Güncelleme:
09.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Kapitalizm ve Silahlı Kuvvetler

Türkiye bölgede büyük bir askeri güç haline geldi. Hükümet bir yandan ücretleri aşağıya çekmeye, bütçe açığını kapatmak için özelleştirmeler yapmaya çalışıyor, diğer yandan da tank ve helikopterler için büyük mitarlarda para harcıyor.

Geçen ay silahlanmaya harcanan bu devasa para büyük patronların gazetelerinde bile tartışılır hale geldi. Hürriyet gazetesi köşe yazarı Bekir Çoşkun şunları yazıyordu:

"Bu ülkede kişi başına yarım aspirin ama 3 el bombası düşüyor. Onbin kişiye bir sağlık ocağı, ama iki tank… Bütçesinin (fonlarla birlikte) yarısından çoğunu silaha ayıran bir ülke kalkınabilir mi?" Türkiye'nin ulusal geliri Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya'dan daha düşük olmasına rağmen, Türk ordusu NATO'nun ABD'den sonra ikinci büyük ordusu.

Bu yazı, kapitalizm ve askeri kuvvetler arasında nasıl bir ilişki olduğunu açıklayabilmek amacıyla kaleme alındı.

Askeri Mekanizma ve Ekonomi

Marks, ölüm sanayisinin yani ordunun genel olarak sanayinin bir parçası olduğunu yazar. Yıkıcı güçler üretici güçler tarafından belirlenir. Orta çağda üretimi yapan köylünün atı ve tahtadan yapılmış bir de sabanı vardı, süvarilerin de atı ve fazladan bir de kılıcı vardı.

Birinci Dünya Savaşı sırasında milyonlarca insan orduya alındı. Milyonlarcası da silah ve mühimmat üretmek üzere sanayi üretiminde çalıştırıldı. Her zaman ordunun yapısı o toplumun yapısını yansıtmaktadır. Ancak bu yansıma orduda çok daha aşırı bir biçim alır. Fabrikada işçiler usta ve yöneticilere bağımlı çalışır, orduda da askerler subay ve komutanlarına bağımlıdırlar.

Kapitalizm Tarihinde Silahlanma Ekonomisinin Değişen Rolü

Savaş sanayi, kapitalizmin farklı dönemlerinde farklı roller oynadı. Kapitalizm genç ve ilerici iken ordunun rolü çok daha bağımlı bir roldü. Ancak kapitalizm krize girdiğinde işler değişti.

1933'de Almanya'da işsizlik sekiz milyona ulaşmıştı. Nazilerin silahlanma ekonomisi birkaç yıl içinde işsizliği ortadan kaldırdı. Bu örneği ABD, İngiltere ve diğer kapitalist ülkeler izledi. Savaş sonrası girilen soğuk savaş döneminde düzenli ordular 1920 ve 1930'ların ilk döneminden çok daha büyük (tabii ki savaş döneminden daha düşük) düzeylerde tutuldu.

O zamanlar biz bu duruma "Sürekli Silahlanma Ekonomisi" adını verdik. İsdihdam sorunu yoktu ancak ekonomi çelişkilerle doluydu. 1956'da yazdığım "Sürekli Savaş Ekonomisi" başlıklı makalemde bu çelişkileri açıkladım.

Silahlanma harcamaları tam istihdam koşulları sağlıyor ancak silaha çok para harcayan ülkeler savunmaya daha az para harcayan ülkelere göre sanayinin ihtiyaçlarına daha az para harcamak zorunda kalıyorlardı. Bu durumun yarattığı sorunlar 1960'lar ve 1970'lerin başında açıkça görülmeye başladı. Soğuk savaş döneminde silahlanma harcamaları isdihdam oranını yüksek tutuyordu ancak Japonya ve Batı Almanya gibi savunmaya çok daha az para harcayan ülkeler ABD veya İngiltere'ye göre kendi sanayilerini geliştirmekte çok daha yetenekli olduklarını gösterdiler. Batı Almanya ve Japonya araba, elektronik vb. gibi sektörlerde rekabette daha başarılı oldular. Doların çöküşü ve bununla birlikte 1970'de petrol fiyatlarının hızla yükselmesi sonucu ABD ve İngiltere askeri bütçelerinden büyük oranda kesinti yapmak zorunda kaldılar.

Kapitalizm ve Silahlı Kuvvetler Arasındaki İlişki Basit Değil

Silahlı kuvvetlerin kapitalizme hizmet ettiği doğrudur ancak bu durum generallerin topluma dayatmaya çalıştığı kendilerine ait çıkarları olmadığı anlamına gelmez. Bir kapitalist kendi çıkarlarını savunmak için gangaster çalıştırabilir. Ama bu durum gangasterin kendi çıkarları olmadığı anlamına gelmez. Ekonomi bir toplumun altyapısıdır, askeri kuvvetler ve politika üstyapının bir parçasıdır. Üstyapının altyapıya etkisi vardır. Türkiye'de generaller devasa büyüklükte bir ordu beslemek istiyor. Bu büyüklük, Türkiye'de bir çok kapitalistin arzu ettiğinin çok daha üzerinde bir büyüklüktür.

Marmara depremi olduğunda canlı olarak enkaz altında yatan insanların hayatını kurtarmak için kürekleri ve buldozerleriyle hızla gelen bir ordu yerine düzeni sağlamak için silah ve tanklarıyla orda olan bir ordu gördük. Generallerin Türkiye işçi sınıfına ve ezilen uluslara ilişkin kendi gündemleri var. Ve bu gündemlerini topluma kabul ettirmeye çalışıyorlar.

Yeni İşçi Demokrasisi; Sayı 15; Nisan 2000

'Antikapitalist nedir' sayfasına dön
sayfa başına dön