Güncelleme:
08.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


SADDAM VE İŞGAL KAÇINILMAZ MIYDI?

"Irak'ı Saddam Hüseyin ve zulmünden kurtaracak başka bir alternatif yoktu." söylemi ABD ve İngiltere'nin haksız savaş ve sonrasındaki işgalini meşrulaştırmak için kullanılıyor. Ancak 20. yy'da genç ve küçük boyuttaki Irak işçi sınıfının sergilediği mücadelecilik kendi başına bir alternatif sunuyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'ndaki yenilgisi üzerine 1920'de Irak İngiliz mandası altına girdi. 1921'de kukla bir monarşi Irak yönetimine getirildi.Böylece İngiltere Süveyş Kanalı ve daha da önemlisi 1927'de Irak'ta keşfedilen petrol üzerinde kontrolü elde etti. İngiliz mandası haberi yayılınca her tarafda büyük bir isyan patlak verdi. Ancak bu isyan vahşice bastırıldı.

Zenginliğin yoğunlaşması

Sömürge yönetimi, Osmanlı tarafından otoritesi kırılan büyük toprak sahiplerine eski güç ve zenginliklerini iade eti. Bunun sonucunda 1958'e gelindiğinde, toplam toprak sahiplerinin %1'i tarım alanlarının % 55'ine sahip iken % 64'lük çoğunluk tarım alanlarının sadece %3.6'sını elinde tutuyordu. 600.000 aile de topraksız köylüydü. Buna paralel olarak şehirlerde de ticari ve endüstriyel alanda bir zenginlik yoğunlaşması yaşanıyordu.

Kent burjuvazisi aşırı ticarileşti ve gittikçe yabancı sermayeye bağımlı hale geldi. Yavaş yavaş ekonomik ve politik güç kırsal kesimlerden şehirlere kaydı. Bu kayış şehirlerde küçük burjuvaziyi yarattı. Onlar da küçük imalathaneler, dükkanlar açtılar ve devlet bürokrasisinin alt kısımlarına doluştular. Bu gurup İngiltere ve yerel yönetici sınıfa bağımlıydı.

Irak'ın ekonomik azgelişmişliğine rağmen işçi hareketi 1927'de Bağdat demiryollarında sendikal haklar için gerçekleşen ilk büyük grevle gücünü ve potansiyelini gösterdi. Grevin başarısı Irak işçi hareketine ivme kazandırdı.

Dünya tahıl fiyatı 1929 Buhranı ile düşüşe geçince Irak'ta da ekonomik ve politik krizlere yol açtı. Tahıl Irak'ın temel ihraç malıydı. Bu dönemde Irak Petrol Şirketi (İngiltere-İran, Shell, Mobil ve Jersey Standard'dan oluşan bir konsorsiyum-IPC) hükümetin tek gelir kaynağı haline geldi. IPC artan önemini fırsat bilip petrol çıkarttığı araziyi 566 kilometre kareden 103 bin 250 kilometre kareye çıkartılmasını talep etti. 1938'e gelindiğinde IPC artık ülkenin petrol tekeliydi. IPC'nin pervasız talepleri ve hükümetin buna boyun eğişi halk arasında büyük bir öfke dalgasına neden oldu. Ülkede yaşayan İngilizlere karşı da yaygın bir öfke söz konusuydu. 1930'da İngiltere ve Irak arasında imzalanan antlaşma İngiliz Hava Kuvvetlerinin üslerine güvence getirirken İngiltere'nin bütünsel olarak politik ve idari kontrolünü sürdürmesini de sağlıyordu.

Bu gelişmelerin ve neden olduğu öfkenin sonucunda Temmuz 1931'de genel grev denilebilecek bir patlama yaşandı. Kral Faysal yazı geçirmek için Avrupa'ya gitti! Bir kaç gün içinde grev Basra'yı ve Irak'ın diğer şehirlerini de etkisi altına aldı. İngiltere, ülkedeki huzuru sağlamak için 1932'de Irak'a bağımsızlığını bahşetti. Bir yıl içinde işçi sendikaları federasyonu kuruldu. Federasyon İngilizlerin sahip olduğu Bağdat Elektrik Şirketi'nin getirdiği fiyat artışına karşı bir boykot örgütledi. Şirket sahiplerinin İngiliz olması boykota çok ulusalcı bir yön vermişti. Hükümet fiyatları düşürmek zorunda kaldı. Ancak sendika yasaklandı ve liderleri hapse atıldı.

Gelecek 10 yıl işçi hareketi için zor bir dönem olacaktı. Ancak muhalefet direngenliğini 1934'de Irak Komünist Partisi'ni (IKP) kurarak kanıtladı.

Sonraki süreçte IKP'nin gücü ve etkisi hızlı bir şekilde arttı ve toplumun büyük kesimlerinin politize olmasında çok büyük rol oynadı. IKP, 1958-59 devrimi sırasında 25.000 üyeye ulaşmıştı.

Sanayileşme, 1940'larda savaş döneminde uygulanan korunmacılık ve yüksek talep üzerine yükseldi. Ancak savaştan sonra ulusal bir ekonomik kriz başladı. Savaş döneminde başlayan yüksek enflasyon, tüccar ve büyük toprak sahiplerinin ceplerini doldururken köylü ve küçük burjuvalar dahil olmak üzere geniş halk kesimlerini yoksullaştırdı.

1922-47 döneminde Bağdat nüfusu iki katına çıkarken çalışan sayısı da hızla arttı. Sanayi başkent ve Basra'da yoğunlaşmıştı. Bu gelişmeler işçi sınıfı militanlığı üzerinde patlayıcı bir etkide bulundu.

Irak'ta ekonomik ve ulusal mücadele arasında açık bir bağ söz konusu. Irak' ta işçi sınıfı militanlığı İngilizlerin kontrolündeki demiryolları, Basra Limanı ve IPC'de yoğunlaştı. Bu sektörlerde (ve tekstil imalathanelerinde) yüksek ücretle çalışan işçiler arasında IKP etkindi. İşçilerin militanlığı toplumun desteğini kazandı. Grevler, gösteriler ve baskı birbirini takip etti.

Dünya ekonomisi, savaş sonrası yıllarda yeniden yapılandı ve gelişmiş ülkelerde hızlı bir büyüme yaşandı. Büyüme petrole olan talebi de arttırdı. Irak hükümetinin geliri ton başına 1.75 dolardan 5.50 dolara çıktı ve petrol geliri payı bütçede % 10'dan % 60'ın üstüne fırladı. 1950-58 arasında toplam petrol geliri 5.3 milyon Irak Dinarı'ndan 79.9 milyon dinara çıktı.

İşçi dayanışmasının en önemli göstergesi 1946'da Kerkük petrol kuyusunda gerçekleşti. İşçilerin sendika kurmak için izin talepleri reddedildi. Şirketin ücret artışı talebini de geri çevirmesi üzerine bir grev başlattılar. Polis, grevin 9. gününde saldırdı ve 10 işçiyi öldürüldü.

1948'de İngiltere ile imzalanan Portsmouth Liman Antlaşması'na karşı çok büyük kitlesel gösteriler yapıldı. Derinleşen yoksulluk ve hükümetin İngiltere'nin himayesi altında yaşama isteğine karşı olan öfke birleşti.

27 Ocak'ta Bağdat sokaklarında 400'den fazla insan öldürüldü, ama sonunda hükümet işbirliğinden vaz geçmek zorunda kaldı. Sonraki aylar Irak'ın çeşitli bölgelerinde derin bir kaos hakim oldu. Can alıcı olay Komünist Parti liderliğinde 3 bin petrol işçisi ve daire personelinin yaptıkları grevdi. İki buçuk hafta sonra hükümet ve IPC tüm yiyecek ve su teminini kesti. Komşu kentler yiyeceklerini grevdeki işçilerle paylaştılar. Daha sonra işçiler 250 km uzaktaki Bağdat'a yürümeyi kararlaştırdılar. İlk iki gün yol üstündeki küçük kasabalarda ağırlandılar, ama polis sonunda Fallujah yakınlarında grevcilere müdahale etti ve direnenleri tutukladı.

Derinleşen yoksulluğa, rejime ve İngiliz işbirlikçilerine karşı yönelen öfkenin ateşlediği toplumsal çıkışlar monarşinin son yıllarına damgasını vurdu. 1952 Mısır Devrimi'nden etkilenen Irak'ta toplam 40 kişinin öldürüldüğü yürüyüşler yapıldı. Britanya üslerinde, Basra ve Fao limanlarında kanlı şekilde bastırılan çatışmalar yaşandı. 1956 yine Mısır lideri Nasr'ın Süveyş Kanalı'nı ulusallaştırması ve Mısır'a düzenlenen İngiliz-Fransız-İsrail saldırılarının etkisiyle toplumsal sıçramalarının yaşandığı bir yıl oldu.

1958 Devrimi'nin zaferi 40'lar ve 50'lerin kitlesel radikalizasyonundan ayrı tutulduğunda anlamlandırılamaz. Albay Kasım liderliğindeki 'özgür subaylar'ın elde ettiği başarılar belirleyici bir rol oynadı. IKP etkisiyle monarşi feshedildi ve toprak sahiplerinin gücünü kırmak için toprak reformu programı uygulanmaya başladı.

IKP, illegal bir örgütken Irak tarihinin en büyük devrimci kitle hareketinin liderliği olarak çıktı. Hükümetin onu tanımamasına rağmen IKP ülkedeki en etkili güç olmaya devam etti. İlk sene 250 bin işçi sendikalara katıldı. Irak, ABD etkisindeki anti-sovyetik Bağdat Paktı'ndan çıktı. Ne var ki IKP'nin mücadeleyi Ortadoğu'nun büyük sosyal devriminin bir parçası olarak görmek yerine ulusalcılık sınırları içine hapsetmesi nedeniyle eleştirilmelidir.

Kasım, Şubat 1963'te sağ milliyetçi Baas Partisi tarafından devrildi. Bağdat'ın fakir bölgelerinden on binlerce insan devrimi korumak için sokağa döküldü. Ama Kasım onların destek talebini geri çevirdi. IKP'nin darbeye karşı silahlı bir mücadele organize etmesine rağmen Bağdat ve diğer şehirlerdeki çatışmalar bir kaç gün içinde bastırıldı. Ancak Baas yönetimi de kasım ayında kendi ordusu tarafından askeri bir darbeyle uzaklaştırıldı. 1965-68 dönemi askeri yönetimin Irak'ın ekonomiyi canlandıramayacağı ve Kürt sorununu çözemeyeceğini gösterdi.

Baas Partisi, askeri rejimin krize girdiği ve toplumsal direnişle karşılaşması üzerine 1968'de tekrar iktidarı ele aldı.

Baas liderliği IKP ve sosyalist düşüncelerin toplum üzerindeki etkisinin farkındaydı. 1972'de isteksizce de olsa Irak Petrol Şirketi sorunuyla yüzleşti ve şirketi kamulaştırdı. 1973'te toplumsal hassasiyeti yatıştırmak amacıyla, 1963'te binlerce üyesini katlettiği IKP ile ittifak kurdu.

Irak işçi sınıfı tarihi zengin mücadele ve organizasyon geleneğini gösteriyor. Elbette ki hareket Saddam Hüseyin'in çeşitli baskılarıyla ezildi. Ama BM'nin Saddam Hüseyin'in Baas rejimini güçlendiren ekonomik ambargoları da hareketi fazlasıyla zayıflattı. Saddam toplumsal muhalefetle devrilemeyecek kadar güçlü müydü?

Aynı söylemi liberaller İran Şahı'nın İran işçi sınıfı tarafından 79'da devrilmesinde de kullandılar. 79'da Sandanist Devrimi'nden önce Somoza Nikaraguası'nda, 89'da Çavuşesku Romanyası'nda yaptıkları gibi. Bu analiz her şeye rağmen rejimi devirecek ve toplumsal demokrasiyi yaratacak alternatif bir sosyal gücün var olduğunu gösteriyor.

Arap ve İslam dünyasındaki devrimciler gelecek aylar ve yıllar için emperyalizm ve siyonizme karşı mücadelelerini, stratejilerini planlarken Irak işçi sınıfı tarihinden can alıcı dersler çıkartmalıdırlar.

Antikapitalist; Sayı 25; Eylül 2003

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön