Güncelleme:
14.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


N’oldu bu İmparatorluk’a?

M. Sinan
"Doğru tutulursa her araç bir silahtır."

Bu cümle İmparatorluk'un girişinde yazıyor. İmparatorluk, 2000'de ABD'de yayımlandıktan hemen sonra Atlantik'in iki yakasında da tartışmalar başlattı. Kitap yayımlandığından beri dünya bir dizi önemli şey yaşadı: 11 Eylül, Afganistan ve Irak Savaşları, Küresel direniş eylemlerinin hızla büyümesi ve 15 Şubat. Bu yazının amacı, kitabı 3 yılın pratiği içinde test edip kitaptaki ilüzyonları göstermek. Yani yazarlarının da doğru kullanamadıkları şu silahları..

Açık sınırlarla ayrılmış ulus-devletlerden oluşan emperyalist sistemin merkezsiz ve içkin bir imparatorluğa dönüşümü, sürekli bir kriz hali olarak tanımlanan modernizm durumundan post-modernizm durumuna geçiş, maddi olmayan emek, vb; kitapta işlenen konulardan birkaçı.

Aslında yazarlar "bizden". Daha önce kitabın başında da yazdıkları gibi komünistler. Ama aslında sorun kısa ve net: Başka bir dünyayı hangi araçlarla kuracağız. Zira burada tam da bir parantez açıp şu malum Irak'ta ABD ulus-devletinin ne işi var sorusunu sormak istiyorum. Ne AB'yi, ne NATO'yu, ne de BM'yi ve uluslararası hukuku takan (o kadar eylem ve direniş de cabası) Bush yönetiminin bugün Irak'a fiili saldırganlığı uluslararası, küresel, uluslarüstü denilen sermayenin bugünkü durumunda hiç de öyle olmadığını bize çok net gösteriyor. Nasıl mı? Çok basit; Bush yönetiminin Irak'a askeri saldırganlığı ABD'nin Ortadoğu ve Hazar'daki petrol rezervlerini kontrol etme isteğinin bir parçasıydı. İşte bu 'klasik emperyalizmdir'. (Öyle ki savaş öncesi ABD-AB gerginliği emperyalist çıkarların birbirine ters düşmesi, emperyalistler arası çıkar çelişkisini çok net gösterdi; kapitalistler = düşman kardeşler) Negri ve Hardt, kapitalist devletler arası ilişkiyle, dünya ekonomisinin birbirine girmesi arasındaki ilişkiyi birbirine karıştırıyor. Zaten öyle ki 'çokluk' gibi bir kavramın muğlaklığı da bu kafa karışıklığının net bir göstergesi (yazarlar çokluk deyince küresel direniş eylemlerini örnek veriyorlar. Değişimin gücü olarak onu gösteriyorlar. Çokluk = devrimci özne; yani geçmişteki proletarya diyorlar. 15 Şubat gibi dünyanın en büyük eylemleri yaşandı. Çokluğun somutlandığı eylemlerdi. İyi de savaşı neden durduramadık o zaman? Bu sorunun yanıtı ise arkasında işçi grevlerinin olmamasıydı. Bu yüzden çokluk iyi bir başlangıç olmasına rağmen yetersiz. Çokluğu işçi sınıfı yerine önermek yanlış; doğru olan ise işçi sınıfının merkezinde olduğu emeğin ekonomik alandan sağladığı gücü de arkasına alarak - grev - hep birlikte mücadele etmektir. Savaşları ancak böyle durdurur, başka bir dünyayı böyle inşa ederiz.

Aklımı meşgul eden 2. konu İmparatorluk kitabında geçen 'karşı-imparatorluk için radikal cumhuriyetçilik' fikri. Bu vurgu 'karşı olma isteğinden' pek öteye gitmiyor (yazarlardan Negri’nin, geçmişine baktığımızda -Kızıl Defterler, İşçi İktidarı ve Autonomia hareketleri - ilham kaynağı olarak 1967'de yayımlanan Mario Tronti'nin Reddetme Stratejisi'ni aldığını görebiliriz.) 'Karşı olma isteği' Tronti ve İtalyan otonom solunun 'sınıfsal reddetme' sloganının biraz derinleştirilmişidir. Karşı olma, sistem dışı yaşam alanları yaratmak demektir. İyi de biz ne kadar bu alanları yaratmak için uğraşsak da İETT bileti almak için para kazanmamız, kira paramızı karşılamamız gerekmeyecek mi? (otonom büyüklerin dünyasında çocuk olmakmış; asıl mesele dünyayı büyüklerin elinden almak zaten); yani reddetme yetmiyor. Bunu değiştirmek için iktidarı fethedip, onu aşmak gerekiyor.

Pekii, İmparatorluk, iktidarı aşmak, bu halden çıkmak (exoudos) için ne öneriyor? 3 temel hak öneriyor İmparatorluk: Küresel yurttaşlık hakkı, toplumsal ücret hakkı, yeniden sahiplenme hakkı. İyi de hak mefhumu zaten egemenin devlet olduğu yerde talep edilirken, egemenliğin imparatorluk gibi merkezsiz, zamansız bir şebeke olduğu düzeyde kime karşı savunulacak? Hak ve hükümlülükleri kim belirleyecek? Emek ölçülemez, soyut bir hale geldiyse (Irak'ta kafasına bomba yiyenler hiç de öyle düşünmüyorlar) ücretlendirme nasıl olacaktır? İmparatorluk bunların hiçbirine cevap veremiyor.

Aslında İmparatoluk gibi kitaplar stalinizmin krizine yanıt verebilmek için yazılan, özünde iyi niyetli kitaplar. Ama mesele stalinizmin krizine Marksist yanıt vermekte ve başta da dediğim gibi 'doğru araçlar sunmaktadır'. Radikal cumhuriyetçilik gibi fikirler bizi başka bir dünyaya götürmez. Başka bir dünya için aşağıdan örgütlenen, doğrudan demokrasiye dayalı, çoğulcu ve özgürlükçü bir dünya sistemine ihtiyacımız var.

NOT: 'İmparator', yalnız kaldı Irak'ta; yüklenelim, devirelim..

Antikapitalist; Sayı 25; Eylül 2003

'Antikapitalist nedir' sayfasına dön
sayfa başına dön