Güncelleme: 08.11.2006 |
|||
|
|
||||||||||||||||||||||||||||||||
Filistin’e ÖzgürlükHEPİMİZ FİLİSTİNLİYİZ...Ortadoğu'da bir ulusun varoluş mücadelesi... Her gün yaşadıkları işgal gerçeği, ayrımcılık, şiddet... Sekiz metre yüksekliğinde bir beton duvar... Tankların ve makinalıların karşısında sapanlı çocuklar: İntifada... Diplomatik girişimler (sonuncusunun adı Yol Haritası) yıllardır bir arpa boyu yol gidemezken, geçtiğimiz yıl "Irak'ta savaşa hayır, Filistin'e özgürlük" diyerek Avrupa'da, Amerika'da, Suriye'de, Mısır'da, her yerde sokağa çıkan milyonlar Filistin'e umut verdi. En azından buradan öyle görünüyor. Bir de oradan bakmaya çalışalım dedik. Deborah, Amerikalı bir Yahudi ailenin kızı ama kendisini Filistinli olarak görüyor. Altı aydır Beytüllahim'de bir mülteci kampında yaşıyor ve Filistin'den politik haberler ve analizler yayınlayan İçerden Haberler dergisinde çalışıyor. Bir haftalığına İstanbul’a gelen ve antikapitalist’le bir bilgilendirme toplantısı yapan Deborah’nın anlattıkları, özellikle de Filistin’i bütün dünyadan ayıracak olan duvar konusunda söyledikleri hepimizi çok etkiledi. Savaş ve işgalle her gün yaşamak zorunda olan, hatta çocukların bunu oyun haline getirdiği bir yerden geldin. Neden oraya gittin, neler gözlemledin? 1997'den beri İsrail ve Filistin'e gidip geliyorum. Orada tanıştığım çoğu aile artık beni kızları olarak görüyorlar, ben de onları ailem. İkinci intifadadan sonra ailelerim hakkında endişelendim ve orada olmak, bir yerinden de ben tutmak istedim. İnsanların her gün öldürülmelerine, aşağılanmalarına bir insan olarak göz yumamam. Gözlemlerimin hepsini tek bir kelime özetler: acı. Sanırım gündelik hayatta yaptığımız herşeyin -su içmekten yıkanmaya, bir yerden bir yere gitmeye- ne kadar zor olduğunu veya yoksulluğun boyutlarını anlatarak başlayabilirim. Her gün birileri öldürülüyor, evler basılıp insanlar hapse atılıyor, evler yıkılıyor. Kudüs'e giden yolların hepsinde ve büyük şehirlerin içlerinde kontrol noktaları var. Buralarda işgalci İsrail ordusu tarafından kimlik kontrolü yapılıyor ve Filistinliler, İsrail vatandaşı olsun olmasın, saatlerce bekletiliyor. Ambulanslar ve uluslararası yardım getiren konvoylar da kontrol noktalarında bazen saatlerce bekletiliyor. Yahudi yerleşimlerine yapılan yolları Filistinlilerin kullanması yasak. İşgal ordusu Filistin'in ikinci büyük üniversitesi Hebron'u terörist faaliyet yapılıyor gerekçesiyle kapattı, çoğu öğrenci lise binalarında gece dersleri yapıyor. Bu liste o kadar uzun ki... En önemlisi, bunların hiçbiri dışarıdan görünmüyor, müthiş bir yanlış bilgilendirme var. Yol Haritası ve sonrasında İsrail'in diktiği duvar hakkında mesela... Nasıl bir yanlış bilgilendirme ve doğrusu nedir? Yanlış bilgilendirme nedeniyle İsrailliler duvarın '67 sınırları üstüne inşa edileceğini sanıyorlar. Bu doğru değil. Duvar '67 sınırlarından daha içeri giriyor ve eski sınırlarla duvar arasında binlerce ev, tarla ve su kuyusu kalıyor. Çiftçiler duvar yüzünden tarlalarına gidip çalışamıyorlar, su kuyuları İsrailliler tarafından kullanılıyor, duvara yakın yaşayan ve o suya ihtiyacı olan Filistinliler susuz bırakılıyor. Sistematik bir zorunlu göç politikası var. Bu etnik temizlikten başka bir şey değil. Duvar sistemi Filistin'i dört parçaya bölecek, bütün dünyadan izole edecek, Filistin topraklarının bir bölümünü İsrail'e ekleyecek, oradaki acıları arttıracak. Barışın duvarlara değil köprülere ihtiyacı var, barış isteyen herkes böyle bir slogan etrafında kampanya yapmalı. Duvara karşı Filistin'deki hissiyat