Güncelleme:
08.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Saldırı Da Direniş De KÜRESEL

Dünya Ekonomik Formu’nun Avustralya’daki toplantısı 3 gün devam eden gösteri ve engellemelerle protesto edildi. Gösterilere katılan bir küresel direnişçinin eylemlere ilişkin değerlendirmesi şöyle:

Avustralya'nın Melbourne kentinde yapılan Dünya Ekonomik Forumu 11 Eylül sonrası günlerde anti-kapitalist hareketin hedefi oldu. 10 bini aşkın gösterici Forumun yapıldığı Crown Casino binasını ve ona giden yolları ablukaya alarak toplantıları ağır şekilde aksattılar. Küreselleşme ve serbest piyasaya uygulamalarına hız vermek için toplanan dünya patronları ve politikacıları, "Şirket kârları değil önce insan ihtiyacı gelir" sloganlarıyla karşılaştılar. Yüzlerce delege de toplantı salonuna giremedi. Avustralya'nın Muhafazakar Partili neo-liberal Başbakanı John Howard kara yoluyla toplantıya katılamayınca nehirden bota binmek zorunda kaldı. Batı Avustralya'nın ırkçılığı ile tanınan başkanı Richard Court'un otomobili göstericiler tarafından ablukaya alındı ve Avustralya yerlileri otonun üstünde tepindiler. Sayısız delege toplantının yapılacağı binanın tepesine helikopterle indirilmek zorunda kaldı.

Sosyalist partisi, Yeşiller, Avustralya Komünist Partisi ve her kesimden insanlar sermayenin bir kak şirket elinde kalmasına, yüzbinlerce insanin gelir dağılımından çok az pay verilerek bilinçli olarak açlığa itilmesine, madenlerin zehirli artıklarını temizlememesine, isçinin emekçinin hakkının yenmesine dur demek için Melbourn'deydi. Gösteriler sendika konfederasyonları tarafından resmi olarak desteklenmemesine rağmen çok sayıda sendikalı işçi dünya kapitalist sitemin önceliklerine karşı eyleme katıldı. Binlerce ortaöğretim öğrencisi kâra dayalı sistemi protesto etmek için okula gitmeyip gösterilere katıldılar.

Avustralya'nın diğer şehirlerinde de Melbourne'da ki protestoları desteklemek amacıyla yürüyüşler yapıldı. Perth'de yaklaşık bin kişi parlamento binasının önünden borsa binasına kadar yürüdü.

İnsan hayatını hiçe sayan kapitalizme karşı öfkenin ne denli "küreselleştiğine" Melbourne bir kez daha tanık olduk.

Avustralya ISO (Uluslararası Sosyalist Örgütü) temsilcisi David Glanz, "Buradaki göstericiler kendilerini küresel bir hareketin parçası olarak görüyorlar. Prag'da direniş gününden göstericiler büyük bir coşkuyla alkış aldılar" dedi.

Melbourn'ün The Age gazetesi gösteriler hakkında şunları yazdı: "Dünya Ekonomik Forumu uluslararası sermaye tarafından destekleniyor. Bugünkü protestolar sosyalist grupların bu forumdan ne denli nefret ettiklerini ifade etti. Aboriginal (Avustralya Yerlileri) aktivistler, eşcinsel gruplar, Hıristiyan gruplar ve başka gruplarla birlikte tepkilerini dile getirdiler."

"IMF'yi yok edin"den (www.destroyimf.org) bir gösterici de şunları söylüyordu: "10.000'i aşkın protestocu Dünya Ekonomik Forumu'nun yapıldığı Crown Casino binasını abluka altına aldı. Dünya Ekonomik Forumu'nu kapatamadık ama ciddi bir şekilde aksattık.

06.30 da varıldığında, çok yağmur vardı ve mevsim normalleri dışında soğuktu. Fakat hiç kimse caymadı. Yaşlı eylemciler, zinde yüzlü öğrenciler, kasklı çevreciler, maskeli anarşistler, nükleer bomba kıyafeti giymiş kişiler ve asi bakışlı devrimciler omuz omuzaydılar.

Crown Casino'nun tüm çevresi, 2 m.lik çelik örgü ve beton duvarla çevrelendi. Bir duvar yazısı her şeyi anlatıyordu: "Melbourne hayvanat bahçesine hoş geldiniz, Lütfen hayvanlara yiyecek atmayınız." Duvardaki tek açık yerler giriş noktalarıydı. Buralarda yüzlerce polis (toplam 2000 seferber edilmişti ve çok daha fazlası da yedekte bekletiliyordu) sopalarıyla hazırdı. Sadece altı yerden giriş yapılabiliyordu, böylece biz de onların hepsini abluka almaya yoğunlaştık.

Forum geç başladı çünkü delegeler içeri giremedi ve başladığında 300-400 delege, abluka ile durdurulmuştu.

Bizim tarafta 100 yaralı vardı. Dört polis de "izdiham" sonucu yaralandı.



KÜRESEL DİRENİŞE KATIL

Ankara Küreselleşme Karşıtı Girişim (AKKG) "Küresel Adalet İçin IMF ve Dünya Bankası'na karşı Birleş" uluslararası sloganıyla yola çıkarak oluşturuldu. AKKG katılımcısı kişi ve kuruluşları temelde bir araya getiren, bir avuç asalak sermayedarın IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, çok uluslu şirketler ve onların Türkiye'deki yönetici ve patron dostlarının çevreyi, doğayı yaşanmaz hale getirmesine, insanlığı açlığa ve sefalete mahkum etmesine karşı olmak. Amacımız, bu gidişe itirazı olanların uluslararası düzeyde yükselen mücadelesinin Türkiye'de de kendini ifade edebilmesine katkıda bulunmak.

Seattle'da ve Melbourn'de başarılı olan hareketin önemli özelliklerinden birisi aylar öncesinden bir kampanya havasında örgütlenmeye başlaması ve bu sistemin yarattığı sonuçlardan rahatsız olan kesimleri bir araya getirebilmesiydi. Üçüncü dünya borçlarının silinmesini isteyen kiliseler, çevre örgütleri, kadın grupları, eşcinseller, sendikalar, anarşistler, sosyalistler, vs...

Biz de Seattle geleneğini Türkiye'ye taşımak istiyoruz. Bu amaçla IMF Heyeti'nin Türkiye'de olduğu 31 Ağustos ve sonrasında heyeti protesto ettik. Kampanya bilgilendirme masaları açarak binlerce insanla doğrudan iletişim kurduk, sokak etkinlikleri yaparak kampanyanın genişlemesi için çaba harcadık, neyle mücadele ettiğimiz konusunda tartışmalar yapmak için forumlar düzenledik.

Sokak etkinliklerimiz ve forumlar devam ediyor. Önümüzdeki haftalarda kampanyanın okullara sıçraması için çalışacağız. Ayrıca 23-24 Eylül'de "alternatif zirve" düzenlenecek. 26 Eylül Küresel Eylem Günü için Prag'a delegasyon gönderilecek ve aynı gün Ankara Kızılay'da akşam saatlerinde bir basın açıklaması yapılacak. Prag'dan haberlerin de iletileceği bu basın açıklamasından sonra da sokak etkinlikleri devam edecek.

Ankara Küreselleşme Karşıtı Girişim’in yaptığı ilk basın açıklamasından:
"Amacımız, uluslararası eylemliliklerin bir parçasını Türkiye'de de örgütlemektir. Bu nedenle;

24-28 Eylül tarihleri arasında dünyanın çeşitli ülkelerinde ve özellikle de Prag'da IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, uluslararası şirketler ve bunlarla birlikte hareket eden yerel yöneticilere karşı gerçekleştirilecek küresel eylemleri destekliyoruz.

IMF ve Dünya Bankası'nın yoksul ve zengin arasındaki uçurumu giderek artırdığını, bu kuruluşların dayattığı politikaların emekçilerin yaşam standartlarına ve çevreye bir saldırı olduğunu, ülkeler arasında savaşlara ve ırkçılığa yol açtığını görüyoruz.

Türkiye'de düşük ücretler, özelleştirmeler, tarımsal desteklerin kaldırılması, sendikalara saldırı, memur kararnamesi, çevrenin tahribi, yoksulluğun artması, hücre tipi cezaevleri, çeteleşme ve ırkçılık gibi sorunların uygulanmaya çalışılan IMF istikrar paketinin doğrudan ya da dolaylı sonuçları olduğunu biliyoruz.

Bu nedenle;

Küresel adalet için eylemlilikleri

Hücre tipi cezaevi uygulamalarına karşı mücadeleyi

Türkiye'deki barış mücadelesini

Irkçılığa, çetelere ve faşizme karşı mücadeleyi

Taşeronlaştırma ve özelleştirmelere karşı mücadeleyi

İş hakkı, iş güvenliği, sigortalı olma mücadelelerini

Kamu çalışanlarının grevli toplu sözleşmeli sendika hakkını

Düşük ücretlere, işten atmalara, işyeri kapatmalarına karşı mücadeleyi

Sendikalaşma ve sendikal hakların önündeki engellerin kaldırılması mücadelelerini

Memur kararnamesi ve sendikal baraja karşı mücadeleyi

Çevrenin yıkımına karşı mücadeleleri DESTEKLİYORUZ”



AKKG katılımcısı bazı kuruluşların temsilcileri neden AKKG'nin bir parçası olduklarını ve kampanyanın üyelerini nasıl etkilediğini antikapitalist’e değerlendirdiler:

TOPLUMSAL EKOLOJİ GURUBU (Abdullah Anar)

Seattle çok önemliydi. Sorun sivrisinekler değil; bataklığı kurutmak. Bu bizleri heyecanlandırdı. AKKG bu anlamıyla önemliydi. Bugün mücadele, uluslararası sermayeye karşı. Merkezde Kapitalizme karşı verilen mücadelenin doğru noktaya yönelmiş olması gerekiyor. Bir, kapitalizme karşı olmak. İki, ortak mücadele etmek. Bu yüzden bu girişimin parçasıyız. Bütün üyelerimiz çok heyecanlandı. Buranın bir parçası olmak istedi. Yeni insanlara ulaşmamızda faydalı oldu. Kapitalizme karşı mücadele alanlarında hedefe yönelmiş bu harekete herkesin katılıp mücadele etmesi gerekiyor. Burası ortak bir mücadele alanı.


DAYANIŞMA SENDİKASI (Serdar Dikkatli)

Sermayenin merkezileşmesi ve birleşmesi, bütün dünyada işçi sınıfını bölüyor ve parçalıyor. Buna karşı ortak ve enternasyonalist bir mücadele gerekiyor. Bütün dünyada böyle ortak bir mücadele hattına girdiğimiz için buradayız. Ve yakında Afrikalaşan Avrupa'da ortak taleplerle, yeni, büyük, kitlesel işçi eylemleri ortaya çıkacak. Kampanya üyelerimizde coşku ve heyecan yarattı. Enternasyonalizmin soyut değil, somut olduğunu buradan bütün sendika üyeleriyle birlikte hissetmemize neden oldu. Ve bütün dünyada yeni bir ortak direniş kültürünün izleri bizleri de etkiledi. Bütün çalışanların sermayenin saldırısına karşı taleplerinin ortak olduğundan, çalışanların kurtuluşu ortak olduğundan bu mücadelenin bir parçası olmak gerekiyor.


AST (Yılmaz Demiralp)

Küreselleşme insanlığın başında bela. Kapitalizm, en ücra köşelere kadar girmiş durumda. AST buna karşı. Emekçilere saldırı noktasında daha örgütlü tepki ile karşı durmak gerekiyor. Biz oyunlarımızla bu çerçevedeyiz. Nesnel olarak canavarlığa, yaşanan adaletsizliğe karşıyız. Bu nedenle bir kişinin daha bilinçli olarak bu mücadeleye katılması çok önemli.


PİR SULTAN ABDAL (Seyit Karahalil)

Küreselleşmeyi iyi algılamak lazım. Küreselleşme toplumcu değil. Sömürüyü hedefliyor. Emeği ve özgürlükleri kısıtlıyor. Bir avuç azınlık bütün zenginliği elerinde topluyor. Buna karşı hep birlikte mücadele bir zorunluluk. Diğer insanları bu yüzden çağırıyoruz.


TMMOB (Senihi Kitapçı)

Küreselleşme karşıtı mücadeleleri önümüzdeki yıllar açısından önemli görüyoruz.Hayatın her alanında uluslararası sermayenin saldırısı söz konusu.Dolayısıyla bütün dünyada küreselleşme karşıtı mücadele yükseliyor.Ortak bir mücadele gerekiyor.Kampanya, doğrusunu söylemek gerekirse 23 oda 1000 temsilcilik ve 210 bin üyemizden oluşan örgüte tam olarak ulaşmadı. Bu konudaki çabalarımız devam ediyor. Küreselleşme bir avuç tekelci sermaye ve onun işbirlikçileri dışındaki insanlığa hayatı daha zor hale getiriyor. Baskı altındayız. Küresel saldırı herkesi etkiliyor. Herkes tepkisini koyup mücadele etmeli.


ENERJİ YAPI YOL SEN (Cengiz Faydalı)

Uzun yıllardır kapitalizm seçeneksiz bir sistem olarak sunuldu. Alternatif sistemler olmadığı kampanyaları beyinlere işlenmeye çalışıldı.Dolayısıyla kapitalizme karşı mücadele beyhude bir uğraş olarak sunuldu. Küreselleşmeyle dünyada işsizlik, açlık çocuk ölümleri, bulaşıcı hastalıklar artmış, gelir dağılımı bozulmuştur. Savaşlar oldukça vahşi bir tablo oluşturmuştur. Bu gidişe yoksul ülkelerden yükselen itiraza destek nitelikteki yanıt önce Seattle'dan sonra da Washington'dan,Tayland, Davos ve şimdi de Melbourn'den geldi. Dolayısıyla artık kapitalizm seçeneksizdir söylemi geçerliliğini yitirmeye başladı. Yavaş yavaş yenilgi psikolojisinin kırılmasını sağladı. Biz de bu psikolojiyi üstümüzden atanlardanız. Kapitalizme karşı mücadelenin bir parçası olmaya devem edeceğiz. Daha özgür, demokratik bir yaşam mümkün ve bu dünyayı yaratmak bizim ellerimizde. Bu işe ellerimizle, bilincimizle, yüreğimizle sarılıyoruz. Ve herkesin sarılmasını bekliyoruz.



Anti-kapitalist hava nedir?

Dünya ekonomisi hızla daha küresel hale geldi. 1980 yılında en büyük 100 şirket 0.5 trilyon dolarlık bir zenginliği kontrol ediyorlardı, şimdi ise bu rakam 4.2 trilyon dolara ulaştı. Dünyada en büyük 100 şirketin 51'i çokuluslu şirket, 49'u devlet. Ancak bu kale sağlam bir zeminde inşa edilmiş değil.

Krizler

Küreselleşme sürecinin bir parçası olarak 90 ülke Yapısal Uyum Programı imzalamak zorunda bırakıldı. Bu durum yoksul ülkeleri daha fazla yoksulluğa iterken zenginler kapitalizmin krizini yoksullara ödetiyor. IMF'nin müdahalesi Güney Doğu Asya'da yıkıma neden oldu. Zengin ülkelerde bile kapitalistler sersemlemiş olarak bir politikadan öbürüne atlayıp duruyorlar. Önce internetin her şeye çözüm olacağını düşündüler. Bu çılgınca fikir şimdi terk edilmeye başlandı. Son çılgınlıkları ise telecomlar. Ancak şimdi de telekom şirketlerinin (İş Bankası-İtalyan Telecom Konsorsiyumu gibi) büyük borçlar içinde kötü bir riskle karşı karşıya olduklarını anladılar.

ABD ekonomisinin başarısı ise devasa ticaret açıkları ve kişisel borçların neredeyse ikiye katlanması üzerine yükseliyor. ABD ticaret açıkları 1993'ten buyana 27 milyar dolardan 399 milyar dolara çıktı. Kişisel borçlar 1993'ten buyana 801 milyar dolardan 1426 milyar dolara çıktı. IMF bu durumun acısını yoksul ülkelerden çıkarmak için korkunç istikrar programları dayatıyor.

Hasta olan onların sistemi. Ancak acı ilacı bizim içmemizi istiyorlar.

Küreselleşme balonu patladı

Patronlar bizi küreselleşmenin mücadeleyi imkansız hale getirdiğine ikna etmeye çalıştılar. Artık hiçbir hükümet veya patron dünya pazarının taleplerine, kurallarına direnemezdi. Tek tek ülkelerde mücadelenin bir anlamı kalmamıştı. "Küresel piyasa ekonomisi"nin anlamının sosyal haklarımız ve iş güvencesinden vazgeçmek olduğunu söylediler.

Ancak Seattle'da bu silah geri tepti. Eğer küresel piyasa ekonomisi bize acı çekmemizi söylüyorsa buradan çıkaracağımız sonuç küresel piyasa ekonomisini reddetmekti. Bu durum politikaya yansıdı. Yönetici sınıf IMF ve Dünya Bankası'nı dünya düzeninin temsilcisi olarak gösterdi. Böylece IMF ve Dünya Bankası öfkemizin hedefi haline geldi.

Yaşadığımız koşullara karşı hissettiğimiz öfke şimdi giderek sistemin tümüne karşı bir öfkeye dönüşüyor. Mücadelelerin yüksek olmadığı durumda bile bu bir gerçeklik.

"Anti kapitalist hava" nedir?

İnsanlar artık öfkelerini sadece bir patrona veya hükümete değil tüm dünya sistemine yöneltiyor. Bu bazen yükselen işçi sınıfı hareketiyle (Fransa ve Almanya'daki gibi) kendisini ifade ediyor. Bazen de büyük grevler olmaksızın (2000 Mayıs ayında İngiltere'de yapılan bölgesel seçimlerde aşırı sol adayların başarısı gibi) politik bir değişimi ifade ediyor. ABD'de ise işçi hareketi (UPS grevi ve otomobil sektöründeki bazı önemli grevlerle) yeniden canlanırken Seattle bu gelişmeler üzerinde büyük bir etki yarattı. Çünkü politik havada bir değişimi temsil ediyordu.

Bu yeni hava solun yeni taktikleri hayata geçirmesini gerektiriyor. Yeni durumu anlamayanlar çürüyecektir. Yükselen yeni hareket eski solun geleneklerine karşı kısmen düşmanca, kısmen de bağımsız durmaktadır. (Örneğin Ankara'daki kampanyaya gelen bazı mektuplarda yapılan ilk forumda marş söylenmesi çok sert olarak eleştirilmektedir.) Bu yeni bir radikalleşme biçimi. İnsanlar problemin küresel ve sisteme ilişkin olduğunda net. Değişimi sağlayacak olan güçler hakkındaki tartışma ve fikirler ise çok bulanık.

Türkiye

Çok açık ki Türkiye'de de bir kriz var. Geçen yıl ekonominin yüzde 13 küçülmesi kesinlikle bu krizin göstergesi. Ve IMF ekonomide ayar yapmak için Türkiye'de. Özelleştirmeler, mezarda emeklilik, grev yasakları, memur kararnamesi vs arkasındaki mantık küreselleşme.

Türkiye ve anti kapitalist hava

Türkiye'de anti kapitalist yeni bir hava var mı? Evet var. Bu hava kendisini yükselen bir mücadeleyle ifade ediyor mu? Hayır, henüz değil. Genel olarak politikacılara duyulan nefret ve Sezer'e verilen destek bir değişim ihtiyacını ifade ediyor. Mücadele yöntemleri de bu durumla ilginç bir ilişki içinde. Hava trafik kontrollerinin eylemine bakın. Patronlar "eylem yok" diyorlar. Sendika "eylem yok" diyor. Ama eylem var. Bu eylem uzun çalışma saatleri, düşük ücretler ve MHP kadrolaşmasına karşı yapılıyor. Eylem, yüksek düzeyde politika ve yeni bir örgütlenme biçimini içeriyor. İşçiler varolan örgütlerine ve mücadele yöntemlerine karşı güvensiz. Benzer mücadeleler geçmişte de yaşanmıştı. İngiltere'de iki yıl önce British Airways çalışanlarının büyük bir çoğunluğu aynı gün telefonla hasta olduklarını söyleyerek işe gelmediler. Uçakların çoğu kalkamadı. İşçiler yine eylem olduğunu reddettiler. 1989 Bahar Eylemleri 12 Eylül sürecine nokta koymuştu. Bu dönemde de işçiler benzer mücadeleler verdi. İstanbul Belediyesi otobüs şoförleri otobüsleri, kurallara uygun olarak (saatte 20 kilometreden fazla sürat yapmadan) kullandılar. Eylem yapmadıklarını sadece kurallara uyduklarını söylediler. Bütün İstanbul trafiği felç olmuştu. Aslında çok etkili bir eylem vardı. Yine aynı dönemde sakal bırakma, bıyıkların yarısını kesme, işe çıplak ayakla gitme, aynı gün hastalanıp viziteye çıkmak gibi eylemler yapıldı.

AKKG Kampanyası

Türkiye'de anti kapitalist bir hava olduğunun en önemli göstergelerinden birisi de Ankara'daki kampanya. Yüzlerce kişi bu kampanyanın bir parçası olmak istediğini belirterek telefon, adres, e-mail bıraktı. Yapılan etkinliklere katılım düzeyi, kullanılan yeni yöntemler, alınan tepkiler Seattle havasının Türkiye'de de solunabileceğini gösteriyor.

Antikapitalist; Sayı 1; Eylül 2000

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön