|
Ortadoğu’ya
Gerçek Barış ve Demokrasi:
İşgallere Son
İşkence Sistematik!
Irak, Afganistan ve Guantanamo'daki işkence vakalarının iddia edildiğinin
tersine sistematik olduğu iyice netleşti. İşkencelerin, doğrudan ABD Kongresi'ne
bağlı gizli bir birimin yönetiminde olduğu ortaya çıktı. Amerikan Sivil
Haklar Birliği'nin (ACLU) açıkladığı Irak, Afganistan ve Guantanamo'da
süren sadistik işkenceler ve iradi şiddetin ne denli büyük boyutta olduğunu
gösteren 35 bin dokuman, CIA ve özel birliklerden oluşan Görev Gücü 626'nın
faaliyetlerini, ABD ordusunun gizli işkencehaneler kurduğunu ve Ebu Garip
skandalının üstünü örtmeye çalıştığını gün ışığına çıkardı.
Mayıs 2004'te FBI ajanlarına gönderilen bir e-mailde tutukluların askeri
köpeklerle korkutulması, uykudan mahrum bırakma, sürekli stres yaratmayı
hedefleyen sorgulamaların yapılması; yani işkence yapılması emri yer alıyor.
Dokümanlar Guantanamo'da işkence gören tutukluların kendilerini İsrail
bayrağına sarılmaya zorlanmasının ve Kuran'a karşı hakaretin işkencenin
bir parçası olarak gösteriyor.
Görev Gücü 626, Bağdat'ta tecavüz dâhil sayısız işkence vakasının da sorumlusu.
Irak'ta, Azimyah Sarayı gibi sayısız işkencehanenin bulunduğu ortaya çıktı.
Buralarda erkek ve kadın tutukluların birbirlerine tecavüze zorlanması,
tutuklulara elektrik verilmesi, sigara söndürme ve dayak uygulamalarının
yaygınca yapıldığını gösteriyor. Geçen yıl, Ebu Garip skandalının patlak
vermesinden sonra Afganistan'da yapılan işkenceleri belgeleyen dokümanların
yok edildiği de ortaya çıktı.
Dokümanlar, bu olayların bilinmesine rağmen hiçbir şekilde soruşturulmadığını
ve hatta olayların üstünün nasıl kapatıldığını gösteriyor.
Human Rights First (Önce İnsan Hakları) örgütü Irak ve Afganistan'da ABD
gözetiminde 98 esirin öldüğünü rapor etti. Rapora göre, 2002'den beri
Irak ve Afganistan'da ABD gözetimindeki merkezlerde, tespit edilen 98
ölüm vakasından 34'ünün kasten ya da dikkatsizlik sonucu cinayet olduğu
yönünde kanıt ya da şüpheler var. Sekiz ile 12 esir ise sorguda işkence
ile öldürüldü. Raporda ABD ordusunun sorumlulara nadiren ve çok hafif
cezalar verdiğine işaret edildi.
Bush yönetiminin yeni soruşturmalar yapma niyeti yok. Pentagon sözcüsü,
'fotoğraflarda yeni bir şey olmadığını, zaten 25 kişinin yargılandığını'
söyledi. ABD mahkemesi geçen yıl rütbe indiriminden 10 yıl hapse dek dokuz
askere ceza kesmişti. Ceza alanlar 'Emirleri yerine getirdik' deyip günah
keçisi yapıldıklarını söylerken, askeri soruşturma dönemin Amerikan güçleri
komutanı Richardo Sanchez ve Geoffrey Miller'i aklamıştı. Ama sorguda
ölen en az üç kişiyle ilgili suçlanan bile olmadı!!
Ebu Garib Raporu
Geçtiğimiz ay İngiliz The Guardian gazetesi, ABD ordusunun Ebu Garib raporunu
yayımladı. Rapor, Ebu Garib Cezaevi'nde işkence, tecavüz hatta cinayet
olaylarının sistematik şekilde uygulandığını gösteriyor.
Raporda, cezaevindeki işkence dehşetini yaşayanların sayısı binlerle ifade
ediliyor. ABD ordusuna göre, Ebu Garib Cezaevi'nde Iraklı tutuklulara
işkence yapılırken çekilen fotoğraf sayısı bin 325.
Cezaevindeki işkence sadece fotoğraflanmakla kalmamış, tutuklular işkence
görürken çekilen 93 video kaydı bulunuyor.
ABD askerlerinin bir diğer uygulaması da, Iraklı mahkumları çırılçıplak
soyarak, birbirleriyle cinsel ilişkiye girmeye zorlaması. Bu şekilde çekilen
fotoğraf sayısı ise 29'u buluyor.
Ölümü şüpheli bulunan Iraklı tutuklulara ait fotoğraf sayısı 546.
Cezaevindeki işkence, cinayet ve tecavüz olaylarını belgeleyen bu kanıtların
18 ekim-30 aralık 2003 tarihleri arasında çekildiği belirtiliyor. Yani
binlerce kayıt sadece iki buçuk aylık süre içerisinde elde edilmiş.
Bu arada Muhammet karikatürleri sırasında "basın ve ifade özgürlüğü"
diye feveran eden Bush hükümeti, Irak'ın Ebu Garib cezaevindeki işkenceyle
ilgili yeni fotoğrafların yayınlanmasının 'zararlı' olduğunu da açıklamayı
ihmal etmedi!
Avrupa İşkence Birliği
İşkencehanelerin bir kısmı Polonya ve Romanya'da bulunuyor. Dahası, bir
Avrupa Parlamentosu üyesinin Ocak ayında yayımladığı rapora göre, "Avrupa
hükümetleri, CIA'in ele geçirdiği esirleri Avrupa hava sahası ya da havaalanları
üzerinden naklettiğinden haberdardı", "Bu nakillere 100'den
fazla kişi maruz kaldı. Kişilerin kaçırıldığı, özgürlüklerinden mahrum
edildiği, insan hakları standartlarına uymayan ülkelere nakledildiği ve
oralarda işkence gördüğü kanıtlandı. Bu, aslında hiçbir zaman yalanlanmadı".
Filistin ile Dayanışma
ABD ve ortakları, bir yandan demokrasi bahanesiyle Ortadoğu'yu kana bularlarken,
bir yandan da demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş Hamas'a diş gösteriyor.
Sebebi Hamas'ın İsrail devletini tanımaması, Filistinlilere kan kusturan
İsraillilere karşı silahlı mücadele yürütmesi ve Hamas'ın İslamcı terörist
örgüt olarak görülmesi.
Hamas, bunların yanında, El Fetih iktidarının ABD ve İsrail ile fazla
yakınlaşması ve giderek de bir yolsuzluk batağına yuvarlanması üzerine
popülerlik kazanmıştı.
Hamas'ın ve onu destekleyen Filistinlilerin İsrail'i tanımamaları son
derece doğal; çünkü İsrail kuruluşundan bu yana bölgede emperyalizmin
köpekliğini yapıyor, Arap devletlerini uysallaştırmak için savaşıyor ve
ABD ve ortakları tarafından silahlandırılıyor. İsrail ordusu, taş atan
Filistinli çocukların kafasına kurşun sıkmaktan çekinmiyorlar ve bu da
Filistinlilerin öfkesini intihar bombacısı olacak kadar arttırıyor elbette.
İsrail, her gün Filistin topraklarında dehşet yaratmakla kalmıyor, açık
açık veya gizlice yeni Yahudi yerleşimleri kurarak Filistinlileri evsiz
bırakıyor. Filistin ekonomisini çökerttiler; şu anda her yüz Filistinli'den
70'i işsiz.
Filistinlilerin acilen adil bir barışa, işe ve eve ihtiyaçları var. Türkiye'de
yaşayan bizler, İsrail'in bölgedeki en büyük müttefiki olan Türkiye'nin
korsan devletle tüm ilişkilerini kesmesini istiyoruz.
Türkiye'nin ve savaş karşıtlarının rolü
Abdullah Gül'ün Hamas ile görüşmesi Filistinlilere destekten ziyade, ABD
mesajlarını iletme işlevi gördü. Ankara'ya çağırdıkları Hamas temsilcileriyle
sanki cüzamlılarmış gibi davrandılar; hatta görüştükleri salonlardaki
AKP amblemlerinin üstlerini örttüler. Temsilcilere "öğüt" diyerek
aba altından sopalar gösterildi,. Yani Türkiye, Hamas'ı hizaya getirmeye
çalıştı.
ABD ve İsrail bu görüşme sonrasında her ne kadar ateş püskürseler de,
Genişletilmiş Ortadoğu İnisiyatifi çerçevesinde Türkiye biçtikleri rol
bu. Her iki ülke de Hamas ile doğrudan görüşemeyeceği için bu işi Tayyip
taşeronuna fiilen devrettiler.
Kahire Konferansı 23 Mart'ta
Hamas kendisine verilen "öğüt"lere uymayacağını açıkladı. Filistin
halkının kendi temsilcisi olarak seçtiği bir yönetimin İsrail ablukası
alında işi hayli zor. İsrail, ABD ve Avrupa para musluklarını kapatmaya
başladılar, askeri abluka ağırlaştırıldı.
Bu durumda dünya ve Türkiye savaş karşıtı hareketinin ve özellikle Ortadoğu
muhalefetinin tavrı kritik olacaktır. Kahire Konferansı 23-26 Mart tarihlerinde
Mısır'da yapılacak ve Irak'ta işgalin sonlandırılması, İran'a saldırı
hazırlıkları ve Filistin ile dayanışma sorununu ele alacak. Düzenleyicileri
Filistin seçim sonuçları konusunda şu açıklamayı yaptılar. "4. Kahire
Konferansı, Filistin halkının demokratik tercihini tümüyle destekliyor
ve dünyada özgürlük için mücadele eden herkesi de Filistin halkını desteklemeye
çağırıyor."
Afganistan, uyuşturucu sömürgesine dönüştü
Afganistan işgalinin beşinci yılına girerken ülke tam bir karmaşa yaşıyor.
Çatışmalar sürerken işsizlik ve açlık Sahara-altı Afrika düzeyinden daha
kötü bir noktaya ulaştı. Devlet başkanı Hamid Karzai'nin kukla yönetimi
Kabil sınırlarının ötesine geçemiyor.
ABD'nin Karzai hükümetine verdiği fonlar yıldan yıla azalıyor. Afganistan'ın
ilerleme kaydettiği tek alan uyuşturucu ticareti! Dünyada satılan eroinin
yüzde 90'ı Afganistan kökenli. 80lerden beri sürekli bir çatışma içinde
olan Afganistan, Amerika'nın müdahalesiyle bir uyuşturucu üretim sömürgesine
dönüştürüldü.
Bush yönetiminin, ülkeyi yeniden inşa etmek ve demokratikleştirmek gibi
bir hedefi baştan beri yoktu. Savunma Bakanı Rumsfeld ise hala daha Afganistan'ın
bir demokrasi "modeli" olduğunu iddia ediyor. Dışişleri Bakanı
Condoleezza Rice da "Afganistan'daki dönüşüm dikkat çekici"
diyerek koroya katılıyor.
Karzai hükümetinin tabanda hiçbir desteği yok. İşgal sona erdiği anda
hükümetin ayakta durma şansı yok.
Amerika'nın Ortadoğu işgallerinin bir "demokratik devrim" olduğunu
hala daha düşünenler için Afganistan iyi bir örnek. İşgal son bulmadıkça
Afganistan'da ve Irak'ta demokrasi mümkün değildir.
sayfa başına dön
|