Güncelleme: 08.11.2006 |
|||
|
|
||||||||||||||||||||||||||||||||
"Milyonların bizimle olduğunu biliyoruz"Lübnan'da yayınlanan Al-Yasari (Solcu) gazetesi aktivistlerinden Raida Hatoum Irak'a karşı yürütülen savaşın ve işgalin Ortadoğu'ya etkisini anlatıyor: "Irak işgaline karşı süren direniş devam ediyor. Saddam Hüseyin'in iki oğlunun öldürülmesi direnişi kırmadı. Tam tersine işgalci ordulara karşı eylemlerde artış görülüyor ve ABD ordusu asker kaybediyor. Direniş, Bağdat düştükten hemen sonra başladı. ABD işgali Iraklılar açısından bir başka diktatörlük ve bundan kurtulana kadar da mücadeleye devam edecekler. Ortadoğu sokaklarındaki hissiyat ABD demokrasisinin İsrail'in işgal, tank, bomba ve suikastlarla işleyen "demokrasisin"den hiçbir farkı olmadığı yönünde. Sıradan insanlar Irak'a gidip ABD'ye karşı mücadele etmek istiyorlar. İşgale karşı silahlı direnişin ötesinde kitle gösterileri yaşanmakta. Kitle hareketi içinde iki ayrı akım var. ABD işgaline karşı çıkarken Arap rejimlerini desteklemeye devam edenler ile ABD ile birlikte Arap ve Ortadoğu egemenlerinin defedilmesi gerektiğini düşünenler. Ortadoğu'da şekillenmekte olan yeni sol hareket ikinci akımı temsil ediyor. Ortaya çıkan bu yeni güç her düzeyde değişim için mücadele ediyor. Savaş karşıtı hareket dünya çapında devasa gösteriler düzenledi. 15 Şubat bir dönüm noktası oldu. Aktivistler, Arap egemenlerinin ABD'ye yardım ettiğinin farkındaydılar. Bu egemenler her türlü muhalefeti bastırmak üzere davranıyorlardı. Mısır'daki eylemlerde hem savaşa hem de yöneticilere karşı bir hava hakimdi. Ürdün'deki hareket "ABD saldırganlığına ve rejimin baskılarına hayır" sloganı etrafında birleşti. Lübnan'daki "Savaşa ve Diktatörlüğe Hayır" kampanyası savaşı durdurmak için bu düzenden kurtulmak gerektiğini net bir şekilde ifade etti. Kampanya farklı sol örgütleri, öğrenci gruplarını ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan koalisyonlar bir araya getirdi. Bahreyn'de kadın grupları ve bir dizi gizli örgüt biraya gelerek "rejimin savaşa verdiği desteği kesmek, savaşı durdurmak ve baskılara son vermek" çağrısı etrafında şekillendi. Tunus'ta sendikalar, devletin başlattığı kampanyadan bağımsız bir kampanya örgütlediler. Sendikalar, savaşın ve Arap rejimlerinin ABD ile işbirliğinin durdurulması çağrısında bulundular. Arap rejimleri onlara göre diktatörlüklerden ibaretti. Egemenler ise yine baskıya başvurdular. Aktivistler tutuklanırken medya bir cadı avı başlattı. İşkenceler yaygın bir biçimde yapıldı. Ortadoğu sokaklarındaki hava Nisan 2002'de değişmeye başlamıştı. İsrail'in Cenin katliamına karşı devasa protesto gösterileri yaşandı. Ortadoğu'nun her yerinde Eylül 2000'de başlayan İkinci İntifada ile dayanışan taban örgütlenmeleri kuruldu. Küçük de olsa bu taban örgütlenmeleri gerçek insanların gerçek talepleri üzerine yükseldiler. Yeni Sol bütün yavaş yavaş bütün bölgeye yayılıyor. Küresel hareketle bağlarını kurup güçlendirirken yerel sorunlara yanıtlar oluşturmaya çalışıyor. Bu zorlu bir süreç. Kolay olduğunu iddia etmiyoruz. Solun farklı politik ve ideolojik geleneklerini barındırabilen bir hareketi inşa etmek ve bir arada tutarken eylemde birlik sağlanmak zorunda. Yapılan çalışmalar bunun mümkün olduğunu gösteriyor. Hareket ciddi bir boyuta ulaştı. Dünya çapında gelişen savaş karşıtı hareket, yerelde var olan grupların dışa açılarak aktifleşmesine çok olumlu bir etkide bulundu. Gruplar uluslar arası bir hareketin parçası olduğunu hissederek güven kazandılar. Artık iki süper güç karşı karşıya: ABD önderliğindeki Yeni Dünya Düzeni ile Küresel Hareket. Ortadoğu'da insanlar artık yalnız hissetmiyor. Artık emperyalizm ile tek başına cebelleşmek zorunda değiliz. Milyonlarca insan bizimle. Antikapitalist; Sayı 25; Eylül 2003
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||