Güncelleme:
12.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara



(Aşağıda, Antikapitalist’te değişik zamanlarda yayımlanan iki yazı ve iki makaleyi okuyacaksınız)

Homofobi ve Transfobiye Karşı Birleşelim!

Geçtiğimiz haftalarda Eşcinsel Onur Haftası nedeniyle Lambda'nın düzenlediği etkinlikler, Türkiye tarihinde ilk kez yapılan ve grubumuzun da katıldığı eşcinsel onur yürüyüşünün gerçekleşmesiyle son buldu. Bu yürüyüş, birçok eşcinselin güven kazanmasını, özgürleşme açısından birşeyler yapılabileceğine olan inancının artmasını ve özgürleşme hareketinin Türkiye ayağının güven tazelemesini sağladı.

Ancak kapitalizmden beslenen yoz kültür, eşcinsellere yönelik şiddet ve ayrımcılığın her alanda artmasını ve meşrulaştırılmasını Türkiye dahil birçok ülkede beraberinde getiriyor. Geçtiğimiz günlerde bir tv programına katılan İstanbul Valisi Muammer Güler yaptığı konuşmada, halkı travesti ve transeksüellere karşı açtığı mücadelede yanına çağırdığını ifade etti. Sonrasında birçok travesti ve transeksüele karşı yapılan operasyonu TGRT, "travesti kepazeliğine son" başlığıyla haber ederek, olayın meşrulaştırılmasına katkı sağlamaya çalıştı ve kendi kepazeliğini başarılı bir şekilde sergiledi. TGRT kepazeliğini protesto etmek amacıyla bir grup, televizyon binası önünde toplandı.

Valinin hedef göstermeleri sonucunda, ayrıca, 18 Temmuz gecesi bir grup travesti pompalı tüfekle saldırıya uğradı. 4'ü ağır olmak üzere toplam 10 kişi yaralanarak hastaneye kaldırıldı.

Olaylar karşısında Lambda'da basın açıklaması düzenleyen bir grup travesti ve transeksüel, olayları ayrıntılandırarak bir polisin, "annemin üzerine yemin ederim ki hepinizin kökünü kazıyacağız" dediğini belirtti. Gözaltına alındıklarını ve sonrasında savcıya çıkartıldıklarını belirten travestiler, alenen hayasızca harekette bulunmaktan 520.138.000 TL, teşhircilikten 86.696.378 TL para cezasına çarptırıldıklarını ifade ettiler. Ankara'da da benzer durumların olduğu, kurulan "balyoz ekibi" olarak adlandırılan bir ekiple gözaltıların ve şiddetin arttığı biliniyor.

Homofobik-hetero-cinsiyetçi şiddet, kendisini kapitalist eğlence kültürü içinde de var ediyor. Son zamanlarda başta medyada olmak üzere sık sık birçok alanda duymak zorunda kaldığımız taşfırın erkeği-light erkeği geyiği, bir şaklabanın son derece cinsiyetçi, kadınları ve eşcinselleri aşağılayan ve absürd sözler içeren şarkısıyla müzik alanında da kendisini ifade ediyor. Hatta bunun için Trabzon'da yarışmalar düzenleniyor ve hiç de tesadüfi olmayan bir şekilde futbol federasyonu başkanı yılın taş fırın erkeği seçiliyor ve cinsiyetçi şiddet futbola kadar uzanarak beslenebildiği bütün alanlara -aile, din, gelenekler, eğitim, siyaset gibi- giriyor. Kapitalist kurumlar, şiddetle -karşılıklı- beslenerek ayrımcılığı yaratıyor ve böylece kendi varlıklarını sağlıklı bir şekilde devam ettiriyor.

Uluslararası alanda da devam eden sınıf ayrımı kökenli homofobik zihniyet, Hollanda, Kanada ve Belçika gibi ülkelerin "hemcinsler arası evlilikleri" resmileştirmesinin ardından Vatikan devletinin 1 Ağustos günü eşcinsel evliliklere ve devlet yardımına dayalı yaşam birlikteliklerine karşı "evrensel savaş" ilan ettiğini açıklamasıyla örneklendi.

NE YAPACAĞIZ?

Her gün yeni bir haber, yeni bir homofobik, transfobik vak'a, her gün şiddet, her gün ayrımcılık! Sistem, kimliğimizden sıkılıyor, istemiyor veya kendi yararına konumlandırmaya çalışıyor. Bizi heteroseksüel maskesi takmaya ve o maskeyle yaşamaya zorluyor. Bizi küfür nesnesi olarak görüyor. Travestilere zorunlu seks işçiliği dayatıyor, kamusal alanda hiçbir özgürlük alanı açmıyor ve onları kendi zihniyetiyle yargılıyor, katlediyor. Heteroseksüel-eşcinsel ayrımını besliyor, meşrulaştırıyor, okullarında, fabrikalarında, köylerinde, metropollerinde, sokaklarında.. Peki ya ne yapacağız? Eşcinsellere dayatılan zorunlu heteroseksüelliği, travestilere dayatılan zorunlu seks işçiliğini kabul edemeyiz. Zorunlu seks işçiliği ve zorunlu heteroseksüellik insanlık suçudur! Ve biz bu suçu işleyen ve binlerce eşcinselin,travestinin ve transeksüelin ağır psikolojik problemler yaşamasına, öldürülmesine, katledilmesine, abluka altına alınmasına sebep olan katili biliyoruz! Katil kapitalizmdir! Ve ne yazık ki, katilimizin suçları sadece bunlarla sınırlı değil! Örneğin yılda 40 milyon insanın açlık ve yetersiz beslenmenin sebep olduğu hastalıklardan dolayı ölmesine, milyonlarca işçinin çok düşük ücretlerde çalıştırılarak sömürülmesine, Arjantin'deki insanların fare yiyebilecek derecede aç kalmasına, işsizliğe sebep olan suçlar da aynı katile ait. Öyleyse hepimizin hayatını bok eden, bizi bölerek, ayırarak geçimini sürdüren bu katil sisteme karşı mücadele etmeliyiz. Ancak sistemin böl-yönet taktiğiyle bizi birbirimize düşman kesilmemizi istediğini ve bu şekilde asıl düşmanın kendisi olduğunu unutturmaya çalıştığını bilerek ve birleşerek! Kürt, Ermeni, Rum, Alevi, Sünni, eşcinsel, travesti-transeksüel, siyah, beyaz, Türk, Laz, Çerkes, Çingene, Arap, Suryani, Müslüman, Hristiyan, Yahudi, ateist.. Hepimiz kardeşiz ve hepimizin problemlerinin kaynağı aynı boklu sistem.. Öyleyse birbirimize karşı mücadele etmekten birbirimizi düşman bellemekten vazgeçmeli, ayrımcılığı yaratanlara karşı, bütün etnik, kültürel ve cinsel renklilikleri yok ederek bizi birbirimize benzetmeye çalışan bu sisteme karşı beraber mücadele edelim. Bu noktada küresel direniş hareketinden örnekler almalı ve küresel kapitalizme, cinsiyetçiliğe, homofobiye, doğa katliamlarına, ekolojik bozukluklara, yöneticilere, savaşa, emperyalizme, işgalcilere, ırkçılığa, AIDS'e, paranın saltanatına, hiyerarşiye, haramilere, efendilere, tek tipçilere, Bush denyosuna ve o denyo gibi başka denyolara karşı mücadele verenlerin, başka bir dünya isteyenlerin mücadelesinin Türkiye'deki yerel ayağını oluşturmak için beraber çalışmalıyız, beraber çalışmalıyız diyorum, çünkü biliyorum ki;

Birimiz dahi özgür olmadan, hiçbirimiz özgür o-la-ma-ya-cak!

Antikapitalist; Sayı 25; Eylül 2003

“Lezbiyen ve Geylerin Sorunları ve Toplumsal Barış İçin Çözüm Arayışları Sempozyumu”

Türkiye Eşcinsel Hareketi

23 ve 24 Mayıs 2003 Tarihlerinde Kaos GL tarafından düzenlenen ve birçok akademisyenin, gazetecinin ve eşcinsel aktivistlerin katıldığı "Lezbiyen ve Geylerin Sorunları ve Toplumsal Barış İçin Çözüm Arayışları" başlıklı sempozyum, Türkiye Eşcinsel Hareketin geldiği ileri noktayı işaret ederken, hareketin kendi içinde yaşadığı sorunları da tartışabilme olanağı sundu. Uluslarası katılımcıları da olan sempozyuma İngiltere'den sendikacı Kürşat Kahramanoğlu ve AB İngiltere parlementeri Michael Cashman da katıldı. Türkiyenin eşcinsel haklarını sağlaması konusunda yasalar çıkarması için girişimlerde bulunduğunu ve bulunacağını ifade eden parlementer, TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nda hiç gey veya lezbiyen olmadığını ve bu sorunun giderilmesi gerektiğini vurgulayarak komisyonu MGK'ye benzetti. Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e de eşcinsel haklarını sağlaması için çalışacağını belirten ve aynı zamanda İngiltere İşçi Partisi üyesi olan Cashman, İngiltere Eşcinsel Hareketi içerisinde yaşadığı deneyimlerini anlatarak, Türkiye Eşcinsel Hareketi'ne, izleyeceği yol ve sorunları giderme konusunda katkılar sağladı. Sendikalar ve gey-lezbiyen üyeler konulu ayrı bir oturumun olduğu sempozyumda, sendikalarda gey-lezbiyen üyelerin bulunup bulunmamasının yarattığı durumlar üzerinde duruldu ve eksikliklerin ve çözümlerin nasıl giderilip geliştirilebileceği tartışıldı. Pazartesi dergisi yazarlarından, sosyalist feminist haraketin aktivistlerinden Ayşe Düzkan, eşcinsellerin açığa çıkması açısından tabir edilen "coming out the closet" (dolaptan çıkmak) deyimini, "dolaptan çıkmak yetmez, bu sadece reform sayılabilir ve sorunu tam anlamıyla ortadan kaldırmaz, devrimciler dolabı ortaya çıkaran sebepleri tespit ederek, bunlara karşı mücadele edilmelidir" diyerek sosyalistlerin eşcinsellere yönelik uygulanan ayrımcılık ve şiddetin kökenlerine inerek, buna karşı mücadele vermesi gerektiğini işaret etti. Katılımın 100-150 civarında değiştiği sempozyum, daha sonra benzer gey ve lezbiyenlerle ilgili etkinliklerin yapılması gerektiği ışığında bitirildi.

Sosyalistler ve Eşcinseller

Bilinmelidir ki, bölünen bir halk, işçi sınıfı daha kolay yönetilir, toplumsal zenginliği elinde bulunduran kapitalist sınıf, yönetimini daha etkin bir şekilde dayatır. Halkı Türk-Kürt, kadın-erkek, Alevi-Sunni, eşcinsel-heteroseksüel diye böler ve bu bölünmede medya, din, eğitim, kültür, gelenekler gibi toplumsal yapıyı inşa eden olgular üzerinde etkinlik gösterir.

Eşcinsellerin kurtuluşu da, bu kurumlara yönelik mücadele etmekten öte, bu kurumların yıkılıp dönüşebileceği ve toplumsal barışın sağlanabileceği bir toplumsal düzen, ekonomiyi ve dolayısıyla diğer kurumların da yapısı ve işlevini belirleyen kapitalist azınlık olan yönetici sınıfın iktidarlarının ellerinden alınmasıyla ve iktidarın topluma mal edilmesiyle, yani sosyalizmle mümkün kılınacaktır. Bu noktada Ekim Devrimi eşcinsellere yönelik şiddet ve ayrımcılığın nasıl kırılabileceği noktasında bize ışık tutmaktadır. Çağına göre oldukça ileri sayılabilecek düzeyde gey ve lezbiyenlerin özgürlüğünü koruyan ve sağlayan yasaların çıkarılması sosyalizmin özünden kaynaklanan bir durumdur. Bu sayede Rusya'da yaşayan lezbiyen ve geyler cinsel edimden öte bir yaşam anlayışına sahip olduklarını ifade edebilmiş, toplumsal yaşam alanı bulabilmiş ve kamuoyunda özgürlükler ve haklar elde edebilmişlerdir. (Ancak Sovyetler'in karşı devrime yenilmesinden sonra Stalin iktidarında tüm eşcinsellerin hak ve özgürlükleri ellerinden alınarak yenilgiye uğratılmıştır, aile fetişizmi tüm kurumlara yansıtılmıştır ve birçok gey cinsel yönelimlerinden ötürü ölümle cezalandırılmıştır. Stalin'in uygulamalarını ve politikalarını savunan günümüzdeki Stalinistler de eşcinselliği kapitalizmin bir artık ürünü olarak değerlendirme gibi vahim bir ideolojik problemle karşı karşıyadırlar) Sosyalizmle birlikte oluşacak özgür, eşitlikçi ve paylaşımcı kültürle homofobik ve heteroseksist yapı ve toplumsal darkafalılık da ortadan kalkacaktır, sadece eşcinsellere uygulanan baskılar değil tüm ezilenlere sahip çıkılarak uygulanan baskıları yaratan koşullar ortadan kalkacaktır, yani ezilenlerin şöleni olacaktır.

Mücadelemiz ezilenlere sahip çıkan devrimci bir işçi partisiyle başarıya ulaşacaktır. Bu nedenle hepimiz böylesi bir örgütlenmeye katkı sunmalıyız. Eşcinsellere yönelik ayrımcılık ve şiddet, heteroseksist toplum yapısı ve hegomonik erkeklik ancak sosyalizmle kırılabilir ve unutulmamalıdır ki eşcinsellerin özgürlüğü heteroseksüelleri de özgürleştirecektir.

Antikapitalist; Sayı 24; Haziran 2003

Portre: Batman’da eşcinsel olmak
Serhat’la Röportajı yapan: Abbas Şahin (Veysi’ye katkıları için teşekkür ederiz…)

Eşcinselliğini ne zaman ve nasıl keşfettin?
Eşcinselliğimin çok küçük yaşlarda bile farkındaydım. Erkeklerden hoşlanıyordum ama isim koyamıyordum. Hep erkeklere ilgim vardı. Hiç bir zaman bir kadın vücudu bana çekici gelmedi. Küçükken en büyük korkum, bir gün bir kadınla evlenme mecburiyetinde kalıp hayatımı sürdürmekti. Ben erkekleri seviyordum. Ama çevremde hep erkek kadın ilişkileri vardı. Eşcinsel birliktelik örneği yoktu. Kadın kadına, ve erkek erkeğe yasak, günah, cehennemlik ilişkiler diye anlatılırdı bize. Bu söylentiler yıllarca psikolojimi bozdu.

Eşcinsel kimliğinle ilgili neler hissettin?

Çok tuhaf oluyordum. Kendime lanet ediyordum. Sırf eşcinsel olduğum için defalarca intihar girişiminde bulundum. 17 yaşındayken benden bir yaş küçük sevgilim vardı.Fırsat buldukça birlikte oluyorduk. Birlikte olduktan sonra tövbe edip, bir daha birlikte olmayacağımıza söz verip ayrılıyorduk. Yine bir araya geldiğimizde yine ilişkimiz oluyordu. Bu iki yıl boyunca sürdü. Ama birbirimizi çok seviyorduk. Ne İslam dini, ne Kuran-ı Kerim , ne de ettiğimiz yeminler aşkımıza engel olabildi. Bu ilişkiyi yaşarken de kendimi kabullenmiyordum. Artık Batman'da yaşamak bana çok ağır geliyordu. Tam olarak Pembe Üçgen grubuyla tanışırken kendimi kabul ettim.

Çevrene nasıl açıldın, ilk kiminle ya da kimlerle paylaştın?

İzmir'den dönmeden 15 gün önce eniştemi arayıp eşcinsel olduğumu söyledim. Hiç beklemediğim bir tepkiyle karşılaştım. “Bu senin hayatın, istediğin gibi yaşayabilirsin” dedi. Aslında ben de ondan olumsuz bir şeyler beklemiyordum. Batman'a geldiğimde anneme ve kardeşlerime söyledim.Söylememle birlikte kavgalar başladı. Annem hocalara gidip durumumu anlatıyordu. Hocalar da bunu günah, İslam dinine aykırı, şeytana tapan insanlar diye anlatıyordu.Bunun üstüne annemle olan ilişkilerim tamamıyla koptu. Kardeşlerimi sürekli eşcinsellik konusunda bilgilendiriyordum.Tartışmalar ve evden kovulmalar 2 yıl sürdü. Beni hayatımın hiç bir alanında yalnız bırakmayan eniştemle ailemin 2 yıllık mücadelesinden sonra ailem beni kabullendi. Çevrem daha hoşgörülü olmaya başladı. Bunun bedelini sadece ben ödemedim eniştemde en az benim kadar hor görüldü. Ama beni hiç bir zaman yalnız bırakmadı.

Daha önce yayınlanan röportajlarından sonra çevre, aile, arkadaş tepkileri nasıldı?

Daha önce Ülkede Özgür Gündem ( 07 haziran 2004 ) ve Birgün ( 15 kasım 2004 ) gazetelerinde röportajım yayımlandı.Gündem’de yayımlanan röportajımdan sonra hayatım bir anda kabusa döndü. Ailemin inanılmaz baskısı vardı ve her an Batman’dan ayrılabilirdim. Ailem bana baskı yaparken çevrem aileme baskı yapıyordu tam bir çıkmazdaydık oysa ben Batman’da yaşamak istiyordum çevrede dedikodular ve aşağılamalar arttı. Zaten röportaj vermeden öncede ben kendimi gizlemiyordum. o dönem hayatımın en zor dönemlerinden biriydi. Çevre cinsel kimliğimi dört duvar arasında gizli yaşadığım sürece beni kabullenirdi. Oysa cinsel kimliğim kişiliğimin bir parçası ve bunu çok da gizleme gereği duymuyordum. Zaten toplumun da bizlerden beklediği bu; sen eşcinselsin, yasak bir kimliğin var bunu gizli yaşadığın sürece biz seni kabulleniriz. Ama ben eşcinselim dediğinde toplum sana karşı cephe oluşturuyor. Ve dışlıyor. Verdiğim röportajda insanların en büyük tepkisi sen neden cinsel kimliğini ön plana çıkarıyorsun demek oldu. Ben bu toplumda o kadar sorun yaşarken, dışlanıp aşağılanırken, insanlar hep işin magazin tarafını ele almaya çalıştılar.Eğer ben eşcinsel olarak dışlanıyorsam, bu bireysel bir sorun değil, toplumsal bir sorun olduğunu, benim de bir farklılığımın olmadığını, uzaydan gelmediğimi, nefes alıp verebildiğimi, bir Kürt gencinin de eşcinsel olabileceğini anlatmaya çalıştım. İnsanlar bunları görmezden geldiler. Eşcinselliğin sadece Batılılara ve burjuva kesime ait olduğunu düşünüyorlardı.

Diğer eşcinsellerle nasıl tanıştın?

Diğer Batman'lı eşcinsellerle internet aracılığıyla tanıştım. Zaten gazetedeki röportajımdan sonra yanıma gelip eşcinsel olduğunu açıklayanlar da oldu.Geçen sene iki tane efemine genç yolda yürürken yanlarına gidip onlarla konuştum. Hala görüşüyoruz. Bir arada olunca acılarımız hafifliyor. Eksik yanlarımızı paylaşarak gideriyoruz.Yalnız olmadığımızı görüyoruz. Çünkü yıllarca sadece kendimizin eşcinsel olduğunu, bizim dışımızda eşcinsellerin olmadığını düşünüyorduk.

Eşcinsel ilişkiler üzerine ne düşünüyorsun?

Herkesin cinsel hayatı kendine göre değişiyor bu soruyu kendi açımdan cevaplayabilirim. Hala insanlar eşcinseller nasıl sevişiyor hanginiz aktif hanginiz pasifsiniz gibi sorular soruyorlar. Ben de bir insan gibi sevişiyorum yani havada sevişmiyorum, uzayda da sevişmiyorum dikenler üstünde de sevişmiyorum farklı olan tek şey partnerimin hemcinsim olması. Ben kendimi aktif veya pasif olarak değerlendirmiyorum Bu bana çok ters. Yatakta erkek rolü kadın rolü diye bir şeyde yok yani bir şeyin bir yere girmesi gerekmiyor. İnsanlara cinsel obje gözüyle bakmıyorum. Karakterli ve kişilikli olması benim için ön planda, zaten düşünce olarak birbirinizi anlayıp saygı gösterebiliyorsanız fiziksel görünüme pek önem vermiyorsunuz.

Eşcinsel örgütlerle iletişimin var mı?

Pembe üçgenle İzmir’deyken tanıştım. Çok tesadüfen olmuştu. Konak’ta bir geyle tanıştım biraz sohbet ettikten sonra İzmir Eşcinsel Pembe Üçgen diye bir gruptan bahsetti. Beni hemen onlarla tanıştırmasını istedim. O dönem eşcinselliğimi kabul etmiyordum. Pembe Üçgen Grubu bana ilaç gibi gelmişti.Çünkü ilk defa o kadar gey ve lezbiyeni bir arada görmüştüm. Yalnız olmadığımı anladım.Grup sayesinde Lambda ve Kaos'tan haberdar oldum. Çok sonra Lambda ve Kaos'a gittim.Batman'da Kaos GL dağıtımcısıyım. Lambda ile hala iletişimim var. Lambda'nın eşcinsel danışma hattı çıkartmalarını şehrin işlek caddelerinde duvarlara, otobüs duraklarına, yapıştırıyorum. Bu hat Batman'lı gizli ve kendini kabullenmeyen, yanlış ve yalnız olduğunu düşünen eşcinseller için çok önemli.Diğer eşcinsel örgütlerini biliyorum ama iletişimim yok Batman'lı eşcinsel arkadaşlarımın çoğu eşcinsel örgütlerinde haberleri yok. Anlattığımda ise bir kez daha görüyoruz yalnız olmadığımızı. Lambda ve Kaos'un varlığı bizlere müthiş cesaret veriyor. Geçen yaz Devrimci Eşcinsel Hareket kuruldu.Kendimizi DEH'e daha yakın görüyoruz.Türkiye'de eşcinsel örgütler toplumsal cinsiyetçiliği özgürleştirme mücadelesi verirken, DEH hem toplumsal cinsiyetçiliği özgürleştirmek hem de Kürt sorununa demokratik çözümler getirmek için mücadele veriyor. Biz hem etnik hem de cinsel kimliğimizi özgürleştirme mücadelesi veriyoruz

Kürt bölgelerinde eşcinsellerin durumu ne?

Kürdistan'da 10 - 15 yıl öncesine kadar Hizbullah adında bir grubun, okullarda kız ve erkek öğrencilerin bile birlikte okul bahçesinde dolaşmasını yasakladığı ve bir çok okulda kız öğrencilerin dövüldüğü bir coğrafyada yaşadık. Bugün kendi cinsel kimliğimizle belli bir kesim tarafından ne kadar dışlanıyor olsak da, cinsel kimliğimiz olan gerçekliğimiz toplumun belli bir çoğunluğu tarafından kabul görüyor. Bu toplumun bizi kabul etmesinin kesinlikle Kürt Özgürlük Hareketinin ve ona öncülük eden sayın Öcalan'ın yaratmak istediği sosyal birey, ve sosyal toplumun emeği ve verdiği mücadelesidir. Biz kimliğimizle belli bir yere kadar baskı gördük. Zaten bu ilk aşama bizler için biraz zor oldu. Medyada yansıtıldığı gibi bölgede kurumsallaşmış bir feodalizm yok. Sadece feodalizmin kalıntıları var. 25 yıllık Kürdistan Özgürlük Mücadelesi feodalizmi yıkmaya çalışıyordu. Devlet feodalizmi ayakta tutmaya çalışan aşiretleri beslerken, Pkk 25 yıl önce buna dur demişti. 25 yıl öncesinde bir eşcinsel kendini var edemezdi.Eğer ben bugün kendi cinsel kimliğimle biliniyorsam bu benim cesaretimden değildir. Öcalan'ın yaratmak istediği yaşamı,özgürlüğü, ve hayat felsefesinden cesaret alıyorum ben bugün Isparta'da yaşamış olsaydım kendimi var edemezdim kabul görülmezdim. Çünkü Kürt halkı devlet ve medya tarafından öteki kalıba sokulup ötekileştirildi. Farklı lanse edildi.Sistem Kürtleri öldürüp ezerken, Kürtler farklılıkları kabullendi. Batman'da karısını öldüren bir adamı, medya namus cinayeti diye haber yaparken , Antalya'da karısını öldüren bir adamı, kıskanç koca eşini öldürdü diye haber yapıyor.

Siyasal partilerin, sivil toplum örgütlerinin, yerel yönetimlerin sizlere bakışı nasıl?

Siyasal partilerden yanımızda olduğunu belirten bir tek DEHAP var. DEHAP eşcinselliği 10. maddesine aldığında bana pek de inandırıcı gelmemişti. Sadece teoride olacağını düşünüyordum. Çünkü diğer siyasal partiler de eşcinsellerin sorunlarıyla ilgileneceklerini açıklayıp, aslında eşcinselleri bir anlamda kullanmaya çalıştılar.Biz DEHAP'ın samimiyetine inanıyoruz.bundan kısa bir süre önce arkadaşımı tehdit eden psikopat bir kesim vardı Biz sorunumuzu DEHAP'a ilettik zaten gerekenler de yapıldı ve sorunumuzla ilgilendiler her hangi bir sorunla karşılaştığımızda yanımızda olacaklarını belirttiler.Sivil toplum örgütlerinde ise şu ana kadar olumsuz bir tavırla karşılanmadık çünkü bütün kurumlara Kaos GL dergisini götürüyorum.Sadece tek bir kurum dergimizden rahatsız bu da pek bir sorun yaratmıyor. Zaten çoğunluk tarafından kabul görülüyoruz.

Kendini eşcinsel hareketin neresinde görüyorsun. Varsa yerel faaliyetleriniz hakkında bilgi verir misin?

Batmanlı eşcinsellerin aşamadıkları bir çok korku var: Ailem, çevrem, arkadaşım, eşim eşcinsel olduğumu öğrenirse ben ne yaparım? Kesinlikle Batman'da yaşayamam. Öldürürüm kendimi ve bunun gibi bir sürü paranoyak düşünceler. O kadar baskı altında yaşayan insanların bu şekilde düşünmeleri normal, çünkü sadece eşcinselliklerinden dolayı sorun yaşamıyorlar Batman faili meçhul cinayetlerin yaşandığı bir kent bölgede insanlar çok büyük acılar yaşadı. Kimi babasını kardeşini, kimisi en yakın arkadaşını faili meçhul cinayetlere kurban verdi. Köyler boşaltıldı evler yakıldı Bugün eşcinsel hakları verilse bile Kürt sorununa çözüm getirilmezse biz yine eşcinseller olarak Batman'da Diyarbakır'da özgür olamayız.

Senin ve bölgede bulunan diğer arkadaşların sisteme bakış açısı nasıl?

Buradaki eşcinsellerin sisteme bakış açıları hiç de iyi değil. Hatta sistemden müthiş derecede rahatsızlar. Sadece eşcinseller değil hemen hemen halkın tümü sistemden çok rahatsız. Demokratik olmayan bir sistemde ve kimliğin, dilin, kültürün ve gerçekliğin sistem tarafından dışlandığı, yaşamın her alanına yasaklar getiren bir anlayış hakim. Sistem denince elinde cop olan bir polis akla gelebiliyor. Sistem denince Uğur ve Uğur gibi devlet güçleri tarafından öldürülen yüzlerce kişinin katillerini hatırlıyoruz.

Antikapitalist; Sayı 31; Mart 2005


“Biz İşkenceyi Teşhir Ediyoruz”

(Röportajı yapan Çiğdem Özbaş)

Kendinizi tanıtır mısınız?

Adım Esmeray, transseksüelim. Türkiye’de yaşayan diğer travesti ve transseksüellerin yaşadığı her türlü zorluğu yaşadım. Eski seks işçisiyim. Bir sürü zorlu mücadeleden sonra şu an seks işçiliği yapmıyorum. Gazete dağıtımcılığı yapıyorum akşamları da bir caffede çalışıyorum. AMARGİ Kadın Akademisi ve Lambda eşcinsel sivil toplum girişiminde gönüllü çalışıyorum. Buralarda öncelikle kendi kimliğimize sahip çıkmak, sorunlarımızı görünür kılmak ve toplumsal bir dönüşüm için politikalar üretiyoruz.

Toplumdaki travestilere bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Esmeray

Daha genel bakmak istiyorum. Şöyle bir bakış açısı var: Sanki toplum çok ayrı bir yerde travesti ve transseksüeller ise başka bir yerde duruyor. Travesti ve transseksüellerden örgütlü bir muhalefet ve bir mükemmeliyet bekleniyor. Topluma bakarsak %52’si kadın. Dünyada ve Türkiye’de ciddi bir kadın ezilmişliği var. Kadınlar, işçiler ne kadar örgütlü ki travestiler eksik kalıyor? Sistemde kadın, Kürt, eşcinsel, işçi, travesti sorunu var deniyor. Sorun sistemin kendisidir. Bir yandan bize travestiler neden örgütlenmiyor diye sorulurken, bir yandan da neden sapık, pislik ve seks işçiliği yapıyorlar diye soruluyor. Bütününe baktığımızda temel sorun izolasyondur. Seks işçiliği dışında başka alan yok. Neden eşcinsel olunuyor sorusu yerine aslında sorulması gereken “Neden herkes heteroseksüel?”. Milliyet’te köşe yazarlığı yapan Gülay Göktürk, televizyonda çıktığı bir programda “Son zamanda yükselen Kürt milliyetçiliği karşısında bu bayrak olayı patlak verdi” diyor. Oysa yıllardır Kürtlerin yada ezilen bütün halkların üzerinde var olan milliyetçilik neden sorgulanmıyor.

Travestilerin karşı karşıya kaldığı sorunlar neler?

Esmeray

Sosyal, yasal hiçbir hak yok. Seks işçileri her an her dakika ölümle karşı karşıya kalmaktadırlar. Son dönemde bizim üzerimizdeki şiddet kalkmış gibi görünüyor. Oysa öyle değil. İnceltilmiş bir şiddet var. Yani eskisi gibi saçlarımızdan sürükleyip karakola götürmüyorlar; ama keyfi bir şekilde gözaltına aldıklarında hiçbir yasal çerçeveye uymayan hukuksuz bir şekilde “hayasızlık ve teşhircilikten” para cezalarına çarptırılıyoruz. Keyfi bir uygulama bu. Oysa burada bir hayasızlık yok, onurlu bir kimliğe sahip çıkma durumu var. Bizim şöyle bir sloganımız var: Eğer teşhircilikse doğrudur, biz işkenceyi teşhir ediyoruz. Bize doğrudan niye seks işçiliği yapıyorsunuz diye soruyorlar. Hangi kurum bizi kabul eder? Bir travesti polis olabilir mi? Yada bir transseksüel her hangi bir sektörde iş arıyorum dese acaba iş bulabilir mi? Bu söylediklerim transseksüel ve travestilerin toplumda neler yaşadığını gösteriyor. Şu an travesti ve transseksüellerin %99.5’i seks işçiliği yapmak zorunda. Bu bir dayatmadır. Burada tüm toplum sorumludur. Ben yolda yürürken adamın birisi gelip “Kaç para?” diyorsa bunun toplumsal boyutu vardır. Yada yolda yürürken arkamdan bir kadın “orospu” diyorsa bunda herkesin suçu var ve suç ortağıdır.

Travestilere yönelik saldırılara karşı örgütlü bir muhalefet var mı?

Esmeray

Mağdur bir durumdayız. Biz yerimizde duralım, insanlar bizi kurtarsın diye bir duruşumuz yok. Bizi kurtaran bir örgüt aramıyoruz. Bu doğru da değil. Biz ne kadar kimliğimize sahip çıkarsak, sorunlarımızı önce kendi aramızda görünür kılmaya çalışırsak, diğer muhalif duruşlarla ittifaklar yapılabilir. Burada önemli olan farklılıklarımızla yan yana durabilmek.

Genelde muhaliflerin yaklaşımı, sadece travestilere değil aynı zamanda cinsel ya da ulusal kimliğinden dolayı kadın ve Kürt’lere karşı da “önemli olan insan olmak” şeklinde. Oysa böyle değil. Ben aynı zamanda travestiyim ve bundan dolayı eziliyorum. Ben insanım; ama aynı zamanda Kürt’üm. Farklılığımızla birlikte durmayı bilmemiz lazım. Sistem istediği insan portresini bana çizsin, ben bilmiyorum. Onun üzerine tartışalım.

Travestilerin yaşadığı sorunlar nasıl bir toplumda ortadan kalkabilir?

Esmeray

Nasıl bir toplumda çözüleceğini o kadar net kestiremiyorum; ama farklılıklarımızla yan yana durabilmeyi becerebildiğimiz zaman olacak. Ben sosyalizm gibi ideolojilerin insanların mutluluğu için üretildiğine inanıyorum. Sosyalizme çok girmek istemiyorum; çünkü tam bildiğim bir şey değil. Eğer iktidar biçimi gibi dayatılıp lanse edilirse çok radikal gelmiyor bana. Oysa ki sistemin bütün dayattığı şeyleri reddetmemiz lazım. Sistemin yaratığı dili, özellikle erkek egemen sistemin oluşturduğu dili, kullanmamamız lazım.Örneğin küfür, kesinlikle küfrü reddetmemiz lazım. Sistemin yarattığı silahları kullanmamamız gerekiyor. Gerçekten bunlar çok önemli. Bu nedenle hep pasifize denilen (silahsız) eylemler beni cezp etmiştir. Ben bu tür eylemlerin pasifize olarak adlandırılmasından da rahatsız oluyorum.

Antikapitalist; Sayı 32; Mayıs 2005


'Antikapitalist nedir' sayfasına dön
sayfa başına dön