Güncelleme:
22.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Hizbullah Lübnan’ı birleştirebilir mi?

Bassem Chit - Beyrut
Çev: Dilan Gitmez

LÜBNAN'DA katliam ve kasaplık arasında İsrail'i şaşırtan yeni bir güç ortaya çıkıyor - sıradan Lübnanlılar birbirlerine karşı büyük bir bağlılık gösteriyor.
Tarihi, dini mezheplerin kavgalarıyla dolu bir ülkede böyle bir an tarif etmek her şeyden önemlidir.
Lübnan iç savaşın gölgesinde yaşayan bir ülke; ama İsrail, Hizbullah'a karşı savaşında mezhepsel kinleri yeniden alevlendirebileceğini düşünerek yanlış hesap yaptı. Bunu 'ülkeyi 20 yıl geriye götürmek’le tehdit etmelerinde görebiliriz.
Sıradan Lübnanlılar, iç savaşta (1975-90) kaybetmiş gibi göründükleri birliklerini direnişte yeniden keşfettiler. Büyük çoğunluk İsrail'e karşı mücadelesinde Hizbullah'a destek veriyor. Ancak Hizbullah, Lübnan halkının sınıflar ve dinler arasındaki ayrılıkları nedeniyle sıkıştı.
Hareket içindeki rolü Hizbullah'ı tamamen dini bir partiden vatansever bir partiye dönüştürdü; ancak Hizbullah hala çoğunlukla Şii Müslüman bir tabana sahip. Hizbullah, devrimci bir parti değil, direnişin partisidir. Ancak yazar Gilbert Achcar'ın yaptığı gibi onu 'sosyal yapısı tamamen burjuva' diye karakterize etmek yanlış olur.
Hizbullah, Şiilerin kazanmaktan çok kaybettikleri dini sekter bir sistemin çocuğudur. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, yoksulluğun kol gezdiği Doğu Beyrut'ta bir gecekondu mahallesinde büyüdü. Burası aynı zamanda iç savaş sırasında sağcı Hıristiyan militanların ilk katliam yaptıkları yerdir.
Hizbullah'ın hükümette iki üyesinin olması sıradan insanların beklentilerini yansıtıyor; bu üyelerden birisi çalışma bakanı. Bakanın göreve geldiğinde ilk işi Filistinli mültecilere uygulanan çalışma yasaklarını kaldırmak ve köylü hakları için kampanya yapmak oldu.
Temsiliyet
Parti küçük işletmecilerden ve esnaftan destek görüyor, ama aslen Lübnan halkının en yoksul kesimle-rine dayanıyor. Son dönemde yaşanan işçi mücadelelerinde tüm işçileri temsil etmeye çalışan sendikacılar da partinin içinde yer alıyor.
İsrail'e karşı direniş nedeniyle Hizbullah kendi tabanının çok ötesindeki kesimlerin desteğini aldı, ama parti ideolojisi ve liderliği Şii dini inanışına dayanmaya devam ediyor.
Hizbullah, değişmekte olan Lübnan halkına adapte olmaya çalışıyor. İç savaştan önce halkın çoğu köylerde çiftçilik yapıyordu. Şimdi nüfusun üçte ikisi Beyrut'ta yaşıyor. Farklı mahallelerde farklı kesimler yaşıyor, ama işyerleri ortak.
Mezhepçilik, tam olarak dini grup-lar arasındaki kinden kaynaklanmı-yor. Bölünmüşlüğün kökleri bir grubu dışlayıp diğerine ayrıcalık tanıyan sisteme dayanıyor. İç savaş sırasında sıradan insanların çoğu sefalet ve yoksulluğa itildi; açlık, dini kimlikler arasında ayrım yapmaz. Zamanla sınıfsal farklılıklar, dini bölünmüşlüğün ötesine geçti.
İsrail saldırılarının kurbanları için toplumun tüm kesimlerinin gösterdiği muazzam destek ve dayanışma dini bölünmüşlükten duyulan tiksintinin en açık ifadesidir. Bu birlik arzusunu neo-liberal politikalara karşı büyüyen hareket ve zengin-yoksul uçurumunun derinleşmesine karşı kabaran öfkede de görüyoruz. İsrail'in son saldırısından önce yarım milyon Lübnanlı işçi, hükümetin ekonomi politikalarına karşı eylem yaptı.
Bu birlik yıllardır inşa ediliyor ve kökleri İsrail işgaline karşı direnişe dayanıyor. Robert Pape 80lerde İsrail'le savaşan intihar bombacılarını araştırdı. Onun bulgularına göre 41 bombacıdan "sadece 8'i İslamcıydı. 27'si Lübnan Komünist Partisi ve Arap Sosyalist Birliği gibi sol grup-lardandı. Üçü de Hıristiyan'dı ve hepsi Lübnan'da doğmuştu."
İşgal Lübnan'ı pek çok teste tabi tutuyor. İsrail'e karşı direnişin kalbi olan muhteşem dayanışmayı inşa etmek için bizim direnişi tek bir dini topluluğun ötesine taşıma-mız ve büyütmemiz gerekiyor. Son bir ayda gelişen hareket bunun mümkün olduğunu bize gösterdi. Aynı zamanda Lübnan'ın neye dönüşebileceğine dair bir vizyon ortaya koydu.

 

International Socialist Tendency (Uluslararası Sosyalist Akım) Deklarasyonu
ABD ve İsrail'in Lübnan Savaşına Karşı Direniş İle..

1. İSRAİL’İN Lübnan'a açtığı savaş, 11 Eylül 2001'den bu yana ABD ve müttefiklerinin emperyalist saldırganlığının yeni bir aşamasıdır. Irak işgali ile birlikte Ortadoğu'da Amerikan hegemonyası önündeki son engelleri ortadan kaldırmayı hedefleyen 'rejim değişikliği' süreci de işletildi. Ne var ki Irak'taki direniş sayesinde Pentagon kendisini kazanamayacağı bir gerilla savaşı bataklığında buldu. Bu nedenle Bush hükümeti, Saddam Hüseyin'in düşüşünden sonra, Irak'ta etkinliği artan İran'ın İslami rejimini devirmeyi hedefliyor. ABD'nin Ortadoğu'daki çıkarlarına darbe vuran 1978-9 İran Devrimi'nin yarattığı fırtına tersine çevrilmek isteniyor. İsrail'in Hizbullah'a saldırısı, Washington'a, İran'la bağlantısı olan kuvvetli bir anti-emperyalist gücü bertaraf etme fırsatı sunuyor. George W. Bush ile onun en yakın yardakçısı Tony Blair'in suç ortaklığı ve bu mütecaviz savaştaki rolleri, Birleşmiş Milletlerin ezici çoğunluğunun acil ateşkes çağrısını bloke etmelerinde görüldü.
2. Uluslararası diplomasi ateşkes çağrısı ve Lübnan'ı ikiye ayırmaya dönük uluslararası bir "Barış Gücü"nün gönderilmesi etrafında yoğunlaştı. Bu ikinci öneri çok tehlikelidir. Bush ve Olmert uluslararası bir askeri gücün İsrail'in Hizbullah'ı bozguna uğratacağını hesap ediyorlardı. Ancak Hizbullah'ın liderlik ettiği kararlı ve etkili direniş, İsrail için bir askeri zaferi uzak bir hayale dönüştürdü. Bu koşullarda ABD ve İsrail, Hizbullah'a karşı savaşı devam ettirmek için NATO'nun veya Avrupa Birliği'nin organize edeceği uluslar arası askeri bir güç için baskı uyguluyorlar. Bunun gibi bir askeri güç 'barış' değil, Afganistan ve Irak'ta bulunanlara eklenen, batılı bir işgalci güç olur. Bu çok uluslu güce karşı durmak, uluslararası ra-dikal solun en acil görevlerinden birisi olma-lıdır. Bu duruş, böy-lesi bir gücün esas-larını çoktan tartışmaya başlamış İtalya’daki orta-sol koalisyon gibi hükümetlerin bulunduğu Avrupa'-da özellikle önemlidir.
3. Biz, İsra-il'in Lübnan'a aç-tığı savaşa karşı çıkıyoruz. Lübnan halkıyla dayanışma-mızın yanı sıra Bush'un İran'a saldırısı planlarına karşıyız. Soldaki bazı güçler benzeri bir tutumu, saldırıya geçtiği ve İsrailli askerleri kaçırdığı için Hizbullah'ı mahkum etme pozisyonu ile birleştiriyorlar. Biz bu duruşu kesinlikle kabul etmiyoruz. Devrimci sosyalistler olarak, İslamcı bir parti olan Hizbullah ile pek çok ideolojik farklılıklarımız var. Ancak Hizbullah, 1980ler ve 90lar boyunca İsrail'in Güney Lübnan'ı işgaline karşı başarılı bir gerilla mücadelesi yürütmüş olması nedeniyle Lübnan halkının en fakir ve ezilen kesimlerinde kök salmış ulusal bir kurtuluş mücadelesi inşa etti. Dahası Hizbullah son eylemini, İsrail'in vahşi kuşatması altında acı çeken Gazzeli Filistinlilerin üstündeki baskıyı hafif-letmeye katkıda bulunmak için başlattı. Bu nedenle geniş Arap kitle-leriyle birlikte Hizbullah savaş-çılarıyla dayanışmamızı ve Hiz-bullah'ın, İsra-il'in Lübnan'a saldırısını yenilgiye uğratmasına dönük umudumuzu açıklıyo-ruz.
4. Sosyalistler ve enternasyonalistler olarak, kendi ülkelerimizde bu savaşa karşı kitlesel muhalefeti bir araya getirmeyi başlıca sorumluluğumuz olarak görüyoruz. İsrail'in Lübnan'ı harap etmesine karşı dünyanın her tarafında önemli sayıda protesto eylemleri yapılmaya başlandı. Bombardıman devam ederse, önümüzdeki haftalarda daha fazla ve daha büyük eylemliliklere ihtiyacımız olacak. Bu savaşa karşı mümkün olan en geniş hareketi inşa etmeyi taahhüt ediyoruz. Bu hareketin temeli İsrail'in saldırısına karşı çıkanların -aralarında Ortadoğu ve başka konular üzerinde pek çok anlaşmazlık olsa da - birliği olmalıdır. Bu hareket, "teröre karşı savaş"a ve özellikle Irak ile Afganistan'ın işgaline karşı devam eden, kitlesel eylemlilik kapasitesi ile en geniş birlik temelleri üzerinde çalışmanın önemini kanıtlayan uluslar arası kampanyayla yakından ilişkili olmalıdır;
5. İsrail'in Lübnan'ı bombalaması emperyalizmin vahşetini ve onun dünyaya her gün çektirdiği acıları bütün çarpıcılığı ile ortaya koyuyor. Ancak Irak işgalinde de gördüğümüz gibi, ABD, müttefikleri ve onlara angaje olanlar her şeye kadir değiller; emperyalistler yenilebilir. Lübnan savaşı Washington'un bölgeye yönelik saldırganlığında mevzi kazanmasına neden olabileceği gibi Ortadoğu'da emperyalist hegemonyaya direnen güçlerin zaferini de getirebilir. Emperyalizmin bölgede yenilmesi, sermayenin küresel tiranlığını da zayıflatabilir. Emperyalizmin yenilgisini garantilemeye yardım etmek için, enternasyonalistler ve radikal sol bu güçler dengesine kendi ağırlıklarını koymalıdır.

 

sayfa başına dön


 
gazete arşivine git