|
Barış, Demokrasi, Özgürlük ve Emekten
yana ÇÖZÜM İÇİN
Ortak Bağımsız Adayları Destekleyelim!
Sertuğ Çiçek
22 Temmuz 2007 genel seçimleri ABD'nin Irak batağından
çıkmak için İran'a saldırı planları yaptığı, Türkiye ekonomisinin bıçak
sırtı dengede bulunduğu, Kuzey Irak'a askeri operasyon çağrıları ile darbe
tehditlerinin yapıldığı koşullarda gerçekleştirilecek. Kürt-Türk, laik-dinci
ve Müslüman-misyoner bölünmelerini kışkırtarak bizleri kendi peşlerine
takmak istiyorlar.
Seçimler, düşmanlık yerine kardeşliği, savaş yerine barışı,
milliyetçilik-ırkçılık yerine halkların kardeşliğini, tahammülsüzlük yerine
hoşgörüyü, yasaklar yerine özgürlükleri savunanların sesini yükseltme
zamanıdır. Bu sesin duyulur olması hem umutsuzlaşan solcuların yeniden
canlanması, hem de egemenlerin atacakları adımlara dikkat etmesi açısından
kritik bir önem taşımaktadır.
22 Temmuz seçimleri, demokrasi, özgürlük, barış, emek, kardeşlik
taraftarlarının yeniden bir araya gelmesi ve seçim sonrasında da bu birlikteliği
devam ettirmesi açısından tarihi bir fırsattır.
Emekten yana olanları, milliyetçiliğe-ayrımcılığa karşı
olanları, barış isteyenleri aynı milletvekili adaylarının arkasında birleştiren
Bin Umut Adayları ve Baskın Oran hepimiz için barışa, kardeşliğe, özgürlüklere
uzanan birer köprü haline gelebilir; Kürt ve Türk halkı arasında, meclisle
sokak arasında, Türkiye solu ile Kürt hareketi arasında sadece sembolik
değil işlevsel birer köprü! Böylece yıllardır milliyetçilik-laik cephecilikle
uyuşturulan toplumsal muhalefet yeniden canlanıp hak mücadelelerinde yeni
bir dönem açabilir.
ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel
ve SDP Onursal Başkanı Akın Birdal'ın Bin Umut Adayı olması bu yönde atılmış
çok değerli bir adımdır. Türkiye solu ile Kürt hareketinin barış ve demokrasiye
giden bir köprü inşa etmek üzere yeniden buluşması, seçim kampanyasıyla
sınırlı kalmamalı, darbe ve savaş tehditlerine karşı toplumsal muhalefeti
birleştiren bir çekim gücü yaratmayı hedeflemelidir. Ancak o zaman barış
ve demokrasiye giden köprü sokaklar ve TBMM arasında da inşa edilebilir.
Ancak o zaman bu köprü, vekil olma köprüsü olmanın ötesine geçerek yoksulların,
emekçilerin, ezilenlerin mücadeleye katılmasını sağlayacak bir köprü olabilir.
Kürt hareketi ile Türkiye solunun bileşik etkisi, sesimizi
duymak istemeyenlerin bütün meclis hesaplarını altüst edebilecek bir güce
sahiptir. CHP'den yaka silken, ama gerçekçi bir seçim alternatifi göremeyen
yüz binlerce vicdan sahibi solcu ile Kürt halkının birleşik gücü, Türkiye'de
ibreyi yeniden soldan, emekçiden yana döndürebilir.
Yüzde 10'luk anti demokratik seçim barajını yıkarak meclise
girecek Kürt halkının ve Türkiye solunun temsilcileri 23 Temmuz'dan sonra
yeni bir muhalefet odağı olarak; önlenemez gibi görünen ırkçılığa, düşmanlığa,
savaşa, neo-liberalizme karşı bir set oluşturabilir.
İşte bu nedenle, 22 Temmuz'a kadar Bin Umut Adayları ve
Baskın Oran'ın meclise girebilmesi, 23 Temmuz'dan itibaren de seçim kampanyasında
omuz omuza verenlerin birlikteliğini devam ettirmek için var gücümüzle
çalışmalıyız.
Solda Bağımsız Ortak Aday Kampanyası
Birlik eğilimine güç ver
Hrant Dink kardeşimizin öldürülmesi, bu ülkedeki vicdan
sahibi herkesi derinden sarsmıştı. Irkçılığın, savaş çığırtkanlığının,
tahammülsüzlüğün, işsizlik, yoksulluk ve adaletsizliğin ulaştığı tehlikeli
boyutlar karşısında, sadece cenazelerde omuz omuza veriyor olmaktan şikayetçi
olmanın yetmediği ortadaydı. Özgürlük, eşitlik, demokrasi, adalet, halkların
kardeşliği, barış ve refahtan yana olanların sesinin daha yüksek çıkmasını
arzu ediyorduk.
Seçimler yaklaşıyordu ve hepimizin, her sol parti ve sendikanın
sahip çıktığı ortak taleplerimiz vardı. Bu taleplerin meclis kürsüsünden
dile getirilmesi biraz olsun nefes almamızı sağlardı. Soldaki hiç bir
parti yada grup bu başarıyı tek başına elde edebilecek bir güce sahip
değildi. Hem küçüktük, hem de anti demokratik yüzde 10 seçim barajı vardı.
Geriye kalan tek akılcı seçenek, soldaki partilerimizin,
sendikalarımızın, kitle örgütlerimizin, derneklerimizin ve irili ufaklı
gruplarımızın el ele vererek en temel (ve basit) taleplerimizi TBMM'ye
taşıyacak ortak bağımsız adaylarla seçime hazırlanmasıydı.
Böylece; 1) CHP'nin solunda kalmasına karşın başka gerçekçi
alternatif göremediği için CHP'ye oy vermekte olan yada sandığa hiç gitmeyen
seçmenlere sol bir seçim alternatifi yaratacak, 2) CHP ile sosyalistler
arasında kalan büyük boşluğu sandıkta ve sokakta doldurmaya aday sol bir
çekim gücü oluşturacak, 3) Türkiye solu ile Kürtler/Kürt hareketi arasında
gittikçe büyüyen uçurumda anlamlı bir köprü, barış ve kardeşlik diyenlerin
köprüsünü inşa edecek, 4) Sağlanacak birlik sayesinde soldaki parti ve
gruplara da, Kürt hareketine de mesafeli duran ve sayıları bütün örgütlü
sosyalistlerin toplamından daha fazla olan partisiz solcuların yeniden
harekete geçmesini sağlayacak bir heyecan dalgası yaratacak, 5) Ortak
adaylar etrafında yapılacak ORTAK faaliyetler ile elde edilecek başarılarla
umudumuzu, güvenimizi artırarak bu birlikteliği seçim çalışmasının ötesine
taşıyabilecektik…
1965 seçimlerinde meclise giren 15 TİP milletvekilinin yarattığı
havayı 42 yıl sonra yeniden solumanın mümkün olduğu iddiasıyla kolları
sıvadık ve 17 Mart'ta ORTAK ADAY İSTİYORUZ KAMPANYASI'nı başlattık
Kısa süre içinde www.ortakaday.net sitesi aşırı trafik nedeniyle
kilitlenmeye başladı. Gittiğimiz her eylemde imza atmak isteyenler kuyruk
oluşturuyordu. Gördük ki bizim arzumuzu paylaşanlar hiç de az değil. Gelen
imzalar arasında CHP, DSP, SHP, DTP, ÖDP, EMEP, SDP, TKP, Antikapitalist,
EHP, TSİP, DSİP, İGD, ESP, HÖC, Halkevleri, Yurtsever Cephe, 10 Aralık
Hareketi, SEH, İKP, DHB, Atılım, EKD, Yeşiller, Greenpeace, Cem Vakfı,
Pir Sultan, Demokratik Alevi İnisiyatifi, Kafkas Derneği, Bergama çevre
Platformu, ÇYDD, ADD, BİEP, 78'liler, 68'liler, Mazlum Der, İHD, Helsinki
Yurttaşlar Derneği, KEG, Lambda, SGD ve burada hepsini sayamayacağımız
kadar çok sayıdaki irili ufaklı dernek, kampanya, grup vb üyesi vardı.
