Güncelleme:
08.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


KAPİTALİZME KARŞI ÖFKE

Yeni bir yüzyıla girdik. İşçi hareketi 1980'lerin Reagan-Teacher-Özal döneminin yenilgilerini 1990'larda yavaş yavaş üzerinden atarak 2000'e girdi.

Geçen yüzyıl, Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) karşı uluslararası düzeyde gösterilerle ve DTÖ'nün toplanacağı Seattle'da çatışmalar yaşanarak bitti. Dünyanın bir çok yerinde yapılan gösterilere katılan milyonlarca insan kendisini anti-kapitalist olarak tanımlıyorlardı. Yeni bir yüzyıla girerken işçi hareketi açısından bu gösteriler önemli bir ileri adımı temsil ediyor.

Sistemin uluslararası düzeydeki krizi, kapitalist ekonomiler arasında varolan dünya ölçeğindeki istikrarsızlık ve kapitalist devlet yapılanmalarının acımasız ve sert yüzü daha fazla Seattle'lar, daha fazla Endonezya'lar üreteceği, Balkanlar ve Çeçenistan'da olduğu gibi daha fazla savaşlara neden olacağı açık. Bugün yanıtlanması gereken soru, "kazanımlarımızı nasıl koruyup, güçlendireceğimiz ve ileri doğru yeniden nasıl hareket edeceğimiz"dir.

Türkiye'de 24 Temmuz'da gerçekleşen 500 bin kişilik Kızılay eylemi sonrası büyük bir hareket yaşanmadı ancak bugün toplumdaki en ortak duygu kapitalist sistemin sonuçlarına duyulan öfkedir. Bu, öfke kapitalizm karşıtı "ham" bir öfkedir.

Çok doğal ki işçi sınıfının büyük çoğunluğu bu öfkeyi çelişkili fikirlerle ortaya koyuyor. Bir yandan parlamentoya küfrediyor, diğer yandan dürüst milletvekilleri özlemi içinde; devletin pisliğini görüyor ancak devletin temizlenebileceğini umut ediyor; ekonomik refah istiyor ama bunun için acı ilaç içmek zorunda olduğunu düşünüyor; Kürtlerin demokratik haklarının tanınmasını istiyor ancak bunun güçlü bir Türk Devleti ile mümkün olduğunu düşünüyor.

Bu ham öfke, örgütlü ve sonuç alabilecek bir güce nasıl dönüşebilir? İşte bu soruya yanıt verirken çözmemiz gereken önemli bir tartışma var: "İşçi sınıfı bu sistemin herhangi bir kurbanı mı, yoksa değişim için ana güç mü?" Toplumda, kurtuluşa giden yolda, anti-emperyalist mücadelede işçi, köylü, öğrenci vs gibi sosyal kesimlerin rolü, önemi eşit mi?

Demokratikleşme, özgürlükler, refah konularında bizim yararımıza değişimleri hangi güç, nasıl sağlayacaktır. Kürtler, nükleer karşıtları, öğrenciler, özelleştirme karşıtları, temiz toplum isteyenler nasıl başarı kazanacaktır?

Bugün kazanmamız gereken fikir, kapitalizme karşı mücadelenin asıl anahtarının işçi sınıfı olduğu, ana hedefin de kapitalizm olduğudur.

Bu tartışma ancak örgütlü biçimde yapılabilir. Hiçbir hareket, hele ki bu hareketin karşısındaki güç uluslararası kapitalist sistem ise, bir slogan üzerinden veya belirsiz bir koalisyon etrafında başarılı olamaz. Etkili olabilecek her hareket bir liderlik, bir strateji ve bir örgütsel çekirdeğe sahip olmak zorundadır.

Ancak anti-kapitalist öfkenin parçası olan önemli bir kesim siyasi örgütlenme fikrinden uzak duruyor. Partili olmaktan kaçış, mücadele etme isteğinde olan kitlelerin gücünü azaltıyor, etkisizleştiriyor.

Sonuç olarak da kitlesel temiz toplum hareketine rağmen çeteler ellerini kollarını sallayarak dolaşabiliyorlar. Çetelerin partisi MHP iktidar ortağı olabiliyor. Emek Platformu mezarda emekliliğe karşı 24 Temmuz'da Kızılay'da tarihin en kitlesel gösterilerinden birini yapıyor ancak Şemsi Denizer'in öldürülmesi ve Türk-İş liderliğinin uzlaşması sonucu tasarı TBMM'den geçebiliyor. Kamu çalışanlarının grevli-toplu sözleşmeli sendikal hak için yıllardır devam eden kitlesel mücadelesi kesin bir zafer kazanamıyor.

Tüm bu eylem, gösteri ve hareketlerde de gördüğümüz gibi hareketin içindeki militanlar politik bir liderlik yaratmak için çaba sarfetmezse kitle hareketi hakettiği politik temsiliyeti elde edemiyor. Bu temsiliyet ancak aşağıdan yükselen iktidar talebine sahip bir parti ile buluştuğunda mümkün olabilir.

Böylesi bir parti sayısal olarak hareketin kendisinden her zaman çok daha küçük, ancak ideolojik ve örgütsel olarak hareketin kendisinden her zaman çok daha güçlü olacaktır.

Kapitalizme karşı öfke kesinlikle reformizmin öldüğü ya da reformist örgütlerin by-pass edilebileceği anlamına gelmiyor. Reformist örgütler, yerine devrimci örgütler geçinceye kadar var olacaklar. Bugün tercih, "devrimci örgüt mü, örgütsüzlük mü" arasında değil, "reformist örgüt mü, devrimci örgüt mü" arasında olmalıdır.

Anti-kapitalist bir öfke içinde olan insanlar sosyalist devrimci fikirlere açıklar ancak henüz ikna değiller. Bazıları ikna olmaya hazır. Ama büyük kısmı pratikte bizim reformistlerden daha iyi bir liderlik sunduğumuzu görmek istiyorlar. Gelecek mücadeleleri etkileyebilmenin ilk koşulu bu insanların bir parçası olmak, onlarla diyalog içinde bulunmaktır.

Ancak sekterler, herşeye kendi küçük örgütlerini merkeze koyarak bakanlar, varolan öfkeyi ve bunun liderlerini ellerinin tersiyle itip, küçümseyebilirler. Bugüne kadar hiç bir kitlesel hareket başlangıçta sosyalizm talebiyle sokağa çıkmamıştır. Kitleler, ekmek, özgürlük, demokrasi ve barış talepleriyle sokağa çıktıklarında sosyalizm ile buluşabilme olanağı bulmuştur.

Bugün öfke henüz kesin bir biçim almamış durumda. Sosyalistler ancak tüm kalbiyle bu öfkenin ve tartışmanın bir parçası olduklarında sonucu biçimlendirme yeteneğine sahip olabilirler.

Bu faaliyet için devrimci parti çok büyük bir avantaj sağlıyor. Sadece devrimci parti üyeleri için değil her aktivist için bu geçerli. Her türlü mücadelede ve her cephede aktif olma olanağı sunan, her türlü gelişmeler arasında ilişki kurabilen bir dünya görüşünü tartışma olanağı sunabilen başka bir örgütlenme yok. Aktivistlerin mücadele içinde ortaya çıkan sorunlarını tartışmak üzere buluşabilecekleri başka bir yer yok.

Devrimciler kendi örgütlenmelerinin avantajlarını ne kadar çok kullanırlarsa hareketi o kadar çok geliştirme olanağına sahip olabilirler.

Devrimciler yeni radikalleşenlerle birlikte çalışıp, kendi faaliyetlerinin mantığını onlarla tartışırlarsa ve onları devrimci partinin inşasına kazanırlarsa anti kapitalist öfke reformizme bir alternatif yaratabilir ve böylece kapitalizme de bir alternatif yaratmak mümkün olur.

Yeni İşçi Demokrasisi; Sayı 13; Şubat 2000

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön