|
Türkiye Sosyal Forumu
İstanbul'da Toplanıyor
Onur Doğulu
Türkiye Sosyal Forumu (TSF) 30 Eylül - 01 Ekim 2006 tarihleri arasında
İstanbul'da toplanacak.
Türkiye'nin Güney Lübnan ve Kuzey Irak'a asker göndermeyi tartıştığı şu
günlerde TSF, Türkiye'de bir çok farklı alanda faaliyet gösteren hareketleri
bir araya getirecek.
Ekim 2005'te İstanbul'da başlayan, daha sonra sıra-sıyla Diyarbakır, Ankara
ve İzmir’de yapılan toplantılarla devam eden hazırlık sürecinin sonunda
bir araya gelen 60 kurum, toplam 24 seminer ve 24 atölye çalışması yapılmasına
karar verdi.
Seminerlerde, Ortadoğu' dan, Kürt sorununa, enerji politikalarından gecekondu
yıkımlarına, sendikal haklardan kadın haklarına, tecritten Avrupa Birliği’ne
bir çok konuda farklı görüşler tartışılacak, farklı hareketler birbirleriyle
deneyimlerini paylaşacak.
Seminerlere yurtdışından birçok aktivistin davet edilmesi planlanıyor.
Pakistan asıllı İngiliz yazar Tarık Ali ve Filistin direnişinin simge
isimlerinden Meryem Abu Dakka ismi geçen davetliler arasında.
Seminer ve atölye çalışmalarının yanı sıra forum, bir çok sanatsal ve
kültürel çalışmaya da ev sahipliği yapacak. Konserler, resim ve karikatür
sergileri, amatör tiyatro gösterileri ile bir çok muhalif sanatçı ve kültür
evi sosyal forumda yerlerini alacak.
Oldukça sıcak siyasi gelişmelerin yaşandığı şu günlerde güçlü ve zengin
tartışmalara ev sahipliği yapacak bir TSF, önümüzdeki dönemde toplumsal
muhalefetin birlikteliği için yeni olanaklar sağlayabilir. 4-7 Mayıs ta-rihlerinde
Atina'da düzenlenen 4. Avrupa Sosyal Forumu'na yaklaşık 1.200 kişiyle
katılan ve 50 seminer ve atölye organize eden TSF'nin bütün birleşenleri
farklı hareketlerin ve bire-y-lerin deneyimlerini paylaştığı, ortak bir
mücadele takvimi oluşturdukları ve tüm çevrelerin sesini duyurduğu bir
zemin olması için çabaladığı ölçüde gerçek anlamını kazanacaktır.
Bilindiği üzere Sosyal Forum hareketi, 2001 yılında Brezilya'nın Porto
Alegre kentinde toplanan Dünya Sosyal Forumu (DSF) ile başlayan bir süreçtir.
TSF, kendisini bu sürecin bir parçası olarak görür ve DSF ilkelerini benimser.
Bu sürece ilişkin faaliyetini temel olarak Avrupa Sosyal Forumu (ASF)
ve Akdeniz Sosyal Forumu (AKSF) ile ilişkilendirir. TSF sadece protestolarla
sınırlı olmayıp, toplumsal hareketlerin ve bireylerin, deneyimlerini paylaşacakları,
eğitici etkinlikler düzenleyecekleri ve ortak mücadele takvimleri oluşturacakları
bir zemin olmayı amaçlar. TSF ilkelerinde de belirtildiği gibi forum ayrımcılığa
uğrayan tüm çevrelerin seslerini duyurmaları için olanaklar yaratılması
hedef-ler.
TSF hazırlıkları ve se-minerlerin tam listesi: www.sosyalforum.org
Kurtlara değil üreticilere destek ver
Sadık Karadeniz
ORDU’DA 100 bin kişiyi 30 Temmuz'da sokağa döken öfke, hayatları fındığa
bağlı olan milyonlarca insanın yaşadığı mağduriyete dayanıyor.
Fiskobirlik fındık fiyatını 7,4 YTL olarak açıklamıştı . Hükümet ise siyasi
nedenlerle Fiskobirlik'e karşı tutum aldı. Fatura da üreticilere çıkarıldı.
Fındık fiyatları, üretim maliyetlerini bile karşılamayacak bir düzeye
düşürülmek isteniyor.
40 ilden katılımla gerçekleşen mitingde Cüneyt Zapsu kuklasını yakıldı.
Ü-reticilerin pankart ve afişlerinde "Fındık Koşnili (Kurdu) Zapsu"
''Tayyip bey boşveki,l çiftçi aç sefil'' yazıyordu.
2002'den bu yana Dünya Sert Kabuklu Meyveler Konseyi Başkanı olan Zapsu
ve ailesi aynı zamanda ihracatçı Balsu Gıda Şirketi'nin sahibidir. Dolayısıyla
fındık fiyatının düşük olmasından doğrudan kazanç sağlayanlar arasındadır.
Asıl mesele de zaten fındık fiyatının üreticiler aleyhine sürekli Zapsu
ailesi gibi ihracatçılar lehine belirlenmek istenmesidir. Ülke fındığının
% 30’unu ihraç eden Trabzonlu Oltan Gıda Şirketi'nin patronunun, Ziraat
Odaları için ''hepsi komünist'' demesi de bu durumu bir kez daha ortaya
koyuyor.
Ağustos ayında hükümet Fiskobirlik'i devre dışı bırakarak fındık alım
görevini Toprak Mahsulleri Ofisi'ne (TMO) verdi. Fındık alanında hiç deneyimi
olmayan, üstelik görevli olduğu tahıl alımları konusunda ciddi sorunlar
yaşayan ve 914 milyon YTL borucu olan TMO'nun 650 bin ton arz fazlası
fındığı ne yapılacağı merak konusudur.
Hükümetin bu adımı sadece Fiskobirlik'i hizaya getirmek için attığı da
iddia ediliyor. 12 Eylül'de Fiskobirlik Olağanüstü Genel Kurulu yapılacak.
Hükümet'in istediği bir yönetim çıkarsa fındık alım sorumluluğunu yeniden
Fiskobirlik'e verileceği öne sürülüyor.
Bütün bunlar uluslar arası düzeyde genelde tarım özelde de fındık üzerine
büyük oyunların döndüğü bir ortamda yaşanıyor. Dünya piyasalarındaki fındığın
yüzde 80'i burada üretiliyor, büyük bölümü Almanya'daki borsada işlem
görüyor. Almanya da üretimi AB üyesi ülkelere kaydırmaya, ABD de kendi
üretimini artırmaya çalışıyor. Ayrıca dev küresel tekeller bu alana giriyorlar.
İMF bizlere "destek alımlarını durdurun, fiyatları sübvanse etmeyin"
derken ABD ve AB kendi üreticileri ve bu dev şirketleri sübvanse edi-yorlar.
Dünyada ve Türkiye'de ister üretici ister maaşlı çalışan olsun hepimizin
yaşamları bu tür cendere-lerde öğütülmek isteniyor. Cendereyi kırmak için
ise çok daha büyük ve koordineli mücadelelere ihtiyaç var.
Biz de muhatabız!
Özer Kayserilioğlu
Şimdiye kadar eğitim camiasının üvey evlatları olarak görülen biz ücretli-sözleşmeli-vekil
öğretmenler artık bu duruma daha fazla sessiz kalmayacağımızı gösterdik.
Eylemlilik ve örgütlenme çalışmalarımızla ilk önce 40 kredilik İngilizce
hakkımızı geri aldık, daha sonra da 4/C durumundaki arkadaşlarımızın şimdilik
4/B 'ye geçmesini sağladık.
Yaz aylarında maaş alamayan on binlerce arkadaşımız, hak ettikleri maaşlarını
bu yaz almışlardır. Bizler 4/B'nin de yetmeyeceğini biliyoruz. İşgüvenceli,
daimi kadro talebimizi ve KPSS sınavı sonucu atanamayacak 180 binden fazla
öğretmen arkadaşımıza ve yakında mezun olacak on binlerce öğrenci arkadaşımıza
KADRO İSTİYORUZ.
Hep beraber eğitim alanının neo-liberal temelde yeniden yapılandırılması
sonucu yaşadıklarımızın kade-rimiz olmadığını göstereceğiz
2006 KPSS'ye baktığımızda lisans düzeyi mezunlarından 400 bin kişinin
sınava girdiği görülüyor. Bunlardan 202 bini sadece eğitim bilimleri alanından
girmiştir. Geçen yıl eğitim bilimlerinden giren kişi sayısı 185 bin kişi
idi. Görülüyor ki 17 bin kişi dışarıda kalmıştır. Ve sadece 17 bin öğretmen
alınacaktır. Eğer bizler bir şeyler yapamazsak sorunumuz her gün daha
da çözülemez bir duruma gelecektir.
Devlet bir yandan "haydi kızlar okula" kampanyası yaparken yüz
binlerce genci iş güvencesiz ve ucuza çalıştırmanın ortağı olmaktadır.
Ama bu süreçte artık "BİZ DE MUHATTABIZ!" diyoruz.
15 Ağustos'ta MEB ile sendikalar arasında başlayacak toplu görüşme-ler
sırasında bizler de Ankara'da olacağız. Bizleri görmeden alınan her karara
itirazımız var. Bir yıldır internetten ve birebir çalışmalarımız sonucu
oluşan beraberliğimizi göstereceğiz.
sayfa başına dön
|