Güncelleme:
09.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Rusya: Devrim Nasıl Kaybedildi?

Şubat’tan Ekim’e

Şubat 1917’de Rus işçi sınıfı tamamen kendiliğinden ve plansız bir biçimde Çarlığa karşı harekete geçti. Grev dalgası kısa bir süre içinde Rusya’nın dört bir tarafına yayıldı. 24 Şubat akşamı Petrograd fabrikalarında İşçi Vekilleri Konseyi (Sovyetler) için seçimler yapıldı.

Devrim, artık bir öngörü olmaktan çıkmış bir eylem sorunu haline gelmişti.

Çar devrilmiş yerini geçici bir hükümet almıştı. Ancak bu durum fazla uzun süremezdi.

Başta Sosyalist Devrimciler ve Menşevikler olmak üzere Rusya’daki hemen her sol grup, “burjuva demokratik devrim aşamasının henüz tamamlanmadığını ve iktidarı kaçınılmaz olarak burjuvazinin alacağını, sosyalistlerin en fazla demokratik bir muhalefet içinde kalabileceğini, burjuva iktidarını tanımak gerektiğini” savunuyordu. Bolşevik Parti liderlerinden bazıları da bu fikre sahipti.

Lenin ise, Nisan Tezleri’yle, Rusya’da devrimin hiç bir ara aşama yaşamayacağını, günün görevinin geçici hükümeti devirmek ve iktidarı sovyetlerin elinde toplayarak sosyalist dünya devriminin ilk adımını atmak olduğunu anlatıyordu. Lenin için beklemek işçi sınıfına ihanetle aynı anlama geliyordu.

Lenin, 3 Nisan 1917’de Rusya’ya geldiği gün Petrograd istasyonunda işçi sınıfının sosyalist devrime hazır olduğunu anlattı. 1917 Ağustos’undan Ekim’e dek geçen süre içinde Lenin’in haklılığı ortaya çıktı. Reformist partiler çöktü. Geçici hükümet işlevsiz hale geldi, Bolşevikler giderek artan oranda işçi sınıfının kitlesel desteğini kazanmaya başladılar.

Ekim ayına gelindiğinde bütün iktidarı elinde toplayabilen ve ayaklanmayı gerçekleştirme yeteneğine sahip olan tek organ sovyetlerdi. Bolşevik işçilerin önderliğinde gerçekleşen ayaklanma 25 Ekim’de zafere ulaştı. Troçki ayaklanmanın başarıya ulaşmasında önemli bir rol oynadı. Lenin ve Troçki tarihe “devrimin liderleri” olarak geçtiler.

Ekim Devrimi sosyal bir devrimdi. İşçi sınıfı kapitalist devlet iktidarını parçalamış, üretenlerin yönetebileceğini, sosyalizmin mümkün olduğunu kanıtlamıştı.

İşçi sınıfının kendini devlet olarak örgütlemesinin merkezi organı olan sovyetler, devrimin tüm kazanımlarını pratiğe yansıtmaya ve güçlendirmeye başladılar.

Sovyet aynı zamanda eski burjuva baskı aygıtının tüm emekçiler üzerindeki sömürü araçlarını (polis teşkilatı, düzenli ordu vs...) kaldırarak halkın kendi silahlı gücünü örgütledi.

Sovyet sistemi tüm işçi kitlelerini kapsayan, işyeri esasına göre örgütlenen, temsilcilerin seçimle görev aldığı ve her an geri çağırabildiği, sınıf politikalarının özgürce tartışılabildiği en geniş demokratik hakların bütününün merkezi organıydı.

Ekim devrimi emekçilere, kadınlara, tüm ezilenlere, ezilen uluslara en geniş özgürlükleri ve demokratik hakları getiren tek iktidar biçiminin işçi sınıfı iktidarı olduğunu kanıtlıyordu.

Burjuvazinin ve reformistlerin “darbe” olduğunu iddia etmelerine rağmen Ekim Devrimi aşağıdan yukarıya doğru gerçekleşmişti.

Ekim devrimi Marks’ın “işçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır” iddiasını doğrulamış ve dünya sosyalist devriminin ilk halkası olma başarısını göstermişti.

Sovyet iktidarından Bolşevik diktatörlüğe

Ekim devriminden sekiz ay önce Lenin İsveç’li işçilere “Rus işçi sınıfı sadece kendi gücüyle sosyalist devrimi başarıyla tamamlayamaz” diye yazıyordu. Lenin, Rus devrimini dünya devriminde bir aşama olarak görüyordu ve ancak bu durumda Rusya’da azınlık olan işçi sınıfı yabancı ülkelerin istilasından korunabilir ve köylülerden oluşan çoğunluk işçi iktidarıyla uzlaştırılabilirdi.

Lenin “Almanya devrime gebedir, eğer barış görüşmelerinin bitmesi Alman hareketini derhal geliştirecekse, o taktirde kendimizi bizden çok daha güçlü Alman devrimi için feda etmeliyiz” diyordu.

Lenin Rus devriminin kaderinin dünya devriminin gerçekleşmesine bağlı olduğunu defalarca anlattı.

11 Ocak 1918 günü Üçüncü Sovyetler Kongresi’nde şöyle konuştu:

“Tek ülkede sosyalizmin nihai zaferi tabii ki mümkün değildir. Sovyet iktidarını elinde tutmakta olan bizim işçi ve köylü neferlerimiz büyük dünya ordusunun da neferleridir. ... Yaşadığımız zorluklar ne olursa olsun, önümüzdeki engeller ne olursa olsun, dünya sosyalist devrimi gerçekleşecektir… Alman devriminin gerçekleşmemesi halinde mahvolacağımız kesin bir gerçektir.”

Ekim 1917 sonrası Almanya, Macaristan, Avusturya ve İtalya’daki devrimci yükseliş yenilerek geri çekilmişti. Rusya’daki işçi iktidarına Batı’dan gelmesi zorunlu yardımın gecikeceği açıktı.

Rus işçileri dünyada ilk adımı atmış, iktidarı ele geçirmişlerdi. Ancak 1920’ye kadar süren iç savaş büyük tahribata yol açtı. Sanayi üretimi 1914’ün beşde biri oranındaydı. 1918 ile 1920 arasında bulaşıcı hastalık, açlık ve soğuktan 9 milyon kişi ölmüştü. Devrimi koruma mücadelesi iktidarın korunmasıyla sonuçlansa da devrimi yapan işçi sınıfının büyük bir kısmı savaşta öldü. Petrograd nüfusunun 1/3’ü kaybedilmişti. Şehirlerde kıtlık olduğundan işçiler köylere gitmeye başladı. Sovyetler savaş yıllarında giderek işlevsizleşti ve yerini hükümet organlarına bırakmaya başladı. Parti ise giderek devletle aynı anlama geliyordu.

Parti, devlet ve işçi sınıfı

Ekim Devrimi yanlız kalmıştı. Devrimi yapan işçiler savaşlar sırasında büyük ölçüde imha olmuştu. İşçilerin iktidar organları olan sovterler çalışmıyordu. Ekonomi planlı değildi. Ancak devlet, yani toplumu kontrol eden silahlı güç, amacı sosyalizm olan bir partinin kontrolündeydi. Politikalarının yönü halen sosyalist gibi görünüyordu. Lenin 1920’de bu durumu “bürokratik dejenerasyona uğramış bir işçi devleti” olarak tanımlıyordu.

1921’e gelindiğinde uluslararası ambargo, iç savaşın yarattığı yıkım, tarımsal ürünlere zorla el konulması, kamulaştırmayla şekillenen “savaş komünizmi” dönemi ekonomik olarak tıkanma noktasına gelmişti. Şehirlerdeki nüfusu doyurmaya direnç gösteren köylülerin taleplerini karşılamak ve kitlesel açlıkla karşı karşıya kalan şehirleri doyurabilmek için Yeni Ekonomik Politikalar (NEP) uygulanmak zorundaydı.

NEP döneminde serbest ticarete olanak sağlanırken daha fazla ürün satabilen kulaklar (zengin köylü) ve şehirlerde serbest ticareti yürüten ve zenginleşen nepmenler (küçük burjuvalar) ortaya çıktı.

NEP’le birlikte sınıf farklılıkları belirginleşiyor üretim sürecinde sahip olduğu konumla diğer sınıflardan üstün olan ve elindeki mekanizmayla büyük bir sermayeyi kontrol eden devlet bürokrasisinin varlığı da pekişiyordu.

Son dokuz ayını felçli yatağında geçiren Lenin Ocak 1924’de öldü. Lenin, 1922’de “Bizler sadece sovyet kurumlarında değil, parti kurumlarında da bürokrasiye sahibiz” diyordu. İşçi sınıfının kendisini bürokratikleşen devlete karşı koruması gerektiğini anlatıyordu.

Tarihi insanlar yapar ancak kendi tercih ettikleri koşullarda değil. İnsan koşulları değiştirirken kendisini de değiştirir. Bolşevik Parti de bu gerçeklerden muaf değildi. İç savaşın karmaşası sırasında, karşı devrim ve kıtlığa karşı Rus toplumunu birarada tutmaya çalışırken tarihi belirleyen faktör sosyalist amaçlardı. Ancak bunu gerçekleştirmek için ilişkiye geçilen sosyal güçler parti üyelerinin de değişmesine yol açtı. Parti üzerindeki farklı sınıfların basıncı parti içindeki farklı kesimlerin sosyalist beklentilerini farklı sınıfların çıkarlarına göre tanımlamalarına neden oluyordu. Gerçek sosyalist basıncı yaratabilecek kapasiteye sahip tek sınıf olan işçi sınıfı, en zayıf ve en örgütsüz haldeydi.

Karşı devrim

Rusya’da Stalin’in liderliğinde gerçekleşen karşı devrim, partinin çalışma biçimini merkez bürokrasinin ihtiyaçlarına uygun hale getirdi. Parti yönetiminin her yeni uygulaması, halen devrimci sosyalist geleneğe bağlı olan partililerle doğrudan bir mücadeleyi gerektiriyordu. Bunlardan ilki ve en önemlisi 1923’de Sol Muhalefet ile çatışma oldu. Parti yöneticileri parti tarihinde daha önce duyulmamış yöntemlere başvurdu. Rasyonal tartışmaların yerini muhalefetin sistematik bir biçimde yokedilmesi almıştı. Muhalefet sempatizanları parti içindeki görevlerden temizlendi.1928’de Çar’ın kullandığı metodlar kullanılarak devrimciler Sibirya’ya sürüldü. Uzun dönemde bu da yetmedi. Çarlık gizli polisinin zamanında beceremediği gerçekleştirildi: 1917’nin Bolşevik Partisi’ni oluşturanlar sistematik olarak katledildi.

1928’e gelindiğinde Stalinist hizip, parti ve devlet üzerindeki kontrolü tam anlamıyla kazanmıştı. Buharin liderliğindeki sağ kanat, Sol Muhalefeti ezmek üzere daha önce ittifak kurdukları merkez bürokrasinin aldığı korkunç hali görerek merkez bürokrasiden koptular.

Ancak parti Rus toplumunun tümünün kontrolüne sahip değildi. Gerçek gücün bulunduğu şehirler halen kırsal üretim denizi ile sarılıydı. Bürokrasi işçi sınıfının devrimdeki kazanımlarını gasp etmişti. Ancak köylülük bu durumdan henüz etkilenmemişti. Köylüler 1928’de “ürettiklerini satmama” tutumu aldıklarında bürokrasi bunu açık bir şekilde gördü.

Bürokrasi, kendi kontrolü dışında kalan son kesim olan köylülük üzerinde de yönetici sınıfların hep kullandığı acımasız yöntemlerle egemenliğini kurdu. Sadece zengin köylüler (kulaklar) değil, her düzeyden köylü ve tüm köylere eziyet edildi.1928’de ‘sol dönüş’ diye adlandırılan bu dönüşle bürokrasi 1917 devriminin şehir ve kırlardaki son kazanımları da yokederek işçi sınıfı ve köylülük üzerinde tam kontrol sağladı.

1928’de Rusya’da iktidarı yeni bir sınıf ele geçirmişti. İktidar için işçilerle doğrudan bir askeri çatışmaya girmesi gerekmemişti. Çünkü 1918’den bu yana doğrudan işçi iktidarı yoktu. Ancak iktidarda kalan ve sosyalist gelenekle ne kadar zayıflamışta olsa bir ilişkisi olan partiyi temizlemek zorunda kaldı. Ekim devriminin başarısını sağlayan Bolşevik liderlerden Lenin dışında herkes Stalin liderliğindeki karşı devrim sürecinde öldürüldü.

Bürokratik Devlet Kapitalizmi

Stalin “tek ülkede sosyalizm kurulabilir” diyordu. Bu yüzden çok çalışmak gerekiyordu. 1928-29 kışında uygulamaya konulan Birinci Beş Yıllık Plan’la kapitalist devletlerde yıllar süren sanayileşme süreci Rusya’da on yıl gibi kısa bir süre içinde gerçekleştirilmesi hedeflendi. Şehirlerde hızlı sanayileşmek üzere ağır çalışma koşulları, çalışma kampları, kırlardan zorla tahıl toplama, zorla kollektivizasyon uygulamalarıyla birlikte devlet terörü daha da genelleştirildi. Sendikalar devlet politikalarının sınıfa dayatılması görevini üstlenen örgütler haline getirildi. Grev yasaklandı. İş değiştirmek ve taşınmak pasaport sistemine bağlandı.

Ekim devrimiyle ileri bir konuma getirilmiş olan kadınların hakları karşı devrim sürecinde geri alındı.

Tüm ezilenlerin kurtuluşu yolunda atılan özgürlükçü politikalar yerini yeniden ezen-ezilen, yöneten-yönetilen politikalarına bıraktı.

Sol muhalefet

Yanlızca Troçki liderliğindeki Sol Muhalefet Rusya ve diğer ülkelerde gerçekleşen bu gelişmelere karşı tutum aldı. Sol muhalefet üyeleri de neye karşı mücadele ettikleri konusunda çok net değillerdi. Troçki öldürülünceye kadar SSCB’nin “dejenere işçi devleti” olduğuna inandı. Rusya hakkındaki bu yanılgısı mücadelesini zorlaştırmış olsa da Troçki öldürülünceye kadar işçi sınıfının en genel çıkarlarını savunmaktan vazgeçmedi. Stalinizm ve Sosyal Demokrasinin sosyalist hareket üzerindeki çarpık etkilerine, uluslararası düzeyde devrimin boğulması çabasına karşı günbegün mücadele verdi.. Bu nedenle devrimci hareket kendisini bu geleneğin üzerinde yükseltmek zorundadır.

Yeni İşçi Demokrasisi; Sayı 9; Ekim 1999

'Antikapitalist nedir' sayfasına dön
sayfa başına dön