nedir? Karşıt kampanyalar var mı? Duvara karşı doğrudan eylem var. Örneğin duvar inşaatı olacak yerlere çadırlar kuruluyor, buralarda eylemler oluyor. Ama bu eylemler hiç sonuç almadı, çünkü İsrail polisi çadırları yıkıp eylemcileri dağıttıktan sonra duvar inşaatına aynen devam ediliyor. Duvarın bir parçasını kırarak veya yazılayarak da eylem yapanlar var, bunlar şiddet içermeyen eylemler. Şiddet içeren eylemlere gelince... Bir duvarı nasıl öldürebilirsiniz ki... Bizler bir grup Filistinli aktivist olarak duvar işçilerinin işi bırakmasını tartışıyorduk. Duvar işçilerinin çoğu Filistinli ve ailelerini beslemek için başka şansları yok. Onlar işi bıraksa bile boşalan işlerde çalışacak binlerce Filistinli var - ülkede işsizlik oranı % 70. İşten gelen bir güç yok. ABD isteseydi duvarın yapımını durdurabilirdi Oslo Anlaşması, Camp David, Clinton dönemindeki girişimler derken şimdi BM'nin de arkasında durduğu ama asıl ABD'nin tasarladığı bir plan, Yol Haritası... Çözüm bu olabilir mi? Medyada söylenenlerden çok farklı bir planla karşı karşıyayız. İçerden Haberler, planın ne kadar taraflı olduğunu teşhir edebilmek ve tartışmaya açmak için Yol Haritası'nın tam metnini yayınladı. Filistinliler'den yapılması istenenler çok spesifik: birinci kademede tüm direniş eylemlerinin bitmesi isteniyor. Bu da intifadayı illegalize etmek ve öldürmek demek. Aşılması gerçekten zor olan sorunlar, örneğin Kudüs, mülteciler, sınırlar, mahkumlar üçüncü kademeye kadar konuşulmayacak. Barış planının en son safhasında bunların pazarlığının yapılması düşünülüyor. Bu esnada İsrail tarafının yapması gerekenlerse işgal topraklarında yeni yerleşimler yaratmamak, yollardaki kontrolleri daha insancıl hale getirmek, sokağa çıkma yasağını kaldırmak, 28 Eylül 2001'den sonra işgal ettiği topraklardan çekilmek, evleri ve altyapıyı yıkmamak, Filistinlileri öldürmemek gibi şeyler. Barış bu şekilde inşa edilemez, Filistinliler de planın ne kadar taraflı olduğunu gördükçe umutsuzluğa kapılıyorlar. İntifada devam ediyor ama... İntifadanın kelime anlamı "silkelenmek". Filistin halkı işgali silkeleyip atmak konusunda kararlı çünkü gerçek barışın tepeden inmeyeceği ve ancak kendi direnişleri ve çabaları sonucunda gerçekleşeceği ortada. Her gün her dakika sevdiğin insanların çektiği acıları görüyorsun, bazen bir yakının, arkadaşın sokakta öldürülüyor. Arabasına, oturduğu apartman dairesine misil fırlatılıyor; tabi misilin tahribat gücü birden fazla kişiyi öldürmeye, birçok kişiyi yaralamaya yetiyor. İsrail hükümetinin "hedefli saldırı" dediği cinayetlerde ölenlerin üçte biri çevreden geçen siviller. Bütün bunlardan sonra iyimser olamıyorsun elbette, ama direnmekten ve mücadele etmekten başka şansımız da yok. Dünyada artık yeni bir güç, yeni bir umut var: sokaklar. Geçen senenin savaş karşıtı hareketlenmelerini Filistin açısından değerlendirir misin? Savaş karşıtı hareket savaşı durduramadı ama en az bir yıl geciktirdi. Ayrıca sizler burada tezkereyi geçirtmeyerek kuzey cephesinin açılmasını engellediniz. Ama Filistin'e çok çok daha fazlası gerekiyor. Bütün Arap ve Ortadoğu ülkelerinden başlayan ve tüm dünyaya yayılan sistematik kitlesel sivil itaatsizlik gerekli. Sistematikten kastım sürekli olması, kararlılığını ispatlaması, bu sayede de büyümesi ve basınç yaratır duruma gelmesi. 27 Eylül'ü örgütlemeye çalışmanız bunun için iyi bir adım ama bu ve benzeri eylemleri büyütmek, büyütmek, daha da büyütmek zorundasınız, zorundayız. Antikapitalist; sayı 25; Eylül 2003
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||