeden gelen birey tarafından dile getirilmesiyle birlikte toplumun kontrolünde, yoksul ülkelerle dayanışma ve çevre ile uyum içinde işleyen bir ekonomik düzen alternatifi üzerinde duruldu. İş, eğitim, sağlık hizmetleri, barınma ve güvenli gıdalara ulaşımın temel haklar olarak savunulmasına vurgu yapıldı.

Avrupa'da ırkçılığa ve göçmenlerin dışlanmasına karşı tutum alınırken sınırların kaldırılması çağrısı yapıldı. Kadınlar, azınlıklar ve eşcinselleri dışlayan, ezen ekonomik-sosyal-kültürel yapıların hedef alınarak eşitlikçi yapıların oluşturulması tartışıldı.

Bunlarla birlikte anti-kapitalist hareketin ihtiyaçları ve yönü tartışıldı. Avrupa çapında sosyal hareketler arasında sürekli diyalog ve deneyim alışverişini güçlendirmek üzere yeni ağların (network) oluşturulması üzerine konsensüs oluştu. Hareketin bundan sonra güçlenerek ilerleyebilmesi için sokak gösterilerinin yeterli olup olmadığı tartışıldı. Bazı kesimler, gösterilerin ve sivil itaatsizliğin yayılarak kitleselleşmesine dayalı bir mücadele stratejisi öngörürken bizim içinde bulunduğumuz Marksist kanat kitle eylemleriyle birlikte işçi sınıfı ile bağların güçlendirilmesi ve kalıcı hale getirilmesi gerektiğini, başka bir dünyaya giden yolun işyerlerinden geçtiğini tartıştı.

Küreselleşmenin askerileşmesine hayır

ABD'nin müttefikleri ile birlikte hazırlandığı Irak'a karşı savaş bütün tartışmaların ortak noktasını oluşturdu. ABD'nin küresel hegemonya kurmak üzere geliştirdiği stratejiye karşı tepki, forum sürecine damgasını vurdu.

Çok farklı yaklaşımların ortaklaştığı nokta, özelde Irak savaşına, genelde küreselleşmenin askerileştirilmesine karşı mücadelenin güçlendirilmesi, her türlü anlaşmazlık ve gerginliğin barışçıl ve siyasal diyalog temelinde çözümlenmesi gerektiği oldu.

10 Kasım Pazar günü yapılan ve kapanış toplantısı niteliğindeki sosyal hareketlerin tartışmasında, İngiltere'den katılan Savaşa Durduralım Koalisyonu'nun (Stop the War Coalision) önerisi üzerine Irak savaşının başladığı gün sokağa çıkılması ve takip eden ilk Cumartesi günü ulusal protestoların örgütlenmesi, 15 Şubat'ta ise bütün başkentlerde devasa gösterin yapılması çağrısında bulunuldu. Kapanış bildirgelerinden birini oluşturan bu çağrı şu sözlerle sonlanıyor: "Birlikte bu savaşı durdurabiliriz!"

Kürt mücadelesi

Kürt sorunu üzerine yapılan toplantıda KADEK Temsilcisi Adem Uzun, DEHAP adına Mehmet Cemal Kavak ve Barış Anneleri İnisiyatifi'nden Müyesser Güneş konuştu. Kürtlerin yaşadığı bölgelerin emperyalizmin müdahalelerine maruz kaldığı, Kürtler arasında bölünmeler yarattığı vurgulanarak Kürtlerin emperyalizmin çıkarlarına alet olmaması, Kürt sorunun barışçıl ve eşitliğe dayalı bir temelde çözülmesi çağrısı yapıldı.

Kürt sorununun insan hakları sorunu ötesinde ekonomik, siyasal ve uluslararası ilişkiler açısından incelenmesi gerektiğine dikkat çekilirken uluslararası barış, uluslararası dayanışma için ve globalizme karşı Kürt mücadelesinin mutlaka desteklenmesi üzerine anlaşma sağlandı. Toplantıda ayrımsız genel af ve savaştan yıkılıp yakılan köylerin imar edilip savaş mağdurlarının köylerine özgürce dönüş yapabilmesi çağrısı yapıldı.

Sosyal Forum birleşenleri 21 Mart 2003'de Diyarbakır'da yapılacak Newroz etkinliklerine davet edildi.

Kıbrıs ve Kürt sorunu bölge ve Türkiye açısından kritik bir öneme sahip. Her iki sorunun çözümü için ne Türk devletine ne de Avrupa egemenlerinin kulübü AB'ye güvenebiliriz. Türk devletinin yayılmacı, baskıcı politikalarına karşı tutum alarak tabandan sömürülen ve ezilenlerin birleşik mücadelesi etrafında çözümler geliştirebiliriz.

Sosyal Forumu kim kontrol ediyor?

Sosyal Forum süreci sosyal hareketlerin pozitif bir gündem oluşturmasına yönelik eşit, açık ve demokratik tartışma süreçlerine alan sağlamak amacıyla ATTAC'ın önerisi ve çabaları sonucu geliş ti. Sosyal forumlar, anti-kapitalist hareketin kurumsallaşmaya doğru attığı bir adım olarak da değerlendirilebilir.

Hareket hala bir azınlık hareketi olmasına karşın dünya çapında büyüdü. Bu büyüme ve hareketin çeşitliliği sosyal demokrat partiler ve uluslararası düzeyde sendika federasyonlarının hareket içinde yer almasını beraberinde getirdi. Avrupa çapında milyonlarca işçinin örgütlü bulunduğu sendikaların çatısı ETUC temsilcileri, İtalya eski Başbakanı D'Alema'nın partisi DS'nin bir kesimi Sosyal Forum sürecine dahil oldu. Bu güçlerin hareketle ilişkilenmeleri hem hareketin ne denli büyüdüğü hem de sosyal demokrat güçlerin bir kısmının sola kayışının bir göstergesidir. Tabii ki çeşitliliğin birliğine her yeni katılım yeni bir ses, yeni hedefler, yeni gündemler getiriyor ve hareket içinde çekim gücü yaratmaya çalışıyor.

Floransa'daki bir toplantıda ETUC temsilcisinin, "başka bir dünyaya sivil toplum örgütleri, hükümetler ve uluslararası şirketler arasında sosyal diyalog aracılığı ile adım atılabileceğine" dair önermesi bu duruma sadece bir örnektir. Bu önerinin salondan çok sayıda olumsuz tepki alması ise hareketin içinde bu tür kurumların temsilcilerinden daha radikal ve anti-kapitalist bir ağırlığı göstermektedir. Yine CGIL sendika federasyonu eski başkanının aktivistler ile sendikalı işçiler arasında bağ kurmanın zor olduğunu iddia etmesi salondan "hem işçi hem de aktivistiz" tepkisi aldı.

Bizler hareketin reformist yapıları içine alarak büyümesinden memnunuz. Çünkü bu dünyayı değiştirecek olan güçler bu yapıların tabanını oluşturan işçi, yoksul ve gençler. Bunun için ise hep birlikte bir değişim yaşamaya ihtiyacımız var. Başka bir dünyaya, sistem ile uzlaşarak mı yoksa onu devirerek mi ulaşabiliriz? Küresel sermayenin işleyişine sosyal bir boyut katmak mı yoksa ekonominin üretenlerin denetimine geçmesi projesi mi daha gerçekçi? Başka bir dünyanın motor öznesi itaatsizlik üzerinden yükselecek sosyal hareketler mi işçi sınıfı mı?

Bu soruların yanıtlarını hep birlikte mücadele süreci içinde test edeceğiz. DTÖ'yü kuşatan doğrudan eylemlerden genel grevlere kadar mücadele halinde olan kitlelerin hangi teori ve pratiğin başka bir dünyanın yolunu açtığı, hangisinin tıkadığına kendi deneyimleriyle ulaşmaları gerekiyor. Farklı önermeler ve sahipleri arasında yapıcı bir diyalog bu sürecin olmazsa olmaz koşuludur.

"Sosyal Forumu reformistler kontrol ediyor" diyerek sürecin dışında kalmayı tercih edenler, kapitalizmin barbarlığına karşı alternatif arayan, radikalleşerek sola gelen işçi ve genç kitlelerden kendilerini izole ederler. Böylesi bir yaklaşım, diyalog zeminlerini uzlaşmacı çözümlere terk etmektir.

3. yıldönümünde anti-kapitalist hareket

Dünya Ticaret Örgütü 3. Bakanlar Kurulu 30 Kasım 1999'da ABD enformasyon teknolojisinin merkezi "silikon vadisi" Seattle'daki toplantısını engellemeye dönük yapılan gösteri ve doğrudan eylemler 68'den bu yana en kitlesel, en küresel ve en birleşik hareketin patlak vermesi anlamına geldi. Dünyanın her yerinde DTÖ'nün simgelediği neo-liberal politikalar karşı konulmaz bir doğa kanunu olarak lanse edilmiş, çok sayıda muhalif güç teslim alınmış, karşıt mücadeleler de hep izole olmuştu.

