Güncelleme: 06.11.2006 |
|||
|
|
||||||||||||||||||||||||||||||||
ABD’yi Yenmek Mümkün Mü?Mezar-ı Şerif'teki parçalanmış yüzlerce Taliban askeri cesedi, ABD'nin sahip olduğu korkunç askeri gücü gösteriyordu. ABD savaş uçaklarının bombaladığı kalede 400 kişi ölmüş, sonrasında müttefik Kuzey İttifakı askerleri cesetler üzerinde tepinmişti. ABD, askeri gücünü arkasına alarak tüm dünyada yoksullara ekonomik bir yıkım sunuyor. ABD yönetimindeki bazı fanatikler, daha fazla güç peşindeler. ABD'de uluslararası politik danışmanlık yapan Zbigniew Brzezinsky, ABD'nin dünyada 'tek küresel güç' olarak kendisini koruması gerektiğini tartışıyor. Yaşadığımız koşullarda insanların ABD'yi "çıkarlarını dayatmak için istediği yere hiçbir muhalefetle karşılaşmadan girebilen yenilmez bir güç" olarak görmeleri şaşırtıcı değil. ABD dünyadaki en büyük askeri güç. Küresel askeri harcamaların 1/3'ünden fazlasını gerçekleştiriyor. Ancak ABD, isteklerini o kadar da kolay gerçekleştiremiyor. Soğuk savaştan tek süper güç olarak çıktı. Ancak çok daha istikrarsız bir dünyada yaşıyoruz. Soğuk savaş sırasındaki iki bloklu keskin bölünmüşlük ortadan kalktı. Yerine bölgesel güçlerin kendilerini askeri bir güç olarak ifade ettikleri sıcak savaşlar kaldı. ABD, küresel kontrolünü çeşitli ülkelerdeki politik ve askeri ittifaklardan oluşan bir ağ üzerinden sürdürüyor. Bu ağ içinde gerilimler var. Dünyanın geri kalan bölümünde kendisinin 'terörist devlet' olarak adlandırdığı, dayatmalarını kabul etmeyen ülkelerle karşı karşıya. Irak'ta CIA tarafından iktidara taşınmış Saddam Hüseyin 1990'a kadar ABD'nin has adamıydı. Ancak, ABD'nin diğer dostu Kuveyt'i işgal ederek çizgiyi aştı. Şimdi 'terörist devletlerin' başında Irak var. Sırbistan Başbakanı Slobodan Miloseviç de, 1990'da Kosova'da çizgiyi aşıncaya kadar Batının birlikte çalıştığı liderdi. ABD Miloseviç'in kendisine karşı koyuşuna Irak'ta olduğu gibi bombardıman uçaklarıyla yanıt verdi. ABD aynı zamanda Rusya ve Çin gibi rakip güçlerle uğraşmak zorunda. Rusya ekonomisinin çöküşünden bu yana ABD karşısında çok daha zayıf bir rakip. Ancak halen dünyanın ikinci en güçlü ordusuna ve nükleer silah deposuna sahip. Çin ile ABD arasındaki gerilim ABD'nin stratejik ittifakı Tayvan konusunda ve bir ABD ajan uçağının geçtiğimiz yıl başında Çin tarafından düşürülmesi ile ortaya çıkmıştı. ABD yöneticilerinin bir kısmı son 10 yıldaki gibi yüksek büyüme oranlarını devam ettirebilirse Çin'in kendileri için ciddi bir ekonomik tehlike olacağını ifade ediyorlar. ABD küresel hegemonyasını soğuk savaş dönemine göre çok daha zayıf bir ekonomik pozisyondan sürdürmeye çalışıyor. Halen dünyanın en büyük ekonomisi, ancak 2. Dünya Savaşı'ndan buyana oynadığı belirleyici rolünden geriye düşmüş durumda. 50 yıl önce en tepe noktasında dünya üretiminin % 50'sini gerçekleştiriyordu. Bugün bu rakam % 25'ler civarında. Rakipleri krizde olduğu için bugüne kadar ekonomik egemenliğini korudu. Ama şimdi, kendisi de ekonomik daralmayla karşı karşıya. Krizin derinliğini gösteren işaretlerden birisi, ABD uluslararası şirketlerinden biri olan ENRON hisse senetlerinin tarihindeki en büyük değer yitirmesi sonrası iflas bildiriminde bulunmasıydı. Japon ekonomisi durgunluk içinde ancak halen dünyada ikinci en büyük ekonomi ve ABD'nin en büyük rakibi. ABD aynı zamanda, Avrupa Birliği ekonomileriyle de rekabet etmek zorunda. Avrupa Birliği'nin ortak üretimi ABD'ye eşit. ABD, Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlara hakim konumda. Ancak, her şey her zaman kendi istediği gibi olmuyor. ABD, Avrupa Birliği ve Japonya arasında Dünya Ticaret Örgütü tarafından karar altına alınan ticari konuların kimin çıkarına olduğu üzerine çok sıcak çatışmalar yaşandı. Muz ticareti ABD ve Avrupa arasında ticari bir savaş olarak yaşandı. Gelecekte çelik gibi daha önemli mallar üzerine çatışmalar yaşanabilir. ABD dünya üzerindeki kontrolü tam sağlayamadığı için giderek daha fazla askeri çatışmalara sürükleniyor. Son yıllarda ABD askeri gücü Irak ve Kosova'da zaferi garantiledi. Ancak Saddam Hüseyin ve Slobodan Miloseviç'in yenilmesine yol açan sadece silah gücü değildi. Her ikisi de kendi insanları arasında güçlü bir desteğe sahip olmayan yozlaşmış baskıcı rejimlerin tepesinde oturuyorlardı. Miloseviç, on yıl boyunca kendi yönetimine karşı içerde yükselen bir muhalefetle karşı karşıyaydı. Saddam bir yandan kendi insanlarına saldırırken diğer yandan da Ortadoğu'da ABD iktidarına karşı muhalefetin simgesi haline gelen İran'a savaş açmıştı. Sırbistan'a ve Irak'a atılan ABD bombaları her iki ülkenin insanlarını da kızdırdı. Ancak insanlar bu rejimleri savunmak için ayaklanmadılar. Saddam Hüseyin daha geniş kesimleri mücadeleye katabilseydi, Irak ABD'yi yenebilirdi. Bunun için ABD'nin bölgedeki anahtar ittifaklarından biri olan Mısır gibi ülkelerin yoksullarına ayaklanma ve kendi yozlaşmış yöneticilerini devirmeleri için çağrıda bulunması gerekiyordu. Ancak Saddam, kendisini de devirebilecek olan güçlerin önünü açmayı reddetti. Böylece, Saddam Hüseyin'in kontrol edebildiği düzenli orduyla ABD güçleri ve bombardıman uçakları arasında bir savaş yaşandı. Bu savaşı ABD'nin kazanmasında şaşıracak bir şey yok. ABD, düşman popüler bir desteğe sahip olduğunda çok daha güçlü bir muhalefetle karşı karşıya kalıyor. Vietnam'da ulusal kurtuluş için mücadele eden bir köylü gerilla ordusu ile karşı karşıya kaldı. Bu ordu, Fransa ve Japonya gibi sömürgecilere karşı savaşta eğitilmişlerdi. Vietnamlılar, ABD'yi de defetmekte kararlıydılar. Bu durum, ABD'nin nüfusun tümüyle karşı karşıya kalmasına neden oldu. Vietnam askerleri ABD askerlerine karşı bir saldırı gerçekleştirdiğinde yerli insanların köylerinde saklanabiliyorlardı. ABD yükselen mücadeleyi ezebilmek için Vietnamlı sivillere karşı şiddetini artırdı. ABD uçakları Vietnam'a 8 milyon tondan fazla bomba attı ancak Vietnamlılar savaşmaya devam etti. Bu direniş dünyanın her tarafında ezilmekte olan insanlar için bir umut oldu. Küçük bir köylü ordusu ekonomik ve askeri olarak çok güçlü olan ABD'yi yenebilirdi. ABD'nin içinde hükümetin savaşı sonlandırmasına neden olacak güçlü bir savaş karşıtı hareket gelişti. ABD yönetici sınıfı 1975'ten bu yana 'Vietnam Sendromu' hayaleti ile birlikte yaşadı. Askeri olarak çok sayıda can kaybına neden olacak savaşlara girmek istemiyordu. Bu nedenle Nikaragua gibi küçük bir ülke bile 10 yıl boyunca ABD'nin saldırgan politikalarına karşı direnebildi. ABD kontra ölüm timleri kullanırken, üniformalı askerlerini doğrudan gönderme güvenine sahip değildi. Küba'ya karşı 40 yıl boyunca ekonomik ablukadan öteye gidemedi. ABD'nin en güçlü askeri ittifakı İsrail 1982'de Lübnan'ı işgal ettikten sonra ülkedeki genel direniş sonucu oradan çıkmak zorunda kaldı. ABD yöneticileri hala üstün askeri gücün kazanmak için yetmeyeceği bir genel direniş hareketiyle karşılaşmaktan korkuyor. Afganistan savaşı Suudi Arabistan, Mısır ve diğer ülkelerde yaşayan büyük kitleler arasında gerilimi arttırdı. Bu baskıcı ve pislik rejimlerden birisine karşı gelişecek olan genel bir isyan tüm bölgede benzer koşullarda yaşayan milyonlar için kıvılcım olabilir. Gelişmiş kapitalist ülkelerden birinde gelişecek olan isyan ABD emperyalizmine karşı direnişin derinleşmesine olanak sağlayacaktır. ABD dünyanın en üstün ekonomik ve askeri gücü olabilir ama bütün dünyada büyük kitlelerin bağrına öfke tohumları eken ve güç odaklarının kendileri için daha fazla pay almak amacıyla düşmanca rekabet ettiği bir sistemin tepesinde oturuyor. Küresel kapitalist çıkarların bir numaralı savunucusu ABD emperyalizminin yıkımına yol açacak gücün ortaya çıkışını sağlayacak şey de bu durumun kendisi. Antikapitalist; Sayı 13; Ocak 2002
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||