Güncelleme: 09.11.2006 |
|||
|
|
||||||||||||||||||||||||||||||||
Liderlik, Sosyalistler ve MücadeleKapitalist dünya anlayışına göre insanlar, liderler ve liderliği
yapılanlar olarak ayrılıyor. Bu anlayışa göre kapitalistler ve
onların çevrelerindekiler tepede, geri kalanlar ise aşağıda yer alıyor.Giderek
daha fazla sayıda insan, çok haklı olarak bu elitist toplum anlayışını
reddediyor. Günlük hayatımız ve işyerlerimiz yöneticilerin salaklık ve
tembellik hikayeleri ile dolu.Toplumda liderlere karşı güvensizlik,
işçi sınıfı hareketinin tepesindekileri de içine alıyor.Sosyal
demokrat politikacıların ve sendika liderlerinin kendilerini seçenlere
rağmen nasıl patronlarla uzlaştıklarını görüyoruz. Bu koşullarda
liderlik fikrinin topyekün reddi cazip hale geliyor. Ancak böyle
bir savrulma hata olur. Liderlik, bırakın kapitalizmi yıkmayı sistemdeki adaletsizliklere karşı herhangi bir mücadeleyi kazanmak için bile hayati bir öneme sahip. Ancak sosyalist liderlik anlayışı kapitalist liderlik anlayışın tam tersidir. Sosyalist liderlik, toplumun tepesindekiler tarafından salak olarak görülüp bir tarafa atılan kitlelerin büyük bir güce ve yeteneğe sahip olduğunu düşünür. Tarih, ortalama insanların hızla ayaklandığı ve kendilerinden daha iyi olduğu iddia edilen yöneticileri sarstığı veya devirdiği dönemlerle dolu. İktidardan ve toplumun organizasyonundan uzak tutulan insanlar 1789'da Paris'de Bastil hapishanesini basarak Fransız Devrimi'nin ileri doğru fırlamasını sağladılar. Rusya'da Şubat 1917'de işçiler Çar'ı devirip tarihte ilk kez işçiler ve köylüler tarafından yönetilen bir devlet kurmaya yöneldiler. Rusya'da ve dünyanın her bir tarafında patronlar, "emekçi kitlelerin toplumu yönetemeyecek kadar salak olduklarını ve işçi devletinin birkaç haftada yok olacağını" düşünüyorlardı. Ancak, tüm işgallere ve askeri ambargolara rağmen bu iktidar on yıl direndi. Mücadelelerin ve başkaldırı eylemlerinin çoğu devrimle sonuçlanmıyor. Ancak tüm bu eylemler, ortalama insanlardaki toplumu farklı bir şekilde yönetme kapasitesini ortaya çıkarıyor. 1991 Zonguldak maden işçileri grevi, işçilerin kendilerinde ve ailelerinde varolan yeteneklerini keşfetmelerini sağladı. Her mücadele farklı düzeylerde de olsa bir liderliğe sahiptir. Romanya diktatörü Nikolay Çavuşevsku Aralık 1989'da kendisini desteklemeleri için kitleleri bir gösteriye çağırdı. Ancak beklentilerinin aksine kalabalık onu yuhaladı ve bir ayaklanma başladı. Kalabalık içinde bazıları vardı ki onlar Çavuşevsku'yu ilk yuhalayanlardı. Onlar liderlik yaptılar. Böylesi biçimsel olmayan liderlikler her gün ortaya çıkıyor. İşyerinde veya okulda bir kişi çıkıp ırkçı veya cinsiyetçi yorumlarla çatışıyor ve böylesi fikirlerin kabul edilemez olduğu bir ortam oluşmasını sağlıyor. Her mücadelede bazı insanlar ne yapılması gerektiği konusunda diğerlerinden daha net fikirlere sahiptirler veya ilk adımı atmakta diğerlerine kıyasla daha güvenlidirler. Bu durumun nedeni bu insanlarda varolan doğal yetenekler değildir. Bu insanlar ya kendi deneyimlerinden ve tarihte yaşanılan mücadelelerden önemli dersler çıkarmışlardır ya da başka insanlarla tartışarak öğrenmişlerdir. Sosyalist liderlik, bu insanları biraraya getiren, onların kendilerine güvenlerini ve dünyayı değiştirme kapasitelerini arttıran liderliktir. Liderlik ihtiyacı insanlar arasındaki eşitsiz bilinç gelişimi nedeniyle ortaya çıkar ve mücadeleyi ileriye götürmek için ne yapmalı tartışması her zaman yaşanır. Bu durum en militan insanlar için de geçerlidir. Bunların arasında bazıları kazanacak fikir ve taktiklere bakarken diğerleri çıkmaz yollara yüzünü dönebilir. Nihai olarak kapitalizmi yenmek isteyenlerin net bir liderliğe ihtiyacı var. Çünkü kapitalizmi savunanlar merkezi bir devlete sahip. 1998'de Endonezya'da Suharto'nun devrilmesinde olduğu gibi kendiliğinden ayaklanmalar sistemi sarsıyor veya çok önemli kazanımlar elde edebiliyorlar. Ancak kapitalist iktidarın bütünüyle parçalanması ve yeni bir toplumun yaratılması liderliği gerektiriyor. Bolşevik Parti bu liderliği yaparak 1917'de Rus Devrimi'nin zafere ulaşmasına rehberlik etti. Bolşevik Partinin lideri Lenin, "sosyalist partinin her üyesi bir liderdir" diyordu. Sosyalist liderlerin çabası diğer insanlar adına mücadeleleri kazanmak değildir. Sosyalist liderlik olabildiğince fazla insanı kapitalizm taraftarı fikirlerden koparmak ve patronların sistemine karşı durmasını sağlamak üzere çaba sarfeder. Bazı durumlarda sosyalistler işyerindeki arkadaşlarını, komşularını veya çevresinde bulunan insanları sisteme karşı büyük bir öfke içinde bulurlar. Sosyalistler, böylesi durumlarda kendilerini aniden önlerinde olduklarına inandıkları insanların arkasında bulabilirler. Bu nedenle devrimci parti sürekli en militan insanlardan öğrenmeli ve onları örgütlemelidir. Bütün üyelerinin sistemin işleyişi hakkındaki kavrayışını güçlendirmeli ve her bir durumda kapitalizme karşı en iyi mücadele edenlerin kendilerine güvenlerini geliştirmelidir. Yeni İşçi Demokrasisi; Sayı 13; Şubat 2000
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||