KESK, DİSK, Türk-İş, hatta Kamu Sen sendikalarının üyelerinden bile imzalar
geliyordu. Kendisine solcuyum; emeğin, kardeşliğin yanındayım diyen hemen
her çevreden kampanyaya ciddi bir destek akıyordu.
Soldaki örgütlü güçlere sesimizi daha iyi duyurmak için 15 Mayıs tarihinde
kamuoyunda en çok tanınmış imzacıları öne çıkararak bir basın açıklaması
yaptık:
"Yaklaşan genel seçimlerde emekten, özgürlükten,
demokrasiden ve barıştan yana olan seçmenler için sol bir alternatif yaratmak
zorundayız. Anti-demokratik yüzde 10'luk seçim barajını aşabilmek için
seçimlere bağımsız adaylarla girilmesi gerekmektedir. Bağımsız adaylarımız
CHP'yi artık sol ve demokrat olarak görmeyen sosyal demokratlardan adil
bir barış isteyen Kürtlere kadar bütün sol kamuoyunca kabul edilebilecek
ortak isimlerden oluşmalıdır. … Bu koşullar altında, sol partilerimizin
kendi grup çıkarları üzerinden değil; solun genel çıkarları üzerinden
hareket edebileceğine inanıyoruz. Solda duran bütün parti, grup, sendika,
demokratik kitle örgütü yöneticilerini bu tarihsel sorumluluğa uygun davranarak
üstlerine düşen fedakarlık ve sorumlulukları yerine getirmeye çağırıyoruz."
Bu çağrı, 15 bini bulan imzacılarının çabalarıyla muhatabı
olan parti ve örgütlerimiz üzerinde arzu ettiğimiz etkiyi yarattı. Kampanya'nın
yarattığı tartışma ortamının da katkısıyla yerel inisiyatifler ve forumlar
ortaya çıkmaya başladı. İstanbul'da Kadıköy İnisiyatifi oluştu, ardından
İstanbul, Ankara ve İzmir'de forumlar; Hatay, Antalya, Denizli, Balıkesir,
Giresun gibi illerde toplantılar yapıldı.
Kampanya için atılan her imza, yapılan her forum çok önemli
bir işlev gördü; sesimiz daha net ve gür çıktı. Artık görev ve sorumluluk
bu sesi duyan partilerimiz ve örgütlerimizdeydi. Bir an önce çoğumuzun
gönül rahatlığıyla oy verebileceği ortak adaylarımızın belirlenmesi gerekiyordu.
Yaklaşık 3 ay boyunca hemen her parti ve çevre bir yandan
kendi içindeki tartışmaları belirli bir olgunluğa ulaştırmaya çalışırken
öte yandan diğer parti ve çevrelerle görüşmeler yaptılar.
Bu sancılı sürecin ürünü olan sonuçlar, herkesi yüzde yüz
memnun etmese de, 22 temmuz seçimlerinde CHP'nin solunda, özgürlükleri,
emeği, demokrasiyi ve barışı savunacak, TBMM'de bizim sesimiz olabilecek,
gönül rahatlığıyla oy verebileceğimiz çeşitli adaylar koydu önümüze: ÖDP
Genel Başkanı Mehmet Ufuk Uras, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, EMEP Genel
Başkanı Abdullah Levent Tüzel, SDP Onursal Başkanı Akın Birdal, Azınlıklar
Raporu yazarlarından Baskın Oran, çevreci Ali Özdemir, eski sendikacı
Berkat Kar, KESK eski Genel Sekreteri Mustafa Avcı, Şair Şükrü Erbaş,
78'liler Türkiye Yürütme Kurulu Üyesi Nebi Ebci…
45 il 49 seçim çevresindeki bağımsızlar DTP, ÖDP, EMEP,
SDP başta olmak üzere çeşitli çevrelerce desteklenen BİN UMUT ADAYLARI
olarak kamuoyuna sunuldu.
Görüşmeler sırasında ortak adaylığı üzerinde anlaşma sağlanan
ve ilk açıklamalarda Bin Umut Adayları listesinde yer alan Baskın Oran
ve Metin Bakkalcı ne yazık ki daha sonra liste dışı kaldılar. Bu iki adayın
liste dışı kalması İstanbul 2. Bölge ve Ankara'daki ortak aday aktivistlerinde
hayal kırıklığı yarattı.
Ankara 1. Bölge'de Şükrü Erbaş tek aday olmasına karşın
İstanbul 2. Bölge'de ‘Solda Ortak Bağımsız Aday’ olarak seçim kampanyasını
başlatmış olan Baskın Oran ve Bin Umut adayı DTP İstanbul İl Başkanı Doğan
Erbaş var. Bu bölgedeki güçler iki aday arasında dağılmış durumda olsa
da bölgenin ve adayların özellikleri nedeniyle her iki adayın da başarılı
olması mümkün.
Antikapitalist, her iki adayın da seçilmesini arzu etmekle
birlikte yandaki ‘Neden Baskın Oran’ yazımızda açıklanan nedenlerden dolayı
Baskın Oran için kampanya yapmaktadır. Ancak Ortak Aday İstiyoruz Kampanyası'nın
bu konuda adaylardan birini tercih etmesi mümkün değildir. İmzacılarının
kimisi Baskın Oran'ı, kimisi de Doğan Erbaş'ı desteklemek gerektiğini
düşünen kampanya, iki adayın da seçilmesini dilemek ve imzacılarının İstanbul
2. Bölge'deki tercihlerine saygı göstermek durumundadır. Kampanyanın iki
adayın sadece birisini desteklemesini beklemek doğru değildir.
Kampanyanın Türkiye solu ile Kürtler arasında açılmakta
olan uçurumu biraz olsun kapatmaya, iki kesim arasında ortak temel talepler
üzerinden bir köprü inşa etmeye; emekçi ve ezilen kitlelerle ilişkisini
keserek Genelkurmay'ın sözcülüğünü yapan; özgürlükler yerine yasakları;
demokrasi, insan hakları ve yurttaş yerine baskıları ve devleti savunan
Baykal ve ekibinin kirletmeye devam ettiği sol kavramına yeniden hak ettiği
prestiji sağlamaya yönelik çabası bir ölçüde amacına ulaşmıştır.
Kampanyanın gösterdiği en önemli şey, solda ciddi bir işbirliği
ihtiyacı olduğu ve en ufak bir işbirliği umudunun bile çok sayıda kişiyi
heyecanlandırıp harekete geçirdiğidir. Seçimlere nasıl hazırlanılması
gerektiğine ilişkin tutumları nedeniyle Ortak Aday Kampanyası ve forumlar
aracılığıyla bir araya gelen güçlerin darbelere, savaşlara, neo liberal
saldırılara karşı 23 Temmuz'dan sonra da birlikte durmasını sağlamak,
bu birlik eğilimini güçlendirmek hepimizin görevidir.
2008 yılı 1 Mayıs ve Nevroz'unu milletvekillerimizle kutlamak için, meclise
tünel kazmak için, TBMM'nin sol kulağını açmak için ŞİMDİ SEÇİM KAMPANYASI
ZAMANI.
Neden Baskın Oran
Türkiye'de yıllardır sağ rüzgar sert esmekte. Doğal olarak
milliyetçilik ve ırkçılık yükselirken tahammülsüzlük artmaktadır. Adalet,
refah, eşitlik, özgürlük, emekçi hakları, demokrasi vb temel taleplerin
savunulması esen sağ rüzgar nedeniyle zorlaşmış ve davaların bayrağı zaman
zaman İslamcı partilere kaptırılmıştır.
Toplumun genelinin gözündeki en büyük sol parti olan CHP
ise sağ rüzgara kendini kaptırarak yurttaşı ve özgürlükleri savunmak yerine
devleti ve yasakları savunur hale gelmiştir. Demokrasiyi darbeye,savaşı
barışa tercih eden Baykal'ın CHP'si ile gerçek sol değerleri kararlı biçimde
savunan sosyalist sol arasındaki uçurum özellikle son 8 yılda dev boyutlara
ulaşmıştır.
CHP'den ve parlamentodan beklentisi olmayan sosyalistler
için CHP'nin bu durumu bir şaşkınlık yaratmasa da kendisini solda gören
geniş bir kesim bu durumdan olumsuz etkilenmiştir. Solcuların geneli CHP
ile birlikte daha devletçi, daha milliyetçi, daha laik cepheci, daha yasakçı,
kısacası daha sağcı hale gelirken, küçük de olsa önemli bir kesim CHP
ile bağlarını atmış ama gerçekçi bir alternatif görmediği için toplumsal
mücadeleden düşmüştür. Bu kesimin küçüklüğünden bahsederken, sayılarının
bütün sosyalistlerin toplamından daha fazla olduğu gerçeğini gözden kaçırmamalıyız.
CHP sağa kaydığı için CHP'nin soluna düşen ama başka bir sol çekim gücünün
de etkisi altına girmeyen bu kesim, esas olarak ‘devrimci’ yada ‘sosyalist’
değildir; parlamenter sistem içinde iyileştirmelere (reformlara) inanır;
sendikaları devrim yapmak için değil, hak almak için örgütlerler; mitinglere
‘onurları için’ değil bir kazanım elde edeceklerini düşünüyorlarsa giderler;
her iş bırakma eylemine katılmazlar, çoğunluğun desteğini almaya çalışarak
kendilerini ve eylemin başarısını garanti altına almaya uğraşırlar…
Sosyalistler olarak, bu tür solcuların desteği olmaksızın
mücadelenin kitleselleşemeyeceğini ve dolayısıyla kazanma şansının olmadığını
görmeliyiz. En kolay ve basit hak kullanımı olan oy kullanmayı bile anlamsız
görmeye başlamış bu kesime yeniden sol bir seçenek sunmak, sosyalistlerin
görevidir. Sosyalist olmamasına, devrimi mümkün görmemesine karşın mücadeleye
atılanların sayısı arttığında toplumsal mücadele, sol ve sosyalistler
yükselişe geçer.
22 Temmuz seçimi, bu kesime bir alternatif sunarak heyecanlandırmak
ve yeniden harekete geçirmek için ciddi bir fırsat sundu. Bu kesimi milliyetçiliğe
karşı halkların kardeşliği, savaşa karşı barış, darbelere karşı demokrasi,
yasaklara karşı özgürlükler, devlete karşı yurttaş, patronlara karşı emekçi
diyen fikirlere, yani sola çekmenin, sosyalistleri yeniden ciddiye almalarını
sağlamanın ilk adımı CHP ile sosyalistler arasında kalan büyük boşluğa
sol bir alternatif koymaktan geçiyor. Bu alternatifi de öncelikle sosyalistler
inşa etmelidirler.
Antikapitalist bu tür bir seçim alternatifinin oluşturulması
amacıyla Ortak Aday İstiyoruz Kampanyası'nı başlattı. Soldaki partilerimiz
ile DTP arasındaki görüşmeler sonucunda hedeflerimizle yüzde yüz uyuşmasa
da bu yönde olumlu sonuçlar çıktı. Bunların başında da Baskın Oran'ın
adaylığı geliyordu. Ne yazık ki Baskın Oran son anda Bin Umut Adayları
olarak adlandırılan ortak bağımsız adaylar listesinin dışında kaldı.
Ancak yukarıda açıkladığımız nedenlerle toplumsal muhalefetin
yükselmesi, solun yeniden hak ettiği önem, prestij ve güce ulaşması açısından
Baskın Oran'ın adaylığını desteklemek ve başarısı için çalışmak gerekiyor.
Baskın Oran ismi etrafında oluşan heyecan da, solun yeniden toparlanmasının
yolunun nereden geçtiğine ışık tutmaktadır. Bu heyecan, Baskın Oran'ın
seçimleri kazanma garantisi olmasa da, 23 Temmuz sonrası seçilecek bağımsız
adaylar etrafında oluşacak genel demokratik muhalefet açısından çok değerli
ve önemlidir.
SHP ve CHP seçmenlerinden, Kürtlere, aydın-sanatçılardan
emekçilere değin aralarında sosyalist grupların da olduğu geniş bir sol
kesimin desteğini alan Baskın Oran'ın seçilmesi yukarıda anlatılan türde
bir sol alternatife ihtiyaç duyanlara büyük bir güven ve moral verecektir.
Tüm bu nedenlerden dolayı, İstanbul 2. Bölge'de Baskın Oran
için var gücümüzle çalışmalıyız.
sayfa başına dön
|