Seattle eylemleri ise uluslararası düzeyde bir araya gelişi sağlamanın ötesinde genç aktivistler ile örgütlü işçi sınıfını buluşturmuştu. Kaplumbağa sever çevreci aktivist ile TIR şoförünün ittifakı (Teamster-Turtle Alliance) burada doğdu: İşte patlayıcı bileşke buydu.

Seattle radikal bir çıkıştı, aktivistler sadece DTÖ'ye karşı gösteriler yapmakla yetinmedi, toplantı binasını kuşatarak DTÖ delegelerinin toplantıya girişini şiddete başvurmaksızın fiziksel bir şekilde durdurdu. Şiddetin tekeli ise ABD devletinin elindeydi ve onu kullandı...

Seattle, her türlü eşitsizlik, adaletsizlik, ayrımcılığa karşı daha güzel bir dünya özlemi içinde olanların dönüp baktıkları yer oldu. Çok farklı hassasiyetleri, yapı ve bireyi küresel düzeyde bir araya getirerek gerçekleştirilen DTÖ kuşatmasının başarısı bir örnek oluşturdu.

Ardından Washington, Melbourne, Prag, Nice, Quebec, Davos, Göteborg, Porto Alegre, Cenova, Barselona ve son olarak Floransa... İşte küresel direniş hareketinin en öne çıkan duraklarından bazıları...

Her bir durak, neo-liberalizme, ırkçılığa, savaşa, ekolojik dengenin altüst edilişine, cinsel, dinsel, mezhepsel ayrımcılığa, kısacası kapitalizmin bütün olumsuz sonuçlarına isyanın simgesi oldu.

Alınan dönemeçler

Üç yıl gibi kısa bir süre içinde hareket dahilinde gerçekleştirilen eylemlerin ne sayısını ne de hedef aldıkları konu ve kurumların hesabını tutmak mümkün değil. Üç yıl içinde hareket giderek büyüdü. Bununla birlikte kendisini tanımlarken netleşme ihtiyacı hissetti. İlk dönemde öne çıkan "küreselleşme karşıtlığı", "neo-liberalizm karşıtlığı" hareketi ifade etmiyordu. Floransa'da yapılan Avrupa Sosyal Forumunda ATTAC hareketinden Christophe Augiton'un da vurguladığı gibi, "hareket sadece neo-liberalizm karşıtı değil anti-kapitalist."

Seattle'dan bu yana hareket küresel kapitalizm ile ulusal devlet arasında bir çelişki olmadığını küreselleşmenin ulusal devlet politikaları olduğu gerçeği ile yüzleşmek durumunda kaldı. Bu ulusal devletlerin de kapitalizmin verili işleyişine karşı isyan edenlere hiç tahammülü yoktu. Seattle'da polisin kullandığı gaz bombası ve plastik mermilerin yerini Göteborg'da canlı mermiler aldı ve 5 direnişçi ağır yaralandı. 19 Temmuz 2001'de ise G8 Zirvesine karşı yapılan Cenova direnişinde Carlo Guiliani öldürüldü, sayısız aktivist yaralandı, göz altına alındı, işkence gördü. İtalyan ulusal devleti hareketi baskı ile durdurmaya çalışmıştı. Ancak Carlo'nun öldürülmesinden sonraki gün 300 bin kişi Cenova'ya akın etti. Cenova'dan sonra da İtalya çapında devlet baskısına karşı sayısız ve yüz binlerin katıldığı protestolar gerçekleşti. Birbirini tetikleyen mücadele süreçleri, İtalya'da Berlusconi hükümetine karşı 13 milyon işçinin katıldığı 3 milyonunun da sokağa çıktığı genel greve dönüştü.

11 Eylül 2001'de ABD'ye yapılan saldırı ise hareket açısından daha zorlu bir dönemeç oldu. Bush, "ya benim yanımdasın ya da teröristsin" diyerek yeni bir askeri strateji dayattı. Bu dönemde Fransa ve ABD'deki hareket milliyetçilik ve "düşman islamcı teröristler" propagandaları karşısında duraksadı.

11 Eylül ile birlikte hareket, kapitalizmin sadece küresel sermayeden ibaret olmadığı, tepesinde ABD'nin bulunduğu bir emperyalist hegemonya zinciri olduğu ile yüzleşmek durumunda kaldı. Bu süreç hala devam etmektedir. Avrupa Sosyal Forumu'nda, en sık tartışılan konular arasında kapitalizmin emperyalist bir sistem olduğunun üzerinden atlanamayacağı vardı.

Bu süreçlerde mücadele öznelerinin arasında netliğe sahip olanların önemi ve sorumluluğu kendi boyutlarını aşmaktadır. Fransa'da ATTAC'ın emperyalizm ve savaş konusundaki ikircikli tutumu hareketin önünü tıkarken, İngiltere'de SWP'nin net bir anti-emperyalist tutumla savaş karşıtlarını birleştirme çabası hareketin önünü açtı.

Çeşitli ülkelerdeki duraksamalara karşın, hareket bütünsel olarak emperyalizm ve savaş testini başarıyla geçti. Washington'daki savaş karşıtı gösterilerin kitleselliği ABD'deki hareketin de toparlanmaya başladığını gösteriyor. Floransa'daki bir milyon kişilik savaş karşıtı gösteri ise hareketin emperyalizm karşıtlığı konusunda en somut gösterge oldu.

Kuşkusuz daha çok sayıda virajla karşılaşacağız. Hareketin önündeki en büyük viraj ise başka bir dünyanın ne demek olduğu ve bunun nasıl mümkün olacağına verilecek yanıttır. Avrupa Sosyal Forumu'nda yapılan tartışmalar, bu konuda bir adım daha atmayı sağladı. Ancak daha kat edilmesi gereken çok yol var. Hareketin, başka bir dünya mücadelesine katkıda bulunacak, fikirsel olarak net öznelerle ihtiyacı var. Tarih de ancak bu ihtiyaçlara yanıt vererek yapılabilir.

Kıbrıs'ta çözüm Kıbrıs'ta

Türkiye Yunanistan ve Kıbrıs üzerine yapılan toplantıda Kıbrıs'ta çözümün Türkiye ve Yunanistan müdahaleciliğine son vererek, halklarının kendi kaderini tayin etmesinden geçtiği vurguladı. Ayrıca, İstanbul, Yunanistan ve Kıbrıs sosyal forum temsilcileri de konuşmalarında Balkanlar'da barış için halkların dayanışmasının temel olduğunu vurgulandı.

Her kesim kendi hükümetinin olumsuz tutumlarına vurgu yapmaya özel bir özen gösterdi. Asıl düşmanın "evde", kendi milliyetçi ve yayılmacı devletlerimiz olduğu konusunda nettik.

Hareket ve partiler

Sosyal Forum süresince en geniş katılımlı toplantılardan biri hareket ve partiler arasındaki ilişki üzerine yapıldı. Yeşiller'den bir konuşmacı sosyal hareketlerin, partilerden bağımsız olması gerektiğini vurgularken ATTAC temsilcisi, "ATTAC'ın partileşmesi fikirlerinin zaman zaman dile getirilmesine karşın; böyle bir adım ATTAC'ın ölümü olur" dedi. Fransa'dan LCR adına konuşan ve başkanlık seçimlerinde bir milyon oy alan posta işçisi Oliver Besancenot, sosyal hareketlerin partilere duyduğu güvensizliğin bu partilerden kaynaklandığına dikkat çekti ve şunları söyledi:

"Geleneksel partiler sosyal hareket ve sendikaları oyuncakları, daha da kötüsü şamar oğlanı gibi kullandılar. Sendikaların iktidara gelen bu partilere karşı mücadele edebileceklerini öğrenmeleri ileriye doğru büyük bir adımdır. Mücadelemiz çevreci, devrimci, Marksist, feminist ve özgürlükçü geleneklere açık, solun solunu yaratmaya dönük olmalıdır."

İtalyan hereketinin öne çıkan partisi Rifondazione'den Fausto Bertinotti de şöyle konuştu:

"Partiler bu harekette yer almalıdırlar. Ancak, hegemonya ve öncü fikrini dayatmadan, hareketi yönetme iddiasını taşımadan olmalıdır bu. Çoğulculuk, farklı olanlar olarak bir arada olma; bu sosyal hareketin özelliğidir. Ben neden bir rahibeyle, feministle ya da çevreciyle savaşa, sosyal hak saldırılarına karşı bir arada olmayayım?"

İngiltere Globalise Resistance (Direnişi Küreselleştir) kampanyasından SWP üyesi Chris Nineham, "Hareketimiz, partilerden farklı olarak, herkese açık olmalı. Avrupa Sosyal Forumunda tartıştığımız bütün konular birbiriyle bağlantılı. Biz sadece birbiriyle ilişkisiz kampanyalar yürütmüyor bütün sisteme karşı geliyoruz. Partiler bu mücadelede önemli bir rol oynayabilir. Ancak oy kapmak için radikal sözler edip iktidara geldikten sonra egemenlerle uzlaşanların buraya sunacakları bir katkı yoktur. Benim görmek istediğim sisteme karşı mücadeleleri birleştiren devrimci partilerdir. Hareketin bunların sağlayacakları katkılara kapalı olmaması gerekiyor" dedi.

"Halklar kardeştir bizi bölen kalleştir"

Bir dizi kurum ve bağımsız bireyin oluşturduğu İstanbul ve Ankara'daki Sosyal Forum Girişimleri etrafında oluşan delegasyonumuz toplam 28 kişiydi. Türk ve Kürt, partili, sendikacı, otonom, ekolojist, sosyalist ve bağımız 26 kişinin karayolu ile seyahati Yunanistan sınırından sonra Yunanistan'daki Cenova 2001 kampanyasının otobüsleri ile devam etti. Yunan, Makedon, Filistin, Türk ve Kürtlerin kafilesi Selanik'te buluştu ve Floransa sürecini daha yakın bir birlik içinde yaşadı. Floransa'da kafilemize Avukat Eşber Yağmurdereli ile Barış Annesi Müyesser Güneş katıldı. Kafileden ben dahil üç kişi Cenova direnişinde de Yunanistan delegasyonu ile birlikte yürümüştük. Milliyetçiliğe karşı Floransa sürecinde de omuz omuzaydık. Sohbetler, halaylar, birlikte konaklama... İtalya'nın Ancona limanında polis Türkiye'den gelen 23 delegenin pasaportlarına saatlerce el koyunca Cenova 2001 kampanyası sorumlularının koydukları inisiyatif ve gösterdikleri çaba, dayanışmayı somutladı, kardeşliğimizi güçlendirdi.

Floransa'ya 48 saatlik yolculuk (Ankara'dan gelenler için bu 60 saat olmuştu) sonunda ulaştığımızda doğrudan Avrupa Sosyal Forumu'nun açılışı olan mülteci ve göçmenlerle dayanışma etkinliğine gittik. Etkinlik alanına giderken gerçekleştirdiğimiz kısa yürüyüşte IMF ve savaş karşıtı, Filistin ile dayanışma, halkların kardeşliğini ifade eden sloganlar attık. Müzikli sohbetli kültürel etkinliğin kalabalığı Sosyal Forumun kitleselliğine işaret verdi. Floransalılar İtalyanlar ve uluslararası delegasyonlar ırkçılığa karşı tutum alarak sınırların açılması talebini yükseltti.

Bu etkinlikten sonra Yunan, Makedon, Türk ve Kürtler olarak 4 gece boyunca birlikte kalacağımız kapalı spor salonuna gittik. İlk akşam yorgunluktan yığılıp kalmamıza rağmen daha sonraki günlerde sohbeti koyulaştırdık hatta bir akşam Makedon bir arkadaşın yaş gününü birlikte kutladık.

Cumartesi günü yapılan savaş karşıtı gösteride de Türkçe, Kürtçe ve Rumca sloganlar eşliğinde birlikte yürüdük.

Dönüş yolunda Yunanistan'ın Patras Limanı'na yine sloganlar eşliğinde indik. Limanda Cenova 2001 kampanyasının düzenlediği basın açıklamasını da Yunan-Makedon-Türk ve Kürtlerin ortak eylemine dönüştürdük. (Bu eylemin daha sonra basında geniş yer bulduğunu öğrendik.) Herkes otobüslere dağılmaya başlayınca "5 Haziran'da AB zirvesini durdurmak için Selanik'te görüşmek üzere..." diye vedalaştık.

Christophe Aguiton (ATTAC): "Neo-liberal küreselleşmeye karşı çıkmak çok önemliydi. Şimdi ise hareket daha ileriye gidiyor. Hareket artık sadece neo-liberalizm karşıtı değil anti-kapitalist."

Luca Casarini (İtalyan Sivil İtaatsizlik Hareketi): "Küresel düzeydeki yeni mücadele döngüsü devrime, kapitalizm tarafından dayatılan köleciliğin son bulmasına duyulan arzuyu ifade ediyor."

Vittorio Agnoletto (İtalya Sosyal Forumu): "Bankalar, mali kurumlar ve uluslararası şirketlerle uzlaşmak söz konusu olamaz."

Alex Callinicos: (Uluslararası Sosyalist Akım): "Devrim: Bu sözcük 1980'lerde politik gündemden silinip atıldı. Bizlere tek yolun liberal kapitalizm olduğu söylendi. Ama devrim politik gündeme tekrar girmeye başladı. Kendi mücadele süreçlerimiz ile kurtuluşumuzu sağlamak, erki tabandan oluşturmak istediğimiz yeni dünyanın ilkeleridir."

Antikapitalist; Sayı 20; Aralık 2002

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön