|
Şilili öğrenciler "başka
bir eğitim" için sokakta
Şili'de bir milyona yakın öğrenci eğitimde neo-liberal politikalara karşı
sokağa çıktı. Grev, boykot ve okul iş-galleri ile süren harekete üniversite
öğ-rencileri de yaygın dayanışma boykotları ile katıldı.
Şili'de ilk ve ortaöğretim Pinochet diktatörlüğü sırasında yerel yönetimlere
devredilmiş, önemli bir kısmı da özel-leştirilmişti. Eğitim, kar amaçlı
bir işkoluna dönüştürülmüştü.
Lise öğrencileri sadece özelleştirmelere karşı değil, aynı zamanda yeni
bir eğitim sistemi için de mücadele ediyorlar. Öğrenciler, üniversite
giriş sınavlarının ortadan kaldırılmasını ve eğitimin şirket karları için
değil, öğrencilerin ihtiyacına yanıt verecek şekilde yeniden yapılandırılmasını
talep ediyorlar.
Eylemlerin başlaması ile Şili'nin yeni merkez sol devlet başkanı Michelle
Bachelet eğitim için yıl-da 100 milyon dolarlık ek bütçe oluşturmayı vaat
etti. Harekete yön veren öğrenci konseyleri, bu öneriyi yetersiz bularak
yeni bir eğitim sistemi için tekrar greve gittiler. Şili'deki öğrenci
hareketi, Latin Amerika'da esen isyan rüzgarının bir başka örneğidir.
Son dönemde Fransa'da da öğrenci ha-reketi işçi sınıfının desteği ile
26 yaşından gençlerin iş güvencelerini yok etme saldırısını püskürtmüştü.
Latin Amerika'daki genelleşen mücadele ortamı ile Fransa'daki gibi örnekler
Şili hareketinin de başarı şansını arttırıyor.
"Fransa'da başarılanı biz de yapacağız!"
Yunanistan 1970'lerden bu yana en büyük öğrenci hareketine tanık oluyor.
Mayıs sonunda yaygın bir işgal hareketi üniversiteleri felç etti. Üniversite
öğretim görevlileri de süresiz greve çıkma kararı verdi.
Öğrenci ve öğretim görevlileri hükümetin eğitimdeki yeni özelleştirme
dalgasına karşı sokağa çıkıyorlar. Hükümet özel üniversite açılmasını
olanaklı hale getirmek, devlet üniversitelerinin de piyasa kriterlerine
göre işletilmesini istiyor. Tasarı, öğrencilerin bütünleme sınav hakkına
saldırırken; üniversitelere polis girmesi yasağını da ortadan kaldırmayı
hedefliyor.
Öğrencilerin temel sloganı "Fransa'da başarılanı biz de yapacağız!".
Öğrenci örgütlenme-lerinin ortak açıklamasında şöyle deniliyor: "Bu
slogan zafere kadar mücadelede kararlı olduğumuzu ifade ediyor. Eğitim,
çalışma ve yaşam standartlarıyla ilgili haklarımız için eğitim alanındaki
öğrenci, öğretmen ve eğitim görevlilerinin yanı sıra bütün işçileri birliğe
çağırıyoruz."
Öğrenci hareketi içinde sosyal demokrat PASOK, özelleştirmeleri desteklerken,
Komünist Partisi öğrencilerin üniversite işgallerine ve öğretim görevlilerin
süresiz grev kararına karşı çıkıyor. Hareket içindeki farklı geleneklere
sahip diğer sol güçler hareketin politik liderliğini oluşturuyor.
Livaneli, paşaların sesiyle söyledi
Ozan Ersan
Zülfü Livaneli Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde akademik yılın kapanış
konserini verdi. Konsere ilgi akademik kadrolar arasında da oldukça fazlaydı.
Sahnenin önünde kurulmuş 'protokol'de 200 den fazla akademisyen yerlerini
almıştı.
Konsere katılımın bu denli yüksek olması salt bir müzisyen hayranlığından
kaynaklı değildi. Bu konser 'Danıştay' olayının halen sıcaklığını koruduğu
günlere denk geliyordu. Livaneli konsere, laik cepheci bir konuşmayla
başladı. Stadyumdan ise buna tam bir destek yükseldi: 'Türkiye laiktir
laik kalacak' vb… Konser, hep bir ağızdan söylenen 10. Yıl Marşı ile doruğa
ulaştı.
Saldırında Susurluk devletinin parmağı olduğu ve yapanların 'radikal İslamcı'
kesimden olmadığının ortaya çıkmasına rağmen, tüm slogan ve konuşmalar
'laiklik karşıtı' kesimlere yöneltildi.
Konser, Türkiye'de demokrasinin asıl düşmanı olan Paşaların istediği türden
bir etkinlik oldu.
Geçen yıl yaşanan bayrak provokasyonundan bu yana tırmandırılan ve Diyarbakır'da
en yüksek düzeyine çıkan milliyetçili-ğin ardından şimdide keskin bir
laik- İslamcı ayrımı yaratmaya çalışıyorlar.
Bu çabaların neden sarf edildiğini düşündüğümüzde, olup biteni BOP' u
atlayarak algılayamayız. Bunları olası İran müdahalesi karşısında Türkiye
muhalefetini ideolojik olarak bölme ve böylece felç etme çabası olarak
görmeliyiz.
Türkiye'yi savaşın parçası haline getirme ya da en azından muhalefetin
ses çıkarmamasını sağlama gi-rişimlerine var gücümüzle direnmeliyiz. ODTÜlü
Antikapitalistler konserde savaş karşıtlığının sesi olduk. Paşaların laik
cephesine değil birleşik bir savaş karşıtı hareketin inşasına çağrı yaptık.
Egemenlerin ve çetelerinin bu kirli oyununu ancak bu şekilde boşa çıkartabiliriz.
Ordu, nükleere hayır diyor!
Sadık Karadeniz
Ordu'da nükleer karşıtı bir çalışma başlatmak için girişim oluşturduk.
Yedi kişi ile başlayan çalışma geniş bir platforma dönüştü.
Ordu'da, siyasi partiler, dernekler, sendikalar, meslek odaları gibi kuruluş-larla
görüşmeler yaptık. İlk toplantıya 30, ikincisine 80 kişi katıldı. Bunların
arasında EMO, TTB gibi meslek odaları da bulunuyordu. Neden nükleer santrallere
karşı olmak gerektiği tartıştık ve faaliyet takvimi oluşturduk. 29 Nisan'da
Sinop'ta yapılacak mitinge yönelik çalışmalara öncelik verdik.
Nisan ayının başlarında İlkay Akkaya konserinden önce nükleer lanetinin
zararlarını anlatan broşürlerimizi dağıtarak Ordu halkının dikkatin bu
konu çekmek istedik. Konserde İlkay Akkaya ve platform dönem sözcüsü Özer
Kayserilioğlu nükleer santrallerin zararları ile ilgili bilgilendirmede
bulundular.
Ordu'da yaygın bir Nükleere Hayır afişlemesi yaptık. Kent sakinlerinin
desteğini yanımızda hissettik ve buradan güç aldık. 29 Nisan Sinop mitingine
yaklaşırken Ordu’da gerçektende çok büyük bir bilinçlenme olduğunu gördük.
19 Mayıs ve KTÜ öğrencileri de bu haklı mücadeleye katıldılar. 25 Nisan’da
Samsun'da bu iki üniversi-tenin öğrencileri kendi aralarında toplantı
düzenleyerek nükleer illetine hayır diyeceklerini Samsun ve Ordu platformlarına
bildirdiler. 29 Nisan mitingine de 40 kişiyle katıldılar.
27 Nisan’da Ankara EMO Başkanının katılımıyla bir panel düzenlendik. Yoğun
ilgi gören panelde Sinop'a da-yatılan nükleer illetine karşı Ordu hal-kıyla
beraber olduğumuzu yerel basın yazdı ve çoğu bu mücadeleye katıldı.
29 Nisan Sinop mitingine Ordu'dan 100 kişi gittik. Miting başladığında
Türkiye'nin her köşesinden gelen nükleer karşıtları Tayyip'in kapitalizmine
karşı "Hayır" diye bağırıyorlardı. Muhteşem bir organizasyonla
Anka-ra'ya sesini duyuran Sinop, Tayyip'in sönmek üzere olan ampullerini
nükleer enerji ile yakmaya çalıştığını halay çe-kerek horon teperek biraz
da gülerek haykırdılar.
1986'ta televizyon karşısına geçip halkı kandıranlar bugün kanser mirasını
Ka-radeniz'e bıraktılar. Bugün Sinop halkı ikinci Çernobil faciası istemiyor.
Biz Ordu NKP olarak tüm Karadeniz halkına sesleniyoruz: Radyasyonsuz çay,
radyasyonsuz fındık, radyasyonsuz bir gelecek istiyoruz. Çocuklara daha
iyi bir gelecek bırakmak istiyorsak, ro-tatif gibi işleyen Tayyip kapitalizmine
son demek insanlık görevimizdir.
sayfa başına dön
|