Güncelleme:
08.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


ANTİKAPİTALİST SELANİK’TEYDİ

Duyduk ki 20-22 Haziran tarihleri arasında hem komşu ülkemiz hem de Avrupa Birliği üyesi Yunanistan'da Avrupa Birliği zirvesi varmış. Aynı zamanda AB ve onun saldırgan politikalarına karşı da bir protesto mitingi yapılacakmış. Avrupa Sosyal Forumu da bu eyleme katılmak isteyen herkesi Selanik'e beklediğini açıklayınca, Antikapitalist grubundan ve çevremizden gelebilen herkesle birlikte yola çıktık. Yaklaşık 16 saatlik bir yolculuktan sonra, perşembe gecesi saat 24 sularında bizi karşılamaya gelen Yunanistan kardeş örgütümüzden birkaç kişiyle buluştuk. Onlar bize ve yolda tanıştığımız birkaç Türkiye'li eylemciye o gece için kalacak evler ayarladılar.

Ertesi gün doğrudan eylem günüydü; sabah Yunan yoldaşlarımızla birlikte onların buluşacakları meydana gittik. Bir süre kenarda durup onların yoldan geçen herkesle nasıl diyalog kurmaya çalıştıklarını seyrettik. İçimizde Yunanca bilen yoktu ama insanlara kendilerini anlatmak, onları da bu eylemin öznesi yapabilmek için harcadıkları çaba bize tanıdık geliyordu. Daha sonra hep birlikte bir kamu binasının içine daldık, onlar sloganlar atarak binanın içine çalışanlarla konuşmak için dağılırken biz de dilimiz döndüğünce sloganları öğrenmeye çalışıyorduk.

Binadan çıktık ve doğrudan eylemin yapılacağı yere gitmek üzere otobüslere bindik. Otobüste bir yandan Türkiye'deki mücadeleyi ve politik durumu anlatırken, bir yandan küresel direnişçilere, Türkiye'ye bakışları ve merak ettiğimiz daha birçok konu hakkında sorular soruyorduk. Eylem için gelmiştik ama yapabildiğimiz her an dayanışmak, öğrenmek ve hissetmek istiyorduk. Sonra slogan listelerindeki sloganları bizim de öğrenebilmemiz için hep birlikte attık. Avrupa Birliği zirvesinin yapıldığı oteli karşıdan gören ve kırmızı hatta bir kaç yüz metre uzaktaki bir alanda toplandık.

Tam anlamıyla bir küresel direniş havası olmamasına ve beklediğimizden az katılımlı bir eylemle karşılaşmış olmamıza rağmen, biz halimizden memnunduk. Aynı coğrafyanın çoğu zaman çıkarları birbirine ters düşen iki farklı egemen sınıfı, birisi AB üyesi, diğeri olmak için herşeyi yapan iki farklı devlet, ama dünyanın geri kalan bölümünde de olduğu gibi iki ülke çalışanlarını, halklarını sömüren tek ve kocaman bir sistem vardı. Bütün bunların ortadan kalkması bütün dünya işçileri ve halklarının ortak mücadelesiyle mümkün, biz bunu bir nebze de olsa orada yaşadık ve gelecekte yaşanacak ortak mücadelelere giden küçük bir adım attık. Anarşistlerin küçük çaptaki simgesel barikat yarma eylemleri dışında bir olay yaşanmadı.

Konuşmaların yapılacağı alanda, puşu ve arkasında yunanca yazan gazetemizi sattığımız masa hemen kuruldu. Masalardan biri de KADEK masasıydı. Yanlarına gittik; sohbetimizde Türkiye'deki Kürtler'den topladığımız imzalarla birlikte onların barış, demokrasi taleplerini içeren metinlerden bahsettik. Daha sonra bir yoldaşımız çıkıp bu metinleri forum komitesine sundu.

Sabah erkenden kalkıp AB ve küresel direnişin tartışıldığı salon toplantısına katıldık. Burada konuşan yoldaşlarımız milliyetçiliğin, kapitalist saldırganlığa teslim olmanın bir kader olmadığını; küresel direnişin bize bunun alternatifini sunduğunu, enternasyonalist bir mücadelenin mümkün ve gerekli olduğunu anlattılar.

Kitlesel eylemin yapılacağı meydana geldik, doğrudan eyleme kıyasla büyüktü ve kalabalık gittikçe artıyordu. Her taraf rengarenkti, kızıl bayraklar, gökkuşağı bayrakları, G8 tarafından yuvarlanan dünya, kelebekler, arılar ve Türkiye'den DİSK, KESK, EMEP, DSİP, Halkevleri bizim gördüklerimizdi.

Tam bu sırada yaklaşık yüz metre ötemizden yükselen dumanı gördük. Biz ne olduğunu anlayıp çantalarımızı toparlayana kadar polis tarafından atılan gözyaşartıcı bombalar 25-30 m ötemize düşmeye başlamıştı. Paniğe kapılan ve hızla geri çekilmeye başlayan kitleyi sakinleştirmeye ve kontrollü olarak geri çekilmesini sağlamaya çalışanlar arasında yerimizi aldık. Çünkü bizim bu konuda Türkiye'den fazlaca deneyimimiz vardı. Geri çekilirken insanların paniği gözlerinden rahatça okunuyordu. Hepimiz korkuyorduk, panikliyorduk ama biliyorduk ki kalabalığız ve egemen sınıfın yasal terörine karşı omuz omuzayız, hep birlikteyiz.

Yunanca, İngilizce, İspanyolca, Kürçe ve Türkçe sloganları gırtlağımızı patlatırcasına atmaya başladık, davullara o kadar şiddetli vuruyorduk ki kendi sesimizi bile duymuyorduk. İşe yaradı, dayanışma korkuyu ve paniği yendi. Upuzun cadde bir ara çığlıklarla, ıslıklarla ve havaya kalkmış yumruklarla doldu. Keyfimiz yerine geliyordu, artık 1 Mart'ın meşhur sloganı "Ampül Tayyip" i Yunanistanlı'larla birlikte "Ampül Smitis" şeklinde çoşkuyla atıyorduk, gaz da eskisi gibi yoğun değildi.

Akşamki sohbetlerimizde bir kez daha gördüm ki sistem her yerde aynı şekilde işliyordu; Türkiye onlar için korkulu bir rüyaydı, tıpkı Türkiye'de Yunanistan'ın olduğu gibi. Bir kadın bana "10 yaşındaki oğlum seni görse Türkiye'li olduğuna inanmaz. Çünkü sen bir insansın" dediğinde kendimi ilkokul sıralarına dönmekten alıkoyamadım.

Ertesi gün kapanış forumunun yapılacağı salona giderken anarşistler tarafından yakılan binanın önünden geçtik hala gaz gözlerimizi yakıyordu. Bu eylem tarzının doğru olmadığını biliyorduk ama medyanın haberlerde verdiği gibi asıl şiddetin bu değil sistemin kendisi olduğunu tartışıyorduk.

İyi ki gittik, hafif bir küresel direniş havası aldık, güçlendirdi bizi. Şimdi sıra 27 Eylül küresel eyleminde, sonra 24-26 Ekim Kahire, ardından Kasım ortasında Paris ve Nisan 2004'te Türkiye'deki NATO zirvesini küresel direnişin bir ayağına çevirmekte.

Antikapitalist; Sayı 25; Eylül 2003

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön