Güncelleme:
08.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


ZAPATUR 2001

Meksika Chiapas yerlileri arasında gelişen Zapatista (EZLN) hareketinin 24 lideri 15 günlük bir karavanlı yürüyüş sonrası başkent Mexico City'de 200 bini aşkın coşkulu bir kitle tarafından karşılandı. Sayıları 10 milyonu bulan horlanan yoksul yerli halkın 1994'den bu yana sesi haline gelen Zapatistalar'ın başkente girmesi ve hareketin lideri İkinci Komutan Marcos'un ülke Kongresi'nde konuşması "değişim" umudunu yükseltti. Zapatistaların en temel talepleri kalıcı bir barış, Chiapas bölgesi için özerklik, bölgede bulunan 7 askeri üssün kapatılması, demokratik seçimler, kaynakların halk tarafından kullanılması, dil özgürlüğü, eğitim kurumlarının yaygınlaştırılması ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi.

Geçen yıl seçilen Başkan Vincent Fox'un Zapatistalarla anlaşmaya yanaşmasının nedeni yerli ve yabancı sermaye için bölgede istikrar sağlama isteği.

Zapatistalar Mexico City'e gelmelerinin sebebi, yerlilerle ilgili yasaların Kongre'den geçirilmesini sağlamaktı. İkinci Komutan Marcos yasalar çıkarılmadan kentten ayrılmayacaklarını duyurmasına rağmen, kongreyi yavaş çalışmakla suçlayarak Chiapas'a geri döneceklerini açıkladı.

Yasal düzenlemelerin yapılıp yapılmayacağı ve Zapatista taleplerini ne düzeyde karşılayacağı şu anda belirsiz görünmekle birlikte bölgesel özerkliğe dayanan bir gerilla stratejisinin kazanıp kazanmayacağı da ortaya çıkan sorular arasında. Latin Amerika'daki gelişmeler, Meksika tarihi ve Zapatistalar'ın yükselişi yanıtlara işaret edecektir.

Neo-liberalizm faciası

Neo-liberalizm Latin Amerika'ya IMF ve Dünya Bankası patentli istikrar programları ve yeniden yapılanma projeleri ile girdi. Serbest piyasa, özelleştirmeler, sosyal güvenliğin ortadan kaldırılması, kamu harcamalarının kesilmesiyle birlikte ülke kaynakları tümüyle uluslararası şirketlere açıldı. Bu şirketler geleneksel tarım üretimini yok etmekle birlikte uluslararası pazarlar için üretimi geliştirdi ve yiyecek ithalatını hızlı bir şekilde arttırdı. Örneğin Salvador uluslararası piyasalar için çiçek üretirken halkın karnını doyuracak gıda maddeleri tarımı için toprak bulunmaz oldu. Tarımsal topraklar, çiçek üretiminde kullanılan kimyasal maddelerle zehirlendi.

ABD'nin "arka bahçesi" olarak kullandığı Latin Amerika, şirketler için bir yandan ucuz hammadde ve işgücü sağlarken diğer yandan da bir büyük pazar oldu.

Bu hızlı değişimin kazanan ve kaybedenleri oldu. Yoksul kitlelere 60 milyon kişi daha katıldı. İşsizlik arttı. Çocuk ölümleri arttı, yaşam beklentisi düştü. Meksika'da uygulanan istikrar programı en zengin 15 ailenin servetine 10 milyar dolar katarken halkın yarısı yoksulluk içinde yaşıyor. Yeni doğan ve sağlıksız olan çocuklara "istikrar paketi bebekleri" deniliyor. Patronların ünlü dergisi The Economist yazarı Duncan Green'ın belirttiği gibi "İstikrar ve yeniden yapılanma zenginlere muhteşem gelirler sağladı."

NAFTA-Zapata

ABD şirketleri için Latin Amerika pazarını daha uygun bir hale getirdikten sonra Kanada ve Meksika ile Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'na yöneldi. Latin Amerika'nın küreselleşerek dünya ekonomisine entegrasyonunun ikinci bir aşamasını temsil eden NAFTA aynı zamanda gelişmiş bir ülkeyle üçüncü dünya ülkesi arasındaki ilk bölgesel ticaret anlaşması oldu. Meksika bu anlaşma ile bütün gümrük tariflerini kaldırıp, petrol, tarım, finans piyasalarını tümüyle yabancı sermayeye açmak durumunda.

Zapatistalar adlarını NAFTA anlaşmasının imzalandığı 1 Ocak 1994'de duyurdular. Yaptıkları Lacadona Ormanları Deklarasyonu'nda zenginleri beslemek için en temel haklardan mahrum edildikleri belirtiliyor ve "Yeter Artık" deniyor, yerli halk için daha fazla toprak ve siyasi hak isteniyordu. Deklarasyonda neo-liberalizm ve emperyalizm eleştiriliyordu.

Chiapas'da yaşayan sayıları 3 milyonu bulan nüfus Meksika'nın en yoksulları arasında yer alıyordu. Üçte biri okuma yazma bilmiyor, yarısı akan suyu olmayan evlerde yaşıyor, çocuk ölümleri binde 55'den aşağı inmiyordu. Halbuki Chiapas ülke hidroelektrik enerjisinin yarısını üretiyor, en fazla kahve ihraç eden eyaletlerin başında yer alıyor, Veracruz'dan sonra da en fazla petrolü üretiyor, büyük baş hayvan yetiştiriciliği konusundaki önemi giderek artıyordu. Bu denli büyük zenginlik içinde yaşanan derin yoksulluk Zapatistalar için uygun bir ortam sağladı. NAFTA anlaşması yapılmadan önce hükümetin Chiapas'da yerli halkın toprak haklarını garantileyen bir yasayı iptal etmesi bardağı taşıran son damla oldu.

1980'lerin sonunda kurulduğu anlaşılan Zapatista hareketi deklarasyonla birlikte silahlı ayaklanma başlattı. Zapatistalar Chiapas'ın başkenti San Cristobal'i aldılar. Kısa bir süre sonra hükümet tek taraflı bir ateşkes ilan ederek barış görüşmeleri başlattı.

50 bin Meksika askerinin bu tarihten sonra Chiapas bölgesini tümüyle kuşatma altına alması ve kontrol ettiği bölgeyi sürekli arttırması, sık sık köylülere karşı saldırılar düzenlemesine rağmen Zapatistalar silahlı mücadeleden çekildiler. Internet üzerinden "sosyal net savaşı" dedikleri ideolojik bir mücadele yürüttüler.

Zapatistaların isyanı ve yürüttükleri net savaşı tüm dünyada tanınmalarına neden oldu. John Berger gibi Batılı aydınlar Zapatista hareketini "ilk post-modern devrim" olarak nitelendiriyorlardı. Hareketin kendiliğinden gelişmesi ve devleti yıkarak yerine yeni bir düzen kurma amacından ziyade bölgesel özerkliği hedeflemesi birçok çevre tarafından kutlanıyordu. Halbuki hareket kendiliğinden gelişmemişti. Zapatistalar 1970'lerde gelişen köylü hareketinin üzerine yükseldi, kuruluş tarihi belli olmamakla birlikte ve en az beş yıllık fiili bir örgütlenme aşamasından da geçtiği biliniyor. Politik kökleri maoist öğrenci hareketindedir. 1970'lerden sonra başarısız gerilla hareketleri kurmaya çalışan sonra Chiapas yerlileri arasında çalışma yapan aktivistler 1968 üniversite işgalleri hareketinin bastırılması sonucu kıra kaçan üniversite eğitmenleri ve öğrencileri olmuştu. Bunlar Samuel Ruiz etrafındaki özgürlükçü dinsel akım ile birlikte Chiapas'da 1974 Yerli Kongresi'ni gerçekleştirdiler. Zapatistaların lideri Marcos'un kendisi hareketin içinde yetişti. Zapatista hareketi etnik kimlik politikaları, nostalji gerillacılığı ve mistik maoizmin bir bileşkesidir. Gerilla mücadelesi ise internet üzerinden sürdürülüyor. Zapatistaların Chiapas yerlileri dışında Meksika işçileri ve öğrencileri tarafından aldığı desteğin boyutunu Zapatur 2001 yürüyüşü sırasında gördük. Başkent Mexico City'de 1999-2000'de neredeyse bir yıl süren üniversite işgaline Zapatistaların ilham verdiği görüldü. Dünya kamuoyunda önemli bir sempati kazandığı da son derece açık. Yürüttüğü internet savaşı ile uluslararası düzeyde neo-liberalizme karşı bir iletişim ağı kurdu ve kapitalizmin barbarlığına karşı çıkanların ilham kaynağı oldu. Ancak bunlar gerçek bir değişim ve kazanıma dönüşebilecek mi?

Şimdi nereye?

Coca Cola'nın eski yöneticilerinden başkan Vincent Fox ve Meksika sermayesi NAFTA anlaşması gereklerini yerine getirmeye devam ediyor. Bütün ülke şu anda ABD sınırında bulunan serbest ticaret bölgesine (maquiladoras) dönüşecek. Küresel bir neo-liberal ekonomi politikaları döneminde Chiapas yerlilerini ancak daha fazla yoksulluk ve sefalet bekliyor. Fox'un, barış anlaşması ve yerliler için sınırlı haklarla Chiapas'ı tümüyle yabancı sermayeye açmak bu süreçte de Meksika'nın önde gelen ailelerini daha da zenginleştirmek istediği biliniyor. Chiapas özerkliğini kazansa da bu süreçten kurtulamaz. Meksika sömürgeci İspanya'dan 1800'lerin başında bağımsızlığını kazanmıştı ama emperyalist hegemonya zincirine hızla yeniden dahil oldu.

Zapatistaların özerklik politikalarının devamı ABD emperyalizmi ve Meksika sermayesinin amaçları karşısında boyun eğmeyi birlikte getirecektir. Ancak yeniden silahlı mücadeleye başlamak da çözüm oluşturamaz. Zapatistaların sınırlı silahlı güçlerinin 90 milyon nüfuslu Meksika devletinin devasa ordu güçleri karşısında kalıcı bir kazanım elde etmeleri mümkün görünmüyor. Tarih gerilla hareketlerinin düzenli orduları çok zora soktuklarını ama özellikle küresel kapitalizm döneminde yenemediklerini tekrar tekrar gösterdi. Bugün Filistinliler tırnağına kadar silahlı bir ülke içinde özerk topraklara sahip olmanın barış ve refah getirmediğini çok acı bir şekilde yaşıyorlar.

İkinci Komutan Marcos, Mexico City'den Chiapas'a döneceklerini açıkladığında yeni mücadele yöntemleri geliştireceklerini de belirtti. Bu mücadele yöntemlerini Marcos'un kendi sözlerinde bulabiliriz: "Biz siziz. Marcos, San Fransisco'daki eşcinsel, Güney Afrika'daki siyahi, Avrupa'daki Asyalı, İspanya'daki anarşist, İsrail'deki Filistinli, Almanya'daki Yahudi, Polonya'daki çingene, topraksız bir köylü, işsiz işçi ve mutsuz öğrencidir."

Bugün bu güçlerin, ABD ve Meksika sınırındaki serbest bölgelerde insanlık dışı koşullarda çalıştırılan işçi ve diğer ezilen kesimlerin mücadelesini birleştiren, küresel düzeye taşıyan, emperyalizm ile birlikte kendi devletini ve sermayesini karşısına alan bir hareket sadece Chiapas yerlileri için değil tüm dünyanın sömürülen ve ezilenleri için tek çözüm yolu.

Meksika Devrimi

Zapatistaların ismini aldıkları Emiliano Zapata 1910 Meksika Devrimi'nin liderlerindendi. Büyük çiftlik sahiplerinin, köylülerin mısır yetiştirerek geçimlerini sağladıkları topraklara hükümetin işbirliği ile el koymasına karşı başlayan isyan kısa bir sürede demokratik bir devrime dönüştü.

Yoksul Meksika köylüleri tefecilik yapan hükümet yetkilileri tarafından fahiş faizlerle borçlandırılarak topraklarına ve yaşamlarına el konuluyor, ya büyük çiftliklerde çalıştırılıyor ya da ormanları talan eden büyük şirketlere işçi sağlayan insan tacirlerinin eline düşüyorlardı. Borçlarını ödemeden işten ayrılamıyor ama sürekli yeniden borçlandırıldıkları için köleden farksız çalıştırılıyorlardı. Köylüler büyük çiftlik sahiplerinin paralı çeteleri tarafından sürekli terörize ediliyorlardı.

Büyük çiftliklerin (hacienda) dünya pazarları için şeker kamışı ekimine (monokültür) yönelmeleri köylülerin yiyecek teminini daha da zorlaştırıyordu. Yerli (Maya kökenli) halk için yaşam koşulları iyice dayanılmaz haldeydi.

1908 yılında Meksika'nın güneyindeki Morelos eyaletinin Anenecuilo köyünde belediye başkanı seçilen Emiliano Zapata haciendaların el koydukları toprakları işgal ederek mücadeleye atıldı. "Diz çökerek yaşamaktansa, ayakta ölmek iyidir" diyen Zapata kısa sürede 25 bin kişilik bir isyan ordusu kurarak, kendisi gibi isyan eden Pancho Villa ve onun ordusuyla birlikte toprak için savaştı.

Kasım 1910'da Zapata toprak ve özgürlük temeline dayanan ve politik bir manifesto niteliğini taşıyan Ayala Planı'nı açıkladı. İsyan sonucu 30 yıldır ülkeyi tek başına yöneten Porfirio Diaz diktatörlüğü Şubat 1911'de yıkıldı ancak Francisco Madero'nun liderliğinde yeni bir hükümet kuruldu.

Meksika devrimi salt bir köylü ayaklanması ile gerçekleşmedi. Batı Meksika'daki madenlerde ve Orta Meksika fabrikalarında çalışan işçilerin yaygın bir grev dalgası söz konusuydu. Kentlerde Diaz diktatörlüğüne karşı özgür seçimler için yoğun bir politik mücadele sürüyordu. Ancak işçi hareketinin içinde anarko-sendikalist eğilimlerin ağır bastığı, ekonomik ve politik mücadeleler hem kentte hem kırda liderlik edebilecek bir örgütlenmenin oluşmasına set çekti.

Zapata ve Villa'nın yeni başkanın "silahlarınızı bırakın" çağrısını reddetmesi üzerine Madero kendi ordularını yolladı. Diaz'ın düşmesi ve Madero'nun işbaşına gelmesinde çok büyük katkısı olan Zapata ve Villa artık Madero iktidarı için bir tehlikeydi. Ancak Victoriano Huerta liderliğinde bir karşı devrim girişimi olunca devrimin burjuva kanadı Zapata ve Villa'nın gücüne yeniden başvurdu. Zapata ve Villa'nın orduları Kasım 1914'de Mexico City'e girdiler. Karşı devrim durduruldu ancak Zapata ve Villa'nın oluşan iktidar boşluğunda demokratik devrimi nasıl ileriye taşıyacakları konusunda net bir planları yoktu. İşçi hareketi de politik hedef ve örgütlenmeden yoksundu. Pancho Villa kuzeye Zapatistalar da Morelos bölgesine geri döndü. Onlar kentten ayrılır ayrılmaz zengin bir çiftlik sahibi ve eski Vali Carranza iktidara yerleşti.

Zapatistalar ise Morelos bölgesindeki hacienda topraklarını köylülere dağıttılar, şeker ve kağıt fabrikalarına el koydular. Kredi ve eğitim sistemini yeniden düzenlediler. Yaşanan gerçek bir sosyal devrimdi ancak Zapatistalar Meksika işçileriyle birlikte devlet erki ile hesaplaşmaktansa kendileri için özerk bir bölge yaratabileceklerini umuyorlardı.

İşçi-köylü mücadelesini birleştirebilecek politik bir liderliğin gelişmemesi Carranza'ya geniş bir manevra alanı tanıdı. Carranza Zapatistaları "eskiye özlem duyan, ülkenin ekonomik gelişmesinin önünde engel olan gerici güçler" olarak lanse ederek sendikal liderlikle anlaştı ve işçileri köylü ayaklanmalarına karşı kışkırttı. Hatta Zapata ve Villa'ya karşı Kızıl İşçi Birlikleri oluşturdular. Carranza bunu yaparken işçi kesimine bir dizi taviz veriyordu.

Bu basınç sonucu Meksika ordusu, Zapatistaların Morelos komününü izole edebildi. Carranza oluşabilecek bir işçi-köylü ittifakına set çekmeyi başarmış burjuva devletini de sağlamlaştırmıştı. Zapata ancak bu izolasyon sonucu işçilerle ittifakın önemini kavradı. 1917 Rus Devrimi'den ilham aldı. Lenin'e destek mesajı gönderdiği ve yardım istediği biliniyor.

Ancak çok geç kalmıştı. Zapata Morelos'da askeri kuşatma altında izole olmuştu, işçilere seslenebilme olanaklarından tümüyle yoksun kalmıştı. Zapata 10 Nisan 1919'da da tuzağa düşürülerek öldürüldü.

Hükümet ve ordunun öcü feci oldu. Morelos köylüleri yeniden topraksızlaştırıldılar, Zapatistalarla birlikte katledildiler. Zapata'nın toprağın özel mülkiyetten çıkarılarak işletenlerin ortak mülkü haline getiren reformları büyük ölçüde geri çevrildi.

Toprak için isyan, devrim ve devrimin kaybedilmesi sürecinde bir milyon Meksikalı öldü. Carranza işçileri köylülere karşı kışkırtıp kendi iktidarını güçlendirdikten sonra bu kez işçilerin gücüne saldırdı ve mücadelelerini kırdı.

Zapatistalar (ve Pancho Villa) her ne kadar kahramanca bir mücadele verdiyseler ve yeni mücadelelerin ilham kaynağı olduysalar da bizlere "özerk bölge"lerin sürdürülebilir bir kazanım olmadığını kapitalist devlet aygıtını yıkmadan toprak, barış ve ekmeğimizi kazanamayacağımızın derslerini sundular. İşçi-köylü ve ezilenlerin mücadelelerini birleştiren ve tabandan yükselen bir politik liderlik oluşturmaksızın da kapitalist devlet aygıtından kurtulamayız.

Antikapitalist; Sayı 6; Nisan 2001

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön