Güncelleme:
08.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Arjantin’den son izlenimler:

Devrimci dalgayla yüzmek

Chris Harman

Geçen ay Arjantin'e yaptığım ziyaret dönüşünde karşılaştığım birçok kişi bana "Çok heyecan verici olmuştur" diyordu.

Evet haklıydılar, ancak bu heyecanın kaynağı zannedildiği gibi Arjantin'de aralıksız devam eden gösteriler, bankaların halk tarafından aşağıdan bir şekilde kamulaştırılması, ya da polis ile çatışmalar değildi. Arjantin'de 120.000 kişilik bir eyleme katıldım, ama Barcelona ve Roma'da olduğu gibi dünyada daha büyük gösteriler oluyor. Genel olarak da De la Rua hükümetinin 20 Aralıkta devrilmesinden bu yana sokak gösterilerinin temposu düştü ve büyüklüğü azaldı.

Gerçek heyecan verici olay ise politik tartışmaların düzeyiydi. Halk her yerde, toplum nasıl dönüştürülebilir, ekonomik kaos ve yoksulluk nasıl önlenebilir, 'iktidar' sorunu hakkında ne yapmalı gibi normal zamanlarda yalnızca devrimci sosyalistlerin gündem ettiği konuları tartışıyordu. Bu sorunlar sadece Buenos Aires'te 100 farklı ilçede sayıları elli ile yüz arasında değişen aktivistin katıldığı mahalle konseylerininin haftalık toplantılarında (asembleas) tartışılıyor. Bankaların ve özel firmaların kamulaştırılması, izinsiz grev ve fabrika işgallerine destek sunulması, sosyal hakların genişletilmesi, herkes için iş gibi radikal talepler, bu 'asembleas' içinde ve çevresinde yaygınca tartışılıyor.

1945'ten bu yana emperyalizm ve toprak oligarşisine karşı işçi sınıfının kendi yurtsever sermaye sınıfıyla ittifak kurması gerekliliğine dayalı Peronist düşüncelerin hegemonyası nedeniyle solun marjinalleştiği Arjantin'de bugün yaşananlar gerçekten çok önemli. Artık Peronizm marjinal hale geldi ve genellikle sol olarak bilinen fikirler yaygın yankı buluyor. Devrimci sosyalistler, akıntıya karşı kürek çekmektense devrimci dalgayla birlikte yüzdükleri bu durumun hayalini hep kurarlar. Ancak Arjantin solunun kendisinden kaynaklanan bir sorun var. Sayısal olarak büyükçe dört ve 20 kadar da daha küçük örgütten oluşan sol, sekter iç çatışmalar ve gruplar arasında basit karalamalar ve yer yer fiziksel şiddete varan çatışmalarla sakat durumda. Gösterilerde sol içinde patlak veren şiddet olaylarının sol dışından kesimler tarafından durdurulduğu anlar yaşanıyor. Bu durum, giderek daha fazla radikalleşen onbinlerce insan için solun bir çekim gücü olmasını çok zorlaştırıyor.

Alışkanlıklardan kopmak

Karl Marks'ın uzun süre önce söylediği gibi, yenilgi dönemlerinde solun demoralize olmuş ve yalıtılmış durumu, grup çıkarcı sekter eğilimlerin yayılmasına yol açabiliyor. Sosyalistler, politik olarak ayakta kalabilmek için kendilerini unutulmak üzere olan geleneklerle tanımlayarak geniş toplumsal kesimlerden soyutluyorlar.Yeni bir mücadele dalgası yükselmeye başladığındaysa, bu durum ciddi sorunlara yol açıyor: "Sosyalist grup çıkarcılığı ile işçi mücadelesinin gelişimi daima ters orantılıdır. Sosyalist sektlerin (gruplar) varlık nedeni tarihsel olarak haklı çıkarıldığı sürece işçi sınıfı bağımsız bir hareket için henüz yeterince olgunlaşmış değildir. İşçi sınıfı bu olgunluğa ulaştığı noktada da sosyalist sektler aslen gerici bir noktadırlar...Bir antika haline gelmiş olanlar farklı bir şekil alarak kendini yeniden oluşturmaya çalışırlar."

Arjantin tarihinde devrimci solun yalıtıldığı üç dönem yaşandı: Bunlardan ilki 1945-1975 yılları arasında Peronist fikirlerin egemen olduğu dönemdir. İkinci dönem 1976-83 yılları arasında iktidarda kalan, yaklaşık 30.000 rejim muhalifinin katledildiği askeri cunta dönemidir. Son olarak da 90'ların ortalarında kısa bir süreliğine de olsa neo-liberal politikalarla ekonominin genişlediği dönem var.

Bütün bu süreç boyunca Arjantin sosyalist solunda, Troçki'nin 1930'larda yazdıklarının farklı yorumlarından yola çıkılarak, ortodoks Troçkizmin katı bir versiyonu gelişti. Yirminci yüzyılın geceyarısı diye adlandırabileceğimiz faşizmin iktidara geldiği dönemde Troçki tarafından savunulan bazı formülasyonlar, Arjantin sosyalist solu tarafından savaş sonrası dönemin dünyasına hiç değişikliğe uğratılmaksızın uygulanmaya çalışıldı. Sosyalistler, devlet organlarıyla ittifak kuran mafyacı sendika liderliklerinin baskılarına karşı adeta kahramanca mücadele ettiler. Ancak örgütsel olarak Marks'ın tarifine tam olarak da uyuyorlardı: "Sekt, kendi varlık nedenini sınıf hareketi ile ortak olan yönlerinde değil onu sınıf hareketinden farklılaştıran ayrıntıda görür."

Arjantin solundan yalnızca bir grup, Sosyalizm İçin Hareket (MAS), bugün Arjantin'deki hareketin tümü için önemli bir sorun haline gelmiş olan dar sekterliğin tehlikelerinin farkına varmış görünüyor. Kitleleri sosyalist fikirlere çekebilmenin yolu sadece kafa sayısı hesabı yapıp hangi partinin daha büyük olduğunu tespit etmekten geçmez. Aralık ayından beri sokaklara taşan hareketin karşılaştığı temel sorunlara çözüm üretebilmek gerekiyor.

Arjantin'de kitleselleşen muhalif hareket, De la Rua hükümetini devirebilecek kadar güçlüydü, ancak iktidara gelen Duhalde hükümeti, derinleşen ekonomik kriz ortamında yerli ve yabancı sermayeyi yatıştırmak için IMF ile kesinti paketleri görüşmelerine devam ediyor. Baskıcı devlet aygıtı olduğu gibi yerinde duruyor ve fabrikaların kontrolü hala kapitalistlerde.

Geçtiğimiz Mart ayı başlarında sağ kanat Arjantin medyası, toplumsal hareketin gücünü kaybetmeye başladığını ima ederek, Duhalde'nin devrilerek yerine sivil- askeri bir hükümetin geçmesinin zamanının geldiğini söylüyordu. 76 cuntasının yıldönümü 24 Mart'ta sokaklara dökülen devasa kalabalık, hareketin gerilemediğini gösterdi ve en azından şimdilik egemenlerin manevralarını durdurabildi. Ancak artan işsizlik ve yoksullaşma sonucu halkın demoralize olması ve sağ politikalar için yeni fırsatların ortaya çıkması tehlikesi söz konusu.

Krizden Bir Çıkış Yolu

Kitlelerin fikirleri, ekonomik kriz nedeniyle yaşamları paramparça olurken durağan bir şekilde kalamaz. Eğer sol krizden çıkış yolunu göstermeyi başaramazsa, birçok insan krizin sorumlusu olarak etnik azınlıkları suçlayabilir (Bolivya ve Paraguay'dan gelen göçmenler, Çin ya da Koreli esnaf), asker kökenli güçlü bir iktidarın gerekliliğine inanmaya başlayabilirler. Hareketin başında egemen olan devrimci umut, zamanla karşı devrimci umutsuzluğa dönüşebilir. Bugün asembleas de iktidarın niteliğine dair sorunlar tam da bu nedenle tartışılıyor. Ancak asembleas ve işsizlerin inşa ettikleri piqueteros hareketi iktidar sorununu çözecek güce sahip değil. Bu hareketler hala azınlıktalar. Ülkede toplam 5-6 milyon işsiz ancak 120 bin çivarında piqueteros var. Onbinlerce kişi asembleas çevresinde örgütlü. Bu sayı küçümsenebilecek bir azınlık değil ancak yalnızca Buenos Aires metropol bölgesinde 16 milyon insan yaşadığını düşündüğümüzde yine de azınlıkta kalıyorlar.

Her iki hareket de De la Rua hükümetini deviren toplumsal mücadeleye örgütlü bir güç olarak katılmayan milyonlarca işçi arasındaki desteğin derinleştirilmesi gerekliliğini görememe tehlikesi ile karşı karşıya.

Arjantin'de egemen olan bir diğer düşünce de iktidar sorununun bir yıl sonra yapılacak seçimlere havale edilerek halledileceğini düşünen akımların olması. Bunlar sol partilerden birinin işbaşına gelmesini bekliyorlar. Sosyal hareketlenmenin yükseldiği zamanlarda kökten değişimlerin yaşanması gerektiğinin farkına varan kitleler bir yandan da içinde büyüdükleri kapitalist toplumun yapılarını veri olarak kabul ediyorlar. Bu yapıların kullanılarak daha iyi bir toplum elde edilebileceğini iddia eden reformizm, sosyal ayaklanma anlarında kitlesel bir güç olarak ortaya çıkıyor. İnsanların sola doğru devasa bir sıçrayış yapma ihtiyacını ifade eden bu güç aynı zamanda insanların bu sıçrayışı başarma çabalarını yanlış yönlendiriyor ve enerjisini tüketiyor.

Reformizm basitçe harekete ihanet eden birkaç lider değildir (ki çoğu bunu yapar). Mücadeleye yeni atılan milyonlarca insan için ilk durak noktasıdır. Reformizmin etkisi görmezlikten gelmekle yada kınamakla ortadan kalkmaz. Gösterilerde büyük bir şevkle "Hepsini defedelim" diye slogan atan insanlar bile hala o veya bu dürüst politikacının sorunlarını kısa yoldan çözebileceğine inanabilirler.

Tam da bu nedenle devrimci sosyalistlerin çok önemli bir rolü var. Bunu başarabilmek için insanlara dostça ( Lenin'in Nisan 1917'de "sabırla açıkla" dediği gibi) bu yaklaşımdaki sorunu anlatıp farklı bir tarafa doğru yöneltecek deneyim ve anlayış düzeyine sahip olmak gerekir.

Ancak bunun için devrimcilerin kendi sekterliklerinden kopmaları gerekir. Reformizme karşı mücadele, ne her devrimci örgütün kendi sihirli sloganına daha fazla insan kazanmayı asıl görev olarak görmesiyle, ne de reformist liderleri basitçe kınayarak mümkündür. Bu yaklaşımın sınırlarını pratikte kanıtlamak zorunludur.

Burada anahtar, 1917'de Bolşevikler tarafından başarıyla uygulanmış ve 1921'de Lenin ve Troçki tarafından genişletilen birleşik cephe taktiğinin hayata geçirilmesidir. Reformistler, temel bir dizi talebi sloganlaştırarak destek toplarlar ancak reformist yöntemleri kullandıkları sürece bu amaçlara ulaşamazlar. Aslında reformist liderliğin kazanma konusundaki samimiyetsizliğinden kaynaklanan araç ve amaç arasındaki çelişki, sosyalistlerin birleşik mücadeleyi ittirebilmeleri ölçüsünde aşılır.

1917 yaz başında Bolşevikler "Kapitalist 10 bakan düşürülsün" talebini yükseltti. Bu talep her ne kadar reformist sosyalist bakanların yerlerinde kalmaları anlamını içerse de aslında reformist bakanların kapitalizmden kopmadıklarını göstermeye yarıyordu. Aynı biçimde, 1917 sonbahar başında sovyetlerin iktidarı almasını talep ederlerken hala Menşevik ve Sosyal Devrimci reformistlerin sovyetler içinde çoğunluk olduğunu ve bu liderliğin kuracağı hükümetin reformist bir hükümet olacağını biliyorlardı.

Aynı metodu kullanmak bugün Arjantin için hayati bir zorunluluk. Örneğin, Piqueteros hareketi iki bloğa bölünmüş durumda. Birisi aşırı sol grupların etkisi altındaki farklı gruplardan oluşuyor ve hükümeti kınıyor. Çok daha büyük olan diğeri ise CCC örgütü ve CTA sendika federasyonunun etkisi altında ve şu anki hükümetle kamu alanında iş yaratma projelerinin uygulanması üzerine görüşmeye hazırlanıyor. Sol piqueteroslar arasında büyük bloğun liderlerini sadece teşhir etme eğilimi var. Bu yetmez.. Varolan ortak belirli hedeflere odaklanarak reformist liderlerin bunlar için birleşik eylemde anlaşmaları üzerinde ısrar etmek gerekir. Bu başarılabilirse, tabandan mücadelenin IMF güdümündeki hükümetle görüşmelerden daha etkili olduğu pratikte gösterilebilir. Eğer red ederlerse etki alanlarını sola kaybederler. Birleşik cephe bir "devrimci birleşik cephe" değildir. Devrimciler ve reformistler arasında, reformistlerin ortak olduklarını iddia ettikleri ama kullandıkları metodlar nedeniyle uğruna mücadele edemedikleri talepler etrafında oluşan bir birleşik cephedir. ortak talepler etrafında reformistlerin ve devrimcilerin oluşturdukları bir cephedir.

Birleşik Cephenin Gerekliliği

Çalışan işçi sınıfının durumu daha da büyük bir sorunu önümüze koyuyor. Artan işsizlik ve iş güvencesinin olmayışı nedeniyle, çalışmakta olanların çoğu sendika liderlerinin desteği olmaksızın kollektif mücadelenin parçası olmaktan çekiniyor. Ancak mevcut üç büyük konfederasyon Duhalde hükümetini destekliyor. Mavi yakalı işçilerin çoğunu örgütleyen iki Peronist CGT federasyonu ise baştan aşağı yolsuzluğa batmış durumda. De La Rua hükümetini deviren ve sonra da devam eden harekete üyelerini katmaktan bilinçli olarak geri durdular. Sendikaların bu tutumu, kitlelerin gözünde meşruluklarını kaybetmelerine yol açıyor. Gösterilerde atılan "hepsini defedelim" sloganı politikacılar kadar sendika bürokratlarını da hedefliyordu. Eylemlerde yaygın olarak atılan diğer bir slogan ise "Nerede, Göremiyorum, Nerede o Güçlü CGT?" idi.

Ancak, hala işçiler üzerindeki etkileri devam ediyor. Bugün bile grev çağrısı yapsalar işçilerin çoğu onları izler. Eğer grev çağırmazlarsa gerçekleşme olasılığı çok zayıf.

Bu etki alanlarını kaybetmeme kaygısıyla daha fazla kamu iş programları ve işsizlere yardım gibi reformlar etrafında hükümete baskı yaptıklarını iddia ediyorlar. Böylesi bir durumda hareketin basit bir şekilde onları kınaması doğru değil. Yapmak istiyoruz diye iddia ettikleri sınırlı reform taleplerini alıp bunları başarmak için birleşik bir mücadele çağırmak gerekiyor. Eğer sol bunu yapmazsa, işsizler için bir şeyler yapıyormuş gibi görünmeye devam ederler ve hareket üzerindeki kontrollerini arttırırlar.

Bunun sonucu ise işsizler hareketi ve mahalle meclislerinin Arjantin ekonomisinin devamını sağlayan işçilerden izole edilmesi ve iktidar sorununu çözebilecek olan tek gücün mücadeleye katılımının önlenmesidir.

Arjantin'de devrimci hareketin önündeki potansiyel müthiş. Hükümet, IMF ve kitleler arasında sıkışmış durumda. Bu durum çok daha büyük çatışmaları kaçınılmaz hale getiriyor. İnsanların büyük bir çoğunluğu kendiliğinden bir şekilde ne yapılması konusunda devrimci sosyalist bir anlayışa doğru yönelmeye başlıyor. Ancak bu kendiliğinden sürecin gelecek çatışmada hareketin ihtiyacı olan stratejik ve taktik yönelimi zamanında sunması mümkün görünmüyor. Bu nedenle varolan devrimci solun parçalarının kitle hareketinden öğrenerek, eski sekter duruşlarından kopması çok önemli.

Antikapitalist; Sayı 16; Mayıs 2002

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön