Güncelleme:
04.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


ABD, Ortadoğu’dan Defol!

Büyük Ortadoğu Projesi ABD'nin ‘Büyük Emperyalist Projesi’dir

Fikret Başkaya

11 Eylül 2001 sonrasında ABD ekonomik plandaki güç kaybını durdurmak, XXI'inci yüzyılı bir Amerikan yüzyılı yapmak, velhasıl dünyayı Amerikanlanştırmak için yoğun çaba harcıyor. Amaç, yegane kozu olan militer plandaki üstünlüğünü kullanarak yeni bir emperyal stratejiyi dayatmaktır.

Çeşitli adlar altında üretilen "projeler" gerçek niyetleri gizleme işlevi görüyor. İşte, 'Büyük Ortadoğu Projesi' denilen de bunlardan biridir. Ne Afganistan'ın işgali 'terörle mücadele' içindi ne de Irak'ın işgali insanlığı 'kitle imha silahlarından' kurtarmak içindi. İran'a yönelik tehdidin asıl nedeni de İran'ın uranyum zenginleştirme programı değil... Bütün bunlar saldırının gerekçesi ama gerçek nedenleri değildi. Asıl gerekçe hegemonya aşınmasını durdurup tersine çevirmektir. ABD 1950 yılında dünya GSMH'sının yarısına sahipken, bu günkü payı %20'nin biraz üzerinde. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarındaki payı da 1960’da %50'den %25'lere geri-lemiş durumda. Sadece harcı âlem teknoloji ve ürünlerde değil, yüksek teknoloji alanında da karşılaştırmalı üstünlüğünü kaybetmiş durumda. Buna karşılık tek başına dünya silah stoğunun yarısına ve bu alanda mutlak teknolojik üstünlüğe sahip.

ABD'nin İran'a 'ilgisinin' başlıca iki nedeni var: Birincisi, İran'ın bilinen petrol rezervleri Suudi Arabistan'dan sonra ikinci sırada; ikincisi ABD'nin emperyal çıkarları açısından İran'ın jeopolitik konumunun önemidir. Güney Batı Asya'yı denetleminin yolu İran'dan geçiyor. Körfez'deki, Hazar Havzası'ndaki ve Orta Asya'daki enerji kaynaklarının "güvenliği" Amerikan hegemonyası için büyük öneme sahip. O halde İran'ın kendi doğal zenginliği üzerinde söz sahibi bir özne olmasını engellemek gerekiyor ki, bunun da yolu şu ünlü "önleyici savaştan" [preemptive war] geçiyor. İran'ın her an Rusya, Çin, ve Orta Asya ülkeleriyle, vb. bir enerji anlaşması imzalayıp ABD'nin emperyal hesaplarını tehlikeye atabileceği korkusu, Washingon'daki startejistleri telaşlandırıyor. ABD'nin emperyal projesinin başarısı Avrasya bölgesini denetleme yeteneğine bağlı. Başta petrol ve doğal gaz olmak üzere, dünyadaki stratejik hammadelerin denetimi, ABD'nin yeni emperyal projesi için kritik öneme sahip. Fakat söz konusu stratejik kaynaklar aynı zamanda rakiplere karşı bir koz olarak da kullanılabiliceği için, ABD'nin hegemonik-emperyal emelleri bakımından önemli.

Fas'tan Pakistan'a kadar geniş bir coğrafi bölgeyi içine alan 'Büyük Ortadoğu Projesi' her ne kadar bölge halklarına demokrasi, insan hakları ve refah vaad ediyor görünse de, bu tür söylemler seyirciyi oyalamak içindir. Asıl amaç bölgede yaşayan yüzmilyonlarca insanın durumunu iyileştirmek değil, ABD'nin emperyalist projesini dayatmaktır. Zira, emperyalizmin hiçbir zaman özgürlük, insan hakları, refah gibi kaygıları olamaz. Böyle bir şey eşyanın tabiatına de aykırıdır...Tam tersine emperyalizm, özgürlükleri ve toplumların refahını engelleyebilmeye bağlıdır. Emperyalizm, halkların kendi beşeri ve doğal kaynaklarını kendi refahları için kullanılmasını engellemekle mümkündür.

Bir yanılgı da ABD'nin saldırganlığını G. Bush ve yeni-muhafazakârlar denilen kliğin 'aşırılığı' ve 'marifeti' olarak görmektir. ABD'nin saldırganlığı ABD kapitaliz-minin, emperyalizminin ve dünyayı Amerikanlaştırma hedefinin, yeni emperyal stratejisinin bir gereğidir. Personelle değil, sistemle, sistemin mantığı, işleyişi ve dayatmasıyla ilgilidir. Amaç, vakitlice reel ve potansiyel rakipleri etkisizleştirmektir. Saldırganlık güç kaybını durdurmak içindir.

Fakat, hiçbir kapitalist emperyal güç sadece militer plandaki üstünlüğüne dayanarak hegemonyasını sürdüremez. Zaten böyle bir şey emperyalist kapitalizm koşullarında mümkün de değildir. Militer güçle ekonomik üstünlüğü tesis etmek mümkün değildir ama, kanlı savaşlar, yıkımlar, jenositler, katliamlar kaçınılmazdır. Bölge halklarının ve insanlığın çıkarı ABD'nin canice saldırılarını durdurmaya bağlıdır. Fakat, mücadelinin başarısı, savaşların gerisindeki gerçek nedenleri doğru kavramakla mümkündür. Zira, kapitalizm kaçınılmaz olarak emperyalizdir. Emperyalizm savaşsız, hegemonya da düşmansız varolamaz.

Emperyalizm ne mutlak anlamda güçlü ne de savaşlar kaderdir. Asıl güç, o gücün bilincine varmak kaydıyla, bu dünyanın zenginliğini üreten tarihin 'gerçek özneleri' olan başta işçi sınıfı olmak üzere, emekçi sınıflardadır. Yaşanan tüm olumsuzlukları ortadan kadırmanın yolu, insanlığa dayatılan tersliği aşmaktan geçiyor. Velhasıl sorun gerçek güç sahiplerinin güçlerinin bilince varıp gereğini yapmasına indirgenmiş bulunuyor.

'Büyük Ortadoğu Projesi' kitleleri oyalamak için uydurulmuş bir söylemdir. Bu tür ideolojik tuzakları etkisiz kılmanın yolu, gerçek niyetleri zamanında teşhis edip karşısına dikilmekten geçiyor.

ABD'nin 'yeni emperyal projesi' tüm bölge halkları -Araplar, Türkler- Kürtler, İranlılar... - için bir yıkımın habercisidir. Öyleyse bu saldırı karşısında uygarlığı ve insanlık onurunu korumak için daha geç olmadan ayağa kalkmamız ve gereğini yapmamız gerekiyor. Bunu yapmamanın, aymazlıkta ısrar etmenin, başını kuma gömmenin bir nedeni var mı?... Olabilir mi?

Antikapitalist; Sayı 39; Haziran 2006

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön