Güncelleme: 14.11.2006 |
|||
|
|
||||||||||||||||||||||||||||||||
Terör Nedir?Hepimiz günlük hayatımızda "terör" sözcüğüyle şu ya da
bu şekilde karşılaşmışızdır. Televizyonda, aile içinde, okulumuzda veya
işyerimizde bazı olaylara terör adı yakıştırılmış, lanetlenmiştir. Peki
nedir bir olayın terör olarak nitelendirilmesini sağlayan? Uygulanan şiddet
mi? Eğer öyle olsa devletin bütün polisleri terörist olurdu değil mi?
Şiddeti uygulama yöntemi veya düzeyi mi? Yoksa şiddetin kimin tarafından
ve kime yönelik olarak uygulandığı mı? Tarihe şöyle bir göz attığımızda bir olayın terör olarak adlandırılmasının şiddetin kimin tarafından, kime karşı uyguladığına bağlı olarak değiştiğini görüyoruz. Bu konuda Rosa Luxemburg'un şu sözleri yeterince açıklayıcı: "Eğer 'özgür bir yurttaş' bir başkası tarafından, arzusu dışında tutulur ve bir süre için hapsedilirse, herkesin derhal anlayacağı üzere, bir şiddet hareketine başvurulmuştur. Ancak, Ceza Kanunu olarak bilinen kanuna uygun olarak harekete geçilir ve ilgililer hapsedilirse, her şey barışçıl ve meşru bir biçime girer. Eğer adamın biri, başkaları tarafından arkadaşlarını öldürmeye zorlanırsa, o zaman ortada açıkça bir şiddet hareketi var demektir. Ancak, bu zorlanışın adı 'askeri hizmet' olduğu sürece, iyi yurttaş, her şeyin tam anlamıyla meşru ve gerekli olduğu fikri ile teselli edilir. Eğer bir yurttaş, isteğine rağmen, bir başkası tarafından mülkiyetinin ya da kazancının bir kısmından yoksun bırakılırsa, açıkça görülür ki, ortada bir şiddet hareketi vardır. Fakat bu usulün adı 'dolaylı vergi' olursa, o zaman her şey haklıdır. Başka bir deyişle, bize burjuva maskesi arkasında sunulan meşruiyet, egemen sınıf tarafından uyulması zorunlu bir ölçü olarak ortaya konmuş, bir sınıfın şiddet hareketinden başka bir şey değildir." Toplumda ekonomik egemenliğe ve dolayısıyla fikirsel egemenliğe sahip olanlar kendi egemenliklerine engel olacak veya sorgulatacak her türlü eyleme terörizm suçlamasını yapmakta çok başarılıdırlar. Sırtlarından geçindikleri kitleye sanki bu durumu onların da ortak bir sorunu gibi gösterme çabasından eksik kalmazlar. Egemen sınıfın kendi sistemini devam ettirmek için şiddet aracı olarak kullandığı devlet bile bu çerçevede yurttaşları koruma perdesi altında yerini alır. Tabii ki diğer yaşananlarda bu açıdan hızlıca aklanıverir. Artık asıl şiddet uygulayanlar, kendinden çalınan zenginliğin bir kısmını geri almak için eylem yapan, egemen sınıfın-pardon devletin istikrarını bozan işçilerdir, onlara copla saldıran polis değil. Terörist olan yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan ayrılmamak ve hayatta kalmak için mücadele eden Kızılderililerdir; masum vatandaşlarını bu "vahşilerden" korumaya çalışan Amerikan devleti değil. Suçlu İngiltere'nin kendi ayaklarına kadar getirdiği "uygarlığı" anlamayıp, insanca yaşam için ayaklanan Hindistan halkıdır. Suçlu IMF'nin dünyayı her geçen gün barbarlığa doğru itmesine ses çıkaran, bunu durdurmaya çalışanlardır. Teröristler, saldıran faşistlerden kendilerini korumaya ve onları durdurmaya çalışan gençlerdir. Terörü yaratan, MHP'nin mecliste ve sokakta kendinden farklı düşünenlere saldırısı değil buna karşı tutum alanlardır. Suçluyu bulmak için, artan enflasyona rağmen kendilerine yüzde 0'lık zammı dayatan Çiller'in terörist ilan ettiği grevcilere bakmak gerekir. Düşünsenize, etrafınızda ne kadar çok 80 öncesinin karanlık bir terör ortamı olduğundan bahsediliyor. 80 darbesi, 49 kişiyi idam ederek, 171 kişiyi işkencede öldürerek, 30 bin kişinin işten atılmasını sağlayarak, 14 bin kişiyi vatandaşlıktan atarak, 23 bin 667 derneği kapatarak, 9400 kamu görevlisini işten atarak- sürerek ve hatta 49 ton gazete, dergi ve kitabı sakıncalı deyip imha ederek bizi bu terörden kurtarmıştır. Bir noktanın gözden kaçmasına izin vermeyelim, eylemlerimizi, grevlerimizi yasaklayanlar, sendikalarımızın kapısına kilit vuranlar varolan terör ortamını mı dağıtmaya çalışıyordu. Bizim her türlü demokratik hakkımız "aman fazla demokratik olmasın, sonra terör çıkar" diyenlerce kısıtlanırken; sermayedarlar kendi programlarını uygulamaya devam ediyor. Bu açıdan baktığımızda asıl teröristin kapitalizmin yarattığı barbarlığa karşı iyileştirmeler ve hatta kökten dönüşüm isteyip mücadele edenlerin değil, onları durdurmak için her türlü demokratik hakkı bir anda çöpe atanlar olduğunu görürüz. Kapitalizm ilk ortaya çıkışından bu yana kendini meşrulaştırmak için yeni ideolojiler, yasalar ve kurumlar yarattı. Bunlar kapalı kapılar ardında sermayedarlar için çalıştıkları halde varolma sebeplerinin toplumun genelinin ihtiyacı olduğunu anlattılar. Aslında kendi çıkarlarına yönelik olan saldırıları toplumun geneline yapılan saldırılar olarak gösterdiler. Mesela son cezaevleri operasyonuyla devlet, sermayenin iktidarına hayır diyen ve bunun için örgütlenen, eylemler yapan devrimcileri "terörist" ilan etti. Oysaki bu insanların daha güzel bir dünya yaratma çabası sonucu oluşan eylemleri toplumun çoğunluğuna değil sadece bir grup ayrıcalıklı insana yönelmiş bir saldırıydı. Ama egemenler kozlarını iyi oynadılar, topluma bu devrimcilerin kendi devletlerine saldıran teröristler olduğunu anlatıp baskılarını meşrulaştırdılar. 12 Eylül döneminde de böyle olmamış mıydı? Yapılan bütün grevler, eylemler yasadışı ilan edilirken Kenan Evren de cinayetlerini aklamadı mı? Devlet her terör olayından bahsedip bizden kendisini savunmamızı istediğinde durup şöyle bir düşünmek gerekiyor. Her böylesi durum bize "asıl terörist kim" sorusunu sordurmalı. Devlet OHAL bölgesinde halkı terörden korumak adına binlerce köyü boşalttı, bölgedeki baskıyı arttırdı, gözaltında işkenceler yaptı. Cezaevleri operasyonundan sonra Kızılay'da kahveleri basarak terörist avına çıkan, sokakta her bulduğu genci toplayarak oluşabilecek bir mücadeleyi engellemeye çalışanların nasıl özgürlüklerimize ve haklarımıza toptan bir saldırı gerçekleştirdiklerini iyi anlamak gerek. Bu "terörist avı"ndan sonra hegemonyasını arttıran devletin basın açıklaması yapmaya çalışan kamu emekçilerini de göz altına aldığını unutmayalım. Bütün bunlardan sonra teröristlere karşı bizi koruyan devlet maskesi ne kadar inandırıcı? Rosa'nın şu sözü önemli:"bize yasalar olarak sunulan şey aslında egemen sınıfın zorudur, şiddetidir". Asıl terörist, işçilerin ürettiklerinden çalıp "kâr" diye ortalıkta dolaşan, büyük çoğunluğu barbarlık koşullarında yaşamaya iten, kendilerine direnenlere de terörist gömleği giydiren egemen sınıftır. Antikapitalist; Sayı 5; Şubat 2001